Öküzler bile isyanda!...

Önder Baloğlu yazdı

22 Temmuz 2015 00:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Bayramın son günü ailece “Amigo Orhan”ın evindeydik…

Bayan Erpek, oğlu Tayfun Bey öyle güzel ağırladılar ki…

Orhan abi soluktu:

“Neydi o sela’lar ardı ardına öyle? Ödüm çıtladı valla!” demişti…

Hani Çarşı Camii’nin 30 yıllık imamı “Abdullah Akçay”ı yitirdik ya…

Orhan abi düşünmüş:

“Ünlü biri gitti galiba!”

Allah gecinden versin, ödünü çıtlatan sela’lar da…

“Yılmaz Hoca korkusundanmış!”

 

........

 

Yatıp kalkıp “Rahşan Hanım”a dua ederiz…

Yarın “Ecevit”in genel başkanlığına gözünü diker diye Büyükerşen’in belediye başkanı olmasını istemişti….

Ne zaman şehir dışına çıksak sorarlar:

“Çok şanslısınız, Yılmaz Büyükerşen Eskişehir’i ne hale getirmiş öyle?”

Onurlanmamak mümkün mü?

Ama döndük dolaştık geldik yine aynı terane Eskişehir’de!...

Bu kez biraz şekil değiştirmiş:

“Yılmaz Hoca bırakıyormuş, yerini Ahmet Ataç’a verecekmiş…”

Bir kere yasal olarak mümkün değil ama söyleyen de önemli bir yetkiliydi…

Yakında delege seçimleri de var ya…

“Yine bir şeyler oluyor CHP’de…”

Daha açık belirtelim:

“Ataç ile Kazım Kurt’un arasını açmak isteyenler çoğalıyor…”

3 belediyeyi kazanmışsın, 3 milletvekilini birden çıkarmışsın, hala “buzağı” arıyorsun!

“Öküzler bile isyanda!”

Oysa üç sela’yı üst üste duyan “Amigo Orhan” gibi Eskişehirlilerin yüreği kalkıyor…

“Çıtlasa iyi, ödümüz patlıyor!”

 

/////////////////////////////////////////////////////////////////////////

 

Öküzün merakı

 

Köylü, iki öküzü ile tarlasını sürmek istiyormuş. İkisini de sabana koşmuş ama biri rahatsızlığını bahane ederek çalışmamış. Ötekinin de akşama kadar canı çıkmış… Tembel öküz, gece diğerine “Sahibimiz benim hakkında bir şey söyledi mi?” diye sormuş…”Hayır” demiş öteki:

“Yalnız akşama kadar kasapla konuştu!...”

 

Günün Olayı

Deniz Feneri fitre ve zekât topluyormuş. Eskiden fitre ve zekâtı fakirler zenginlere değil, zenginler fakirlere verirdi…

Akif Kökçe

 

Günün Biberi

Davutoğlu koalisyon görüşmeleri için “Erdoğan’ın pozisyonunu tartışmayız” diyor!

Haklı! “Asıl tartışmalı olan kendi pozisyonu!”

 

///////////////////////////////////////////

 

Hubavo momçe bir Bahar…  (Bahar Bilen foto)

 

Eskişehir sosyal yaşamının yakından tanıdığı “Bahar Bilen”i tanıtmış Cihan Yıldırım…

Zevkle okuduğumuz bir söyleşi…

Yıllardır tanırız Bahar’ı…

1989 yılında “Razgard”tan yola çıkmış Bahar ve ailesi…

Kırklareli’ndeki bir okulda kayıt yapıyorlar.

Görevli “Adın yanlış yazılmış Bahar burada, kadın ismi” deyince bastırmış:

“Olmaz. Benim ismim Bahar, sen öyle yaz…”

Nitekim bizim oğlana da bir iş yemeği için tavsiye etmiştik “Rumeli Baharı”nı…

Telefonla yer ayırmak için aradıktan sonra, tekrar bize dönüp “Baba yanlış numara verdin galiba” demişti:

“Orada Bahar diye bir kadın yok!”

……..

 

İstanbul’u değil, Türkiye’yi bizden iyi bilir…

Belki sizden iyi Türkçe konuşur ama işine

geldiği zaman muhacirliği de kimseye bırakmaz!...

Tıpkı “Rahmi Emeç” gibi…

Kimi “kekeme” der, kimi “pepe”…

TRT’nin spikerlik sınavını kazanan bir arkadaşımız başlardı:

“Fo-fo-fo…”

Sonra birden durup çözülürdü:

Resim be yavv!...”

Muhacirler de “pepe” derler… Rahmi Emeç’e göre, bir kedi “pepe” ise kesinlikle “miyav” demezmiş…

Peki ne dermiş?

“Miyav be yav!...”

……..

 

“Hubavo momçe” dir Bahar…

Bir gün “Etle rakı Tatar’ın hakkı” dedik,

“Dur be yav!” diye atıldı:

“Muhacirin de hakkıdır hakka tapan!”

Cihan, Bahar’ın “Bilen” yönlerini anlatmış söyleşide…

Biz de “Bilinmeyenleri” dile getirmeye  çalıştık…İyi “kılıbık”tır…

Sıkıysa, “Nezihe Hoca”nın sözünden çıksın!

 

……..

Not: “Hubavo momçe”, Bulgarca: “Güzel oğlan…”

 

////////////////////////////////////////////

 

Cuk

 

Hırsızlıktan yakalanmamanın tek yolu var: “Çalmayacaksın…”

 

Özdeyiş

 

Büyük adamların heykelleri, hayattayken üzerlerine atılan taşlardan yapılır.

 

////////////////////////////////////////

 

Günün Şiiri

 

Ay altından bulut geçer

Kar beyaz söylemek ne mümkün

Ay altından bulut geçer

Sen bak şairin içinden geçenlere

Boş tavanda ne arar gözlerin

Niçin yağmur değil de saçlarına ay damlar

Efkârlı ne içer, anamız yavru ne

Ne diye kimi zehir, kimi kevser içer

Bahar gelince dal çiçek açar

Yağmur yağar, su akar, rüzgar eser

Ve böyle ay altından bulut geçer…

 

Rıza Apak (Varlık-1948)

 

///////////////////////////////////

 

 

Hayvanseverlere

 

“Melih Aşık” dile getirmiş:

-Hayvansever hanımlar… Hayvanları neden seviyorsunuz, neden koruyorsunuz?

Çünkü onların ağzı var dili yok, dertlerini anlatamıyorlar, acı çekmelerine kıyamıyorsunuz…

Peki sayın hanımlar ve de beyler…

Kucaklarına 3 aylık, 6 aylık bebeklerini alıp sokaklarda onları kullanarak dilenen kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

O bebeklerin bir hayvan kadar dahi dertlerini anlatamadıklarını, soğukta ve sıcakta aç bi aç işkenceye maruz kaldıklarını görünce…

“Ne hissediyorsunuz?”

Bu iç paralayıcı manzara sizi etkilemiyor mu?

Gelin, devletin ilgisini çekelim…

Toplumsal hareket geliştirelim, bu drama ilgisiz kalarak ortak olmayalım…

 

//////////////////////////////

 

Günün Balı

 

Türkiye’de viagra satışları beşe katlanmış. Anlaşılan çocuk sayısına yapılan zam ilaca da yansımış…

Balthör

 

*****

 

Günün İncisi

 

Yalanın dostu, gerçeğin de düşmanı çoktur.

De Girardin

 

****

Kolsuz Yaşar’dan

 

Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyken, şimdi kendi kendini yiyen bir ülke olduk…

 

****

Günün Sözü

 

İlerlemeyen her zaman gerilemeye mahkumdur…

Edward Gibbon

 

//////////////////////////////////////////////////

 

“İnadum kimsede yoktir!..”

 

Adam inatçı mı inatçı, “Benim inadım kimsede yoktur”demiş:

“Geçen gün dişçiye gittim, inadımdan ağrıyan dişimi göstermedim. Dişçi de hırsından hepsini çekti…”

“Aklına şaşayım” demiş arkadaşı:

Ben geçen gün eve geç gittim. Kapıyı üç kere çaldım. Bizim karı açmadı. İnat ettim, kapıda yattım. Bir daha da çalmadım…”

Onları dinleyen Karadenizli gülmüş:

“Ula sizinki de inatmidur?” diye başlamış:

“Ben evlendim. O gece karı biraz naz ettu. Benim de inadum tutti. O gün bugündür yedi yıl geçti, karımın yatağına girmedim…”

Biri kahkahayı basmış ve “Çok attın emmi oğlu” demiş:

“Tam üç çocuğun var, onlar nasıl oldu?”

Karadenizli yine gülmüş:

“İnadumdan sormadım ki, kimdendur!”

 

/////////////////////////////////////

 

Gerilim

 

İnsanoğlunun en zor savaşı “kendisiyle” olanıdır. Çünkü tarih dünyayı yenenlerin, kendileri ve kendi zaafları önünde çöküşleri ile doludur.

Montaigne

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi