“Kravat nedir, nereden geldi?”
1636 savaşında Fransa Kralı “XIII Lois” in ordusunda bir ilginç lejyon birliği vardı. Bu birliğin özelliği boyunlarına birer çiçekli kumaş parçası bağlamış olmalarıydı...
Bu kumaş parçası askerlerin eşleri ve sevgilileri parafından savaşa giderken boyunlarına geçirilmişti...
O seneki kraliyet balolarında birçok erkeğin boynunda o kumaştan vardı artık...
Sonradan adı “kravat” oldu...
***
Eskişehir’de de üç yıl önce ilginç bir olay yaşanmıştı:
“Kravatsızlar toplantıları...”
İki toplantının birinde “Savaş Özaydemir”, diğerinde “Yılmaz Büyükerşen” ev sahipliği yaptı.
Toplantıya katılan kentin tepesinde bulananların hepsi kravatsızdı... Ve de çok merak edildi :
“Neden kravatsızlar?”
***
İşin sırrını sonradan öğrendik...
Savaşa giden “lejyon askeri” değiller ki bunlar...
“Barış için toplanıyorlar...”
Ve bir ikinci nedeni daha ortaya çıkmıştı...
Aynı günlerde Milli Eğitim Bakanlığı, okullardaki “kravat takma zorunluluğu” nu kaldırmaya hazırlanıyordu...
Biz de noktayı koymuştuk...
Güzel Eskişehirimiz her alanda “Pilot Bölge” ya...
“İşe büyüklerden başlanıyor!..”
***
Ve de “Hürriyet”in haberinden öğreniyoruz:
“Kravat iş dünyasında yavaş yavaş kalkıyor.”
Eczacıbaşı, “Kravatsız plaza”nın öncülerinden. Koç’ta toplantılar dışında zorunlu değil. Doğuş’ta “Cuma giyim özgürlüğü” var. Doğan’da mayıs-eylül arası her gün “serbest Cuma...” Kravat yok...
Kısacası...
“Pilot Bölge’nin mayası tutmuş!”
Günün Sorusu
"Ekrem Dumanlı"yı tan iki köşe yazısı ve bir haberden serbest bırakan yüce yargımız, "Hidayet Karaca”yı tek diziden nasıl tutukladı?
Ahmet Hakan
Kıssa-dan
Gezi’nin ateşli günlerinde hâlâ hatırlanan bir duvar resmiyle "Zeki Müren"i yanında hissetmişti göstericiler :
"TOMA'lara göğüs geren, işte benim Zeki Müren..."
Kanat Akkaya
Gerilim
İlköğretim öğrencilerinin yüzde 71'i kitap okumuyormuş.
Demek ki ilköğretimde ilk öğretilecek şeylerden biri olan "kitap okumanın önemi"ni yeterince öğretemiyoruz...
Cuk
Durmak yok, bir adım daha :
"Yurtta savaş, dünyada savaş'"
Günün Balı
Asgari ücret "açlık sınırı"nın altında kalmış.
Ha gayret!
Biraz daha düşürülürse "susuzluk sınırı"nın altında kalacak!
Balthör
Günün Sözü
İnsan dünyaya bir defa gelir.
Adam gibi yaşarsa bir defa gelmek yeterlidir...
Joe E. Lewis
Özdeyiş
Cesur ve akıllı bireyin talihi de bir başka olur...
Günün İncisi
Gerçek aşkı tatmak için, ayrılığı yaşamak gerekir...
Merak edilen sansür mantığı
Bu ülke sansürün birçok çeşidini “Abdülhamit” döneminde gördü. Gerçi o zaman “istibdad” henüz basılmamış kitabı yakalama aşamasına varmamıştı ama...
Sansürün pek renkli biçimleri yaşanıyordu...
“Ahmet Rasim”, o devrin ünlü sansür memuru “Hıfzı Bey”le arasında geçen bir konuşmayı şöyle anlatır:
-Biz, dedim, yazdığımız yazılarda zatıalinizin çizeceğini bildiğimiz kelimeleri kullanmıyoruz. Biliyoruz ki,”vatan, millet, hürriyet, ihtilal, cinnet, mecnun, yıldız, intihar, zehir” gibi birçok kelimeler yazılmaz. Fakat sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki, çizmişsiniz...
“Ahmet Rasim”, bunları söylerken yapılan sansürün mantığını öğrenmek ister.
El cevap:
“Onu ben bilmem...”
-Yalnız size şu kadarını söyleyeyim ki, siz anlayınız. Siz hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız...
“Oh, ne güzel oldu” derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz...
(Türk Basın Tarihi-Hıfzı Topuz)
Kraliçenin fiyatı!
Adam yüzsüzün tekiymişi Her yerde, "Para ile elde edilemeyecek kadın yoktur. Fiyatını öğreneyim kraliçeyi bile satın alırım" diyormuş...
Bu söz kraliçenin kulağına kadar gelmiş ve adamı çağırtmış... Gelir gelmez de atılmış:
"Hadi beni satan al da görelim!"
Adam başlamış teklife:
"10 milyona ne dersiniz? Ya da 100 milyona?"
Bakmış kadın oralı değil, bastırmış:
"Sarayınızı altından yaptırırım..."
Der demez kraliçe sormuş:
"Sende o kadar altın var mı?"
Adam dönüp arkasındaki askere fısıldamış:
"Kraliçenin fiyatını bulduk, sıra altınlara geldi!..."
Üşütmüş
Doktor yataktaki hastayı iyice muayene ettikten sonra, odaya giren karısına gülümsemiş:
"Merak etmeyin, sadece üşütmüş..."
Kadın öfkeyle atılmış:
"Çok rica ederim doktor" demiş:
"Kocama böyle adi bir teşhis koymayın!"
Atuk’un işi!
Eğit-Der'de ve hızlı bir anastra oyunundayız...
Ortağımız Mobilyacılar Derneği Başkanı "Recep Yıldız... "
Kereste testeresi gibi çalışıyor!
Rakiplerimiz ise, TRT Program Yapımcısı "Mustafa Metin" ile Eğit-Der Şube Başkanı
"Enin Dağlı..."
Mustafa çekiyor, Emin kafayı buluyor!
Oyun böyle sürüp giderken, pencere dibinden fırladı "Ahmet Atuk " dostumuz...
"Tühh bee!" diye dövünüyordu:
"Makinem her gün yanımda olurdu, bugün unutmuşum..."
Meğer bizi çekmek için çırpınıyormuş...
“Olacak ya, biz de o gün kravat takmayı unutmuşuz...”
Bir gün "lejyonluk"tan çıktık, Atuk o günü yakalayacaktı ama...
"Unutkanlık da işe yarıyor bazen!"
Günün Şiiri
Ağır
Önce üstün başın eskidi
Etlerin gözün kaşın eskidi
Ne varsa taze bildiğin
Elden ayaktan oldun kardeşim
Kalem parmaktan tırnaktan
Bir canın vardı cıvıl cıvıl
Candan oldun kardeşim
Satırlarla kaldın kitaplar içinde
Hani saç kirpik deri
Öf ne kötü dünyamış
Bir Orhan Veli varmış
Gel kardeşim Orhan ellerimi al
Benim gözlerimi kullan...
Oktay Rıfat (Varlık-1951)
Bektaşi ve dilber
Bektaşi'ye sormuşlar:
"Gelse bir dilber-i ahu, olsa yevm-i ramazan."
(Güzel bir hatun gelse ve ramazan günü olsa) "Dilber-i ahu mu efdal, yoksa yevm-i ramazan?"
(Güzel hatunu mu seçersin, yoksa ramazanı mı?)
Hazret pek fazla düşünmeden yanıtlamış:
"Ye-iç-eğlen, sür sefasını dilberin..."
Zira kazası var ramazanın..
"Kazası yok dilberin..."
Günün Olayı
"Bu denli yalancılığın, ikiyüzlülüğün oya dönüştüğü, yalancılığın, rüşvetin, yolsuzluğun iktidar olduğu dünyada...
"Kuşku yok tek ülke Türkiyemizdir!"
Cüneyt Arcayürek
Günün Biberi
Ögretmenlere bile yürüdüler ya…
TOMA’nın itfaiye aracından hızlı gittiği bir ülkede sosyal ve siyasi yangın ateşli yangınları bastırmış demektir…
Akif Kökçe