Kutlu Doğum Haftası nasıl izah edilir?

Şinasi Kula yazdı

15 Nisan 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Diyanet İşleri Başkanı bunu izah etmeli diye bir paylaşım göndermiş değerli okurumuz. Çerçeve içerisine aldığı soruların yanıtını istiyor…
-Kutlu Doğum Haftası kimin doğum günüdür?
-Kutlu Doğum Haftası varsa Mevlit Kandili nedir?
-Dini günlerde miladi takvim kullanılmaz, Hicri Takvim kullanılır.
-Sürekli Nisan’ın ikinci haftasına gelen bir dini olay olamaz!
-İslam dünyasında Türkiye’den başka Kutlu Doğum Haftası kutlayan bir ülke neden yoktur?
Aslında Yaşar Nuri Öztürk’ün açıklamalarından öğrendiğimiz kadarı ile bu soruların yanıtlarını az çok bilmekteyiz. Yaşar Nuri Öztürk bu ülkede gerçekten de din konusunda bir otorite. Bunun değişik bir tanımlamasını yapmak gerekirse alanında bilge isim. Onun köşeleri sivri, samimi açıklamalarına şu ana dek yanıt veren (Diyanet’ten) kimselerin olmadığını görmekteyiz. İyi de ona yanıt vermeyenler sayın okurumuzun sorularını yanıtlar mı bilmem! Lakin naçizane birkaç duygu ve düşüncemi katmadan, görüş bildirmeden bu yazıyı noktalamak istemem doğrusu…
Dünyada hızlı bir değişim var.
Hayatın her alanında olduğu gibi dinlerin yeryüzündeki yansımalarında da değişimler söz konusu. Ortadoğu’daki İslam’ın yansımalarına baktığımızda, aynı dinin Anadolu topraklarındaki yansıması ile karşılaştırdığımızda aradaki farkları net biçimde görenlerdeniz. Hele ki birbirlerinin (Müslüman-Müslüman’ın) tekbir nidaları ile gırtlağını kesip sosyal medyada paylaşan gözünü kan bürümüş toplulukları gördükçe çok bariz farktan dolayı da Allah’a şükredenlerdeniz. İslamiyet’in Anadolu topraklarındaki aydınlanmacı yansımasından ötürü olağanüstü emperyalist çabaları da göz ardı etmeyenlerdeniz. Nedir bu çaba derseniz hemen izah edeyim. İslamiyet’in en manalı biçimde yüzyıllardır yaşandığı Anadolu topraklarına ithal etmeye çalıştığı Arap kültürünü yayma çabalarının altında yatan gerçek nedir hiç düşündünüz mü? Millet olmaktan uzak, ümmet olmak üzere programlanmış coğrafyaların hazin sonlarına baktığımızda kör değilsek anında görebiliriz. Paramparça edilmiş ülkeler, birbirlerinden nefret eden Arap toplulukları, vatansız kalmış milyonlar. En vahimi de oluk oluk akan Müslüman kanı…
Kimin yararına tüm bu çabalar?
İslamiyet’in bir terör dini olarak algılanmasını isteyen Abd-Ab endeksli haçlı ordusuna değil mi kısacası? Âlim olmaya gerek var mı bu zalimler karşısında?
Yapılması gereken ne?
Anadolu’da yüzyıllardır hüküm sürmüş hoşgörü paydalı dinimizi Araplaştırmak adına taşeronluk edenlerin rant aracı olarak gördükleri bu gücü tez vakit alıp dinimizi eskisi gibi samimi biçimde yaşamak üzerine olmalıdır tüm çabalar...
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
İtfaiyecilerin hali ne olacak?
 
Ne olacak bu itfaiyecilerin hali diye bana sormuş sevgili okurumuz. Kısaca sorunlarını dile getirmiş konu başlıkları halinde. Şöyle dert yanmış değerli okurumuz…
Biz itfaiyecilerin yıpranma payı yok polise, sağlıkçıya var. Emekli olduğumuzda tazminatımız çok düşük. 25 yıllık bir memur 5. dereceden emekli memur 48.000 TL para aldı. Bununla ne ev alınır ne de baraka! Polise tramvay, otobüs bedava, bize ücretli buna sözümüz yok ama bizden neden esirgeniyor bu hak? Emekli olan arkadaşımıza 1630 TL aylık bağlandı. 5. derecede emekliliğimiz geçtiği halde emekli olamıyoruz...
Valla bir emekli öğretmen olarak (birinci derecenin dördünden yani tavan) benim içler acısı halim de ortada sevgili okurumuz. Bozdur bozdur harca dedikleri emekli maaşım ortada. Ben de şu yığınla emekli derneklerinin ne iş yaptığını her daim sorgulayanlardanım. Lakin hiçbir Allah’ın kulu da iki kelam edecek konumda, cesarette ve samimiyette değil. Durum böyle olunca tuzluk gibi dizilip senede iki basın açıklaması yapmaktan öte ne iş yaptıklarını çözemediğimiz bu derneklerden zaten hiçbir beklentimiz yok! Onlar senden bir kez yazılı medyanın orta sayfalarında dizilip poz vermekten mutlular…
 
 
OZANCA
BİZ BÖYLEYDİK
 
Tescil mühür istemezdi tapumuz
Canlar bize gelir ihvan olurdu
Kilit milit bilmez idi kapımız
Gelen tüm dostlara mihman olurdu
              Hem sıfatta vardık hem de şekilde
              Adımız düşmezdi sohbette dilde
              Bir sene içinde iki değil de
              Üç yüz altmış beş gün bayram olurdu
Canlar ile tutulurdu demimiz
Her zeminde toplanırdı cemimiz
Her yaraya ilaç idi emimiz
Bütün hastalara derman olurdu
               Büyük küçük her kurala uyardı
               Köyde ne olursa herkes duyardı
               Sofralar serilir âlem doyardı
               Kurulur muhabbet divan olurdu
Mumla arar olduk şimdi onları
Değirmenler zavar etti unları
Fikret unutamam hiç o anları
Ekinler biçilir harman olurdu…Fikret DİKMEN
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
Yılmaz Demir ÖZÇELİK 15 Nisan 2016 15:32

Evet Sn.Yaşar Nuri ÖZTÜRK de Çok değerli bir Profesör ve Hocadır, Tek değildir, Ondan vardır bu vatan topraklarında belki onlarcası,yüzlercesi, hocamız duygularını daha NET etme konusunda başarılıdır, seviyoruz kendisini. AYRICA BOĞAZ Kesen KATİL, TECAVÜZCÜ SAPIK, ÇALANA HIRSIZ demek gerek bu pislikleri yapan herkesi İSLAM, MÜSLÜMAN ya da DİL, DİN, IRK, MEZHEP, RENK veya MEZHEP ile Siyasi görüşlere göre SUÇ SIRALAMASI yaparsak İşin içinden çıkamayız, PİSLİK her toplumda, dinde,ırkda,görüşte,renkte vardır ve adı SADECE AHLAKSIZ, HIRSIZ, KATİL,TECAVÜZCÜDÜR bunu ayırd edebildiğimiz taktirde daha İNSANİ geliyor bana ayrıca teşekküre derim saygılarımla

0 2 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi