Biliyorum son haftalarda siz değerli okurlarımı çok ihmal ettim. Bir daha bu kadar ihmal etmeyeceğim sizleri... Bir önceki yazımda yazmıştım. Oldukça seyahat yoğun bir dönem geçirdim. Türkiye’nin dört bir yanından dostlarımız danışmak için, çeşitli projeler, akademik çalışmalar için davet ettiler... Yoğun seyahatler arasında çok yoruldum gerçekten... Leyleği havada görmüşüm herhalde, artık leyleği yerde görsem bile gözümü kapatır oldum. Bu yoğunluğun ve yorgunluğun üzerine geçtiğimiz iki haftada da İzmir Karaburun Mordoğan’da köydeydim. İnternet yok, televizyon yok, hatta cep telefonunun bile doğru dürüst çekmediği bir inziva gibi oldu, benim için bu iki hafta. Şehirli köylüye özenir, köydeki şehirliye özenir… Bizimki de öyle bir hikaye işte... Yaklaşık 200 yıllık bir köy evimiz var… Taş bir yapı… İnanılmaz detayları olan, ya bunu nasıl düşünmüşler diye beni sıklıkla şaşırtan bir yer burası... Mordoğan’da çok sevdiğim bir hocamla, Ege Üniversitesi Çevre Merkezi kurucusu ve yıllarca yöneticiliğini yapmış, Prof.Dr.Ümit Erdem’le bir araya gelme şansım oldu. Aslında emekli oldu, ama hala çevre aşığı… Şimdilerde Karaburun’un biyosfer rezerv alanı olarak peyzaj karakterlerini ortaya koymaya çalışıyor. Gerçekten de ülkemiz açısından önemli bir biyosfer rezerv alanı olabilecek nitelikte Karaburun…
Bu günlerde leyleği havada gören bir ben değilim. Malum yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle, tüm siyasilerde bir hareketlilik var. Beklerim ki, benim gördüğüm gözle de görebilseler, bozulan çevremizi. Geçenlerde Orman ve Su İşleri Bakanlığı resmen açıkladı… Konya Ovası hidrolojik kuraklık evresine girdi. Bir önceki yazımızda yazmıştık, kuraklığın evrelerini… Meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık, hidrolojik kuraklık, sosyoekonomik kuraklık… Türkiye’nin tahıl ambarı bitti. Beraberinde neler mi bekliyor bölgeyi? Tuzlanma, kuraklık, çölleşme… O verimli tarım toprakları yok olup gidecek… En değerli hazinemiz, toprağımız ve suyumuz yok oluyor ve aslında bana göre ülkeyi idare edenlerin, muhalefetin, toplumun her kesiminin en önemli gündem maddesi bu olmalı… Bugün Afrika’nın bazı bölgelerinde insanlar açlıktan ölüyorsa, on bin yıl öncesinde bile tarım yapabilen insanoğlu açlık karşısında bu kadar acizse, bugün yaşadıkları topraklarda 19. ve 20 yüzyıl boyunca gelişmiş ülkelerin doğal kaynakları sömürüsü nedeniyle bu haldeler… Ormanlarını, sularını, topraklarını kaybetmiş durumdalar… On bin yıl öncesindeki insanlardan bile daha aciz durumdalar, çünkü mutlak yokluk içindeler… Suları ve toprakları yok… Bizi de böyle bir gelecek beklemesin istiyorsak, hepimizin ana gündem maddesi karşı karşıya kaldığımız iklim değişiklikleri, kuraklık, iklim değişikliklerine bağlı oluşan doğal afetler, çölleşme, kuraklık gibi konular olmalı… Suyun yokluğu mutlak yokluk demek…. Bunu yaklaşık 15 yıl kadar önce gözlerimle gördüm… Ve gördüklerim insanoğlunun bu dünyada yaptığı en etkileyici şeydi benim için… Gördüğüm onca etkileyici dünya şehirlerinde, insanların yaptığı anıt yapıların, kurdukları ışıltılı medeniyetlerin yanında olduğumda, belki bu eserlerden çok etkilendim… Ama Afrika’daki mutlak yokluk kadar etkilemedi, hiç biri beni… O da bir insan eseri ne de olsa… Yazımız leyleği havada görmek malum… Yakında leyleği ancak rüyamızda göreceğiz korkarım… Çünkü göçmen kuşlar da susuzluk nedeniyle yurdumuza uğramaz hale gelecekler….
Ana gündem maddesi bizim için, kuraklık ve kuraklıkla mücadele olmalı... Acilen bazı tedbirler alınmalı... Herkesin yapabileceği bazı şeyler var. Öncelikle suyu tasarruflu kullanmalı, bahçenizde az su isteyen türlere yer vermeli, damlayan muslukları tamir etmeli bunlar kolayca yapılabilecek şeyler... Başka neler yapılabilir... Gri ve siyah sular ayrı toplanmalı, özellikle yeni yapılacak yapılarda kullanılabilir atık sular örneğin bahçe sulamada ya da klozetlerde kullanılmalı... Yağmur suyu toplanmalı... Bu çok kolay... Gelişmiş ülkelerde kurak bölgelerde bireyler kendi imkanlarıyla dahi bunu yapmaya çalışıyorlar... Özellikle çatılara düşen ve oluklarla yer aktarılan sular bir depoda toplanıyor... Kamu yatırımlarıyla deniz suyu bir şekilde kullanıma sokulmaya çalışılmalı, su havzaları korunmalı, tarımsal sulamada ki suyun en önemli bölümünün kullanıldığı yer tarımsal sulama yeni teknikler uygulamaya geçirilmeli... Üreticiler bunun için desteklenmeli... Eski boru hatları nedeniyle önemli miktarda suyu kaybediyoruz, bu hatlar yenilenmeli... Artık yenilebilir enerji birincil enerji kaynağı olmalı, olmalı ki, karbon ayak izimiz düşsün, iklim değişikliklerinden daha az etkilenelim... ve daha pek çokları...
Leyleği hala havada görmek istiyorsak, leyleği havada görenlere söylüyorum... Etrafınıza bir bakın... Türkiye’nin her yanında kuraklığın önemli izleri var... Bakmakla kalmayın... Ne yapabilirim diye düşününün ve elinizden gelenin en iyisi yapın lütfen... Daha da geç olmadan...
Herkese iyi haftalar....