Dün kaleme aldığım ‘Saadet Partisi ve Osman Yüksel’ başlıklı yazım üzerine, Osman Yüksel aradı ve Saadet Partisi İl Başkanı Fesih Bingöl’ün ifadelerine karşı cevap hakkını kullanmak istediğini söyledi.
*
Yüksel’in cevabına geçmeden önce, yazının içeriğini özet olarak paylaşmak istiyorum. Fesih Bingöl, Osman Yüksel’e, Saadet Partisi’nden Odunpazarı Belediye Başkan Adayı olması için teklif götürdüğünü, Yüksel’in bu teklifi önce kabul ettiğini, sonrasında ise Tacettin Sarıoğlu’nun telkiniyle vazgeçtiğini ifade etmişti.
*
Şimdi, Osman Yüksel’in, Fesih Bingöl’e verdiği cevabı okuyalım:
TACETTİN SARIOĞLU’NUN GELECEĞİNİ BİLMİYORMUŞ
“Fesih Bingöl, beni önce telefonla aradı ve Saadet Partisi’ne davet etti. Ben de Cumhur İttifakından aday adayı olan biri olarak, Saadet Partisi’nden aday olmamın mümkün olmadığını söyledim. Bu görüşmeden birkaç gün sonra Fesih Bey, beni tekrar aradı ve ziyaretime gelmek istediğini söyledi. Ben de nezaketen kabul ettim, ‘buyurun gelin’ dedim. Nihayetinde Fesih Bey’le beraber Saadet Partililer geldiler. O sırada Tacettin Sarıoğlu da arabasını servise bırakmak için gelmiş, bana da bir selam vermek istemiş. Tacettin Bey’i de buyur ettim. Hep birlikte sohbet ettik, Eskişehir gündemiyle ilgili konuştuk.
SAADET’TEN ADAY OLMAM ŞIK OLMAZ
Sonrasında Fesih Bey, Saadet Partisi’nden Odunpazarı Belediye Başkan Adayı olmam yönünde yine teklifte bulundu. Ben de Saadet Partisi’nden adaylığımın söz konusu olmadığını, çok şık karşılanmayacağını kibar bir dille anlattım. Tacettin Bey’de benim gibi düşündü ve yanlış olacağını söyledi. Durum böyle olunca Fesih Bey, ‘hemen karar vermeyin, bir istihareye yatın’ dedi. Ben de arkadaşlarımızın gönülleri kırılmasın diye ‘bir bakayım’ dedim. Bu görüşmeden sonraki günlerde Fesih Bey, sürekli mesaj göndererek adaylık teklifine ısrarla devam etti. Ben de en sonunda kendisine mesaj atıp, ‘bu konuyu kapatalım, aday olmayacağım’ dedim. Yani durum budur. İşin doğrusu budur. Ben Saadet Partisi’nden aday olmaya bir an olsun sıcak bakmadım. Aday olmayı kabul edip de Tacettin Bey’in telkiniyle vazgeçmem gibi bir durum yok. Ben zaten en başta aday olmayacağımı söyledim. Benim ardımdan Tacettin Bey fikrini açıkladı. Ha, şunu da söyleyeyim de akıllarda soru işareti kalmasın. Bağımsız aday da değilim. Yani hiçbir şekilde aday değilim.”
NOT: ‘Saadet Partisi ve Osman Yüksel’ başlıklı yazımın tamamına,
www.anadolugazetesi.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Vatandaşların isyanı!
Çankaya Mahallesinde ikamet eden bir okurumuz aradı ve şu yönde bir şikâyet iletti: EYLEM YAPACAKLAR “Ben Osmangenç sokakta oturuyorum. Bizim sokağımız tamamen karanlığa bürünmüş durumda. Akşam vakti sokağımıza girdiğimiz zaman tedirgin oluyoruz, korkuyoruz. Hatta bir kızımız sokakta kovalandı, sözlü tacize uğradı, kendini zor kurtardı. O nedenle bizim aydınlatma direklerine ihtiyacımız var. Özellikle 39, 40 ve 41 numaralı apartman sakinleri olarak muhtarımıza konuyu ilettik. Muhtarımız, Eskişehir’in elektrik işlerine bakan Zorlu Enerji’yle görüştüğünü söyledi ancak hala mahallemize gelen giden yok. Sonra, sokak sakinleri olarak biz devreye girdik ama elektrik şirketinden, ‘kendi aydınlatma direğinizi kendiniz dikin’ yanıtını aldık. Böyle bir umursamazlık, böyle bir pişkinlik olur mu? Sokak aydınlatması, Zorlu Enerji’nin görevi değil mi? Yazıklar olsun. Biz canımızın derdine düştük burada. Sıkıntımızı anlatıyoruz, kimse duymuyor. Üstelik paramızla rezil oluyoruz. Sorunumuzun bir an önce çözülmesini istiyoruz. Eğer çözülmezse, sokak sakinleri olarak Zorlu Enerji’ye protesto yürüyüşü gerçekleştireceğiz.”
*
Evet, ben görevimi yaptım ve okurumuzun şikayetini ilettim. Şimdi görev sırası Zorlu Enerji’de!
Belediyeler ve sosyal medya
Mesleğimiz gereği, önde gelen isim ve kurumların sosyal medya hesaplarını takip ediyoruz. Özellikle, siyasi kamu kurumu olarak görülen belediyelerin ve belediye başkanlarının hesapları bir hayli etkin. Ancak gelin görün ki, belediyelerin ya da belediye başkanlarının, sosyal medya hesaplarından paylaştıkları gönderilere gelen beğeni, paylaşım ve etkileşim sayısı, belediyede çalışanların sayısının onda biri kadar bile değil. Bunun çeşitli nedenleri olmalı. Şöyle ki:
- Belediye çalışanları, politize olmak istemiyor.
- Belediye çalışanları, belediye başkanının siyasi görüşünden değil.
- Belediye çalışanları, belediye başkanının bir kez daha seçim alabileceğini düşünmüyor.
Bence bu konu, ciddiyetle masaya yatırılmalı
‘Eskişehir yaşanabilir kent’
Önceki gün Saadet Partisi (SP) heyeti ziyaretimize geldi. SP İl Başkanı Fesih Bingöl ile Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levet Baştürk’ün ziyaret sırasında kullandıkları bazı ifadeler dikkatimi çekti.
*
Bakın, Fesih Bingöl neler söyledi…
- Bu seçimde hiçbir partiyle işbirliği yapmıyoruz.
- Eskişehir’deki 15 belediyede de aday çıkarıyoruz.
- Bu seçimde mühim bir kararsız seçmen var. Bu seçmenlerin bir kısmının Saadet Partisi’ne yöneldiğini görüyoruz. Bunu Tayyip Erdoğan’da görüyor. O nedenle son zaman
- larda hedefine SP’yi aldı.
- Bu seçimler, 1989 ve 1994 ‘ün şartlarını andırıyor.
- Ülkede adalet yok, hukuk yok; hukukun olmadığı bir ülkede ne ekonomi olur, ne eğitim olur, ne de başka bir şey…
- Tayyip Bey bu seçimi, yerel seçim havasından çıkardı, bir beka seçimi haline getirdi.
- Bütün algıyı, güçlü bir biçimde Tayyip Bey yönetiyor. Ana muhalefet partisi olan CHP de, bu algının peşinden gidiyor. Gündemi bizim belirleyeceğimiz bir sistem bulmalıyız.
- 24 Haziran’da Millet İttifakı içerisine girmeseydik, çok ayrı bir algı yaratılacaktı Türkiye’de. Biz ittifaklar dışı kalsaydık, ‘inananlar ve inanmayanlar’ şeklinde toplumu ayrıştırıcı, şeytanlaştırıcı iki tehlikeli kutba ayıracaklardı. Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu bu amacı gördü ve Millet İttifakına girerek önledi.
- Eskişehir’in trafik sorunu, imar sorunu, dönüşüm sorunları var ancak kimse nasıl çözüleceğini bilmiyor. Mesela Yeşiltepe’de, Büyükşehir Belediye Başkanı ayrı düşünüyor, Tepebaşı Belediye Başkanı ayrı düşünüyor. Bu böyle olmamalı, sonuçta kötü oluyor.
*
Şimdi, Levent Baştürk’ün ifadelerine göz atalım…
- İktidar, asıl konuşulması gerekenlerin konuşulmasını istemiyor. Bu ülkede ekonomik sorunlar var. Bu ülkede terör sorunu var. Ancak sindirmeyle, baskıyla, algı yönetimiyle bu mevzuların konuşulması engelleniyor. Ülkede korku imparatorluğu kurmaya çalışıyorlar.
- Yılmaz Büyükerşen, hakikaten Eskişehir’i yaşanabilir bir kent yaptı. Yılmaz Hoca’dan önce Eskişehir’i beğendiğim söylenemez. Yılmaz Hoca’yla birlikte Eskişehir’in çehresi değişti. Ama Hoca’nın yaptıkları yetmez, biz daha iyisini yapacağız. Bakın Eskişehir’in yaşanılır yerleri sınırlı. Kenar mahallelere bir gidin bakın, insanlar nasıl yaşıyor oralarda… Şehrin tamamı yaşanılır olmalıdır.
-
Kazım Kurt üzerine…
Dün kaleme aldığım ‘CHP’yi eritme, DSP’yi diriltme gayreti’ başlıklı yazımda, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hataları nedeniyle CHP’li isimlerin DSP’ye geçtiğini, bu noktada Kılıçdaroğlu’nun iktidarda bulunan muktedirlerin ekmeğine yağ sürdüğünü ifade etmiştim. Yazım üzerine bir okurumuz aradı ve şunları ifade etti: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanlış işlerinden dolayı, ittifak sürecini yönetememesinden dolayı, partinin örgütlere ve belediyelere hakim olamamasından dolayı, az daha, hayatını partisi için adamış olan Kazım Kurt’u da kenara çekeceklerdi. Aday olmasını engelleyeceklerdi. Neyse ki Kazım Kurt deneyimli bir politikacı ve Genel Merkez’de etkili dostları olduğu için durumu kurtardı, tekrar aday yapıldı.”
NOT: ‘CHP’yi eritme, DSP’yi diriltme’ başlıklı yazımın tamamına,
www.anadolugazetesi.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Çözüm basit: Uzlaşı ve samimiyet
Şu Yeşiltepe’deki kat artırımı mevzusu, artık kabak tadı vermeye başladı. Her kafadan bir ses çıkıyor, gerginlik arttıkça artıyor. Söz konusu mevzunun çözüm yolu oldukça basit aslında. Bence yapılması gereken şu: Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve ilgili bürokratları ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve ilgili bürokratları kafa kafaya vererek uzlaşmalı. Sonrasında Yeşiltepe Muhtarı ve vatandaşlarla bir araya gelinip sorunun çözümüne ilişkin toplantılar yapılmalı. İkna süreci tamamlandıktan sonra, uzlaşılan proje ivedilikle uygulanmalı. Tabi tüm bunlar gerçekleştirilirken, politik çıkarlar bir kenara bırakılmalı, samimi bir tavır ortaya konulmal