Prof.Dr. Alper Çabuk

Kış turizmi – kar turizmi

Prof. Dr. Alper Çabuk yazdı

8 Şubat 2016 08:20
A
a
Sütiş Eskişehir
Kitle turizmiyle hiç işim olmaz. Üstüne para versen, yarı açık cezaevinin hallicesi, binlerce kişinin bir arada sadece zamanı tükettikleri, aslında yerele dair çok az deneyimledikleri bu konsepti akademik olarak da her zaman eleştirmişimdir… Ama ne yapacaksın ki, Şubat tatili olunca, mevsim kış olunca, kar, kayak, kızak hasreti çeken iki çocuk olunca kalktık, gittik Uludağ’a. Senede dört-beş gün olsa da, sadece çocuklarımla zaman geçirme ve babalık yapma şansı için, üstüne para verseler gitmem dediğim otellerden birine, üstüne para vererek kapattık kendimizi. Çocuklarımla zaman geçirmiş olmam ve onların iyi zaman geçirmiş olmasının dışında benim için tam anlamıyla kabustu bu tatil. 

 

Maalesef ülkemizde olağanüstü bir turizm potansiyeli ve fırsatı varken, biz hep kendimizi ağırlıklı olarak kitle turizmine yönlendirmişiz. Geçen yıl turizm gelirlerinde önemli bir düşüş vardı, bu yıl yine düşüş bekleniyor. Aslında ne yazık ki, olağanüstü potansiyelimize karşın, kitle turizmine yönelmiş yüzümüzle, turizmde tam anlamıyla potansiyelimizden yararlanamıyoruz, yılın on iki ayına turizm faaliyetlerini yayamıyoruz, yereli yeteri kadar turizm gelirleriyle kalkındıramıyoruz, kendi kültürümüzü, sadece kültürümüzü değil, şimdi yaygın tabiriyle somut olmayan kültürel mirasımızı gelen turistlere deneyimletemiyoruz..

 

Bu sadece yabancı turistler için geçerli değil, iç turist için de geçerli. İç turist açısından aslında daha da kritik bir tarafı var. Farklı coğrafyalarda, farklı etnik kökenlere, yöresel farklılıklarımıza bağlı zenginliğimizi tanıma fırsatı bu aynı zamanda. Aslında kendi içimizde, bizi biz yapan farklı gelenek görenekleriyle, inanışlarıyla, etnik kökenleriyle bizim insanımızı tanıma, kaynaşma ve farklılıklarımıza rağmen bizi biz yapan bu zenginliğimizi anlama, birbirimize karşı daha hoşgörülü olma fırsatı bu bir yandan da. Ama işte tam da bu noktada, her şey dahil konseptiyle hizmet veren çok yıldızlı oteller, tatil köyleri çıkıyor karşımıza. Hele mevzuu bir de kış tatili olunca, bu konseptin dışına çıkma fırsatı neredeyse hiç olmuyor.  En azından bunu daha önce gitmiş olduğum, Kartepe, Uludağ, Kartalkaya ve hatta Ilgaz Kayak Merkezleri için rahatlıkla söyleyebilirim. Oysa ki bu konsept hem içinde bulunduğu coğrafyaya ve peyzaja yabancı, hem de dağın başında başka hiç bir yere ve dokuya temas etmeyen, bölgedeki diğer otellere bile yabancı birer beton yığını... Ayrıca diğer taraftan gelir düzeyi ortalamanın üzerinde olan insanlara fırsatlar sunuyor bu mekanlar. Oysa aklıma ABD’nin Vermont eyaletindeki kayak merkezleri geliyor hemen. Avusturya ve İsviçre’deki kayak ve kış turizmi kasabaları. Dağa otel götürmek değil maksat buralarda. Dağda bir yaşam mekanı ve yaşam biçimi oluşturmak. Olabildiğince ona uyumlu, ona saygılı.

 

Şimdi gelelim Uludağ’a. Böyle bir fırsatım oldu benim de. Bu tür bir gelişim imkanı sağlamak amacıyla bir kaç kere görev aldım. Birincisi Orman ve Su İşleri Bakanlığınca açılan Uludağ Milli Parkı 1 ve 2. Gelişim Bölgeleri Planlama ve Tasarım Fikir Yarışmasında Jüri üyesi olarak görev aldım. Sevgili Oktan Nalbantoğlu’nun birinci olduğu projede aslında tam da dediğim gibi bir konsept vardı. Tüm jüri üyelerinin oy birliğiyle birinci oldu, Oktan’ın projesi. Ama adı fikir yarışması olunca, çok da yaşam bulmadı proje maalesef. Hala benim bir umudum var, bir gün birinin aklına gelecek, çıkarak projeyi raflardan. Hayata geçirecek bu projeyi. İkinci şansım ise dört-beş yıl öncesinde Uludağ Milli Parkı Günübirlik Kullanım Alanları 1/5000 Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları, 1/1000 Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planları ve Peyzaj Tasarımı çalışmaları yapma fırsatımız oldu. Yaptık da... Tam anlamıyla kış ve kar turizmini sadece gelir düzeyi yüksek   insanlara yönelik bir turizm şekli olmaktan çıkarak bir fırsata dönüştürecek plan ve tasarımlardı bunlar. Uludağ’ı yılın 12 ayı turizm açısından zenginleştirecek, yerele daha çok fırsat sağlayacak ve kalkındıracaktı. Özellikle Bursa Osmangazi Belediyesinden başta Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Erdönmez, Plan Proje Müdürü Sezai Özokutanoğlu, Belediyede çok sayıda şehir plancısı, mimar, peyzaj mimarı meslektaşlar gibi olağanüstü güzel insanlar tanıma fırsatı sağladı bana bu projeler. Sonrasında geçen yıl Ulusal Peyzaj Mimarlığı Ödüllerinde Planlama Kategorisinde bir ödül kazanmamızı sağladı. Ancak hala hayallerim var. Sadece insanları içlerine kapattığımız oteller, yapılar değil, herkesin keyifle yaşayabileceği, tatil yapabileceği mekanlar yaratacağız inşallah.

 

...............................

 

Kasım başındaydı sanırım, Açlık Savaşı başlıklı yazımda yazmış olabilirim. Ey Hüssein, senden çok umutluydum, Dünyayı değiştirebileceğin konusunda, artık son bir yılın demiştim. O tarihten sonra gerçekten beklenmedik hamleler peşi sıra geldi ABD yönetiminden. Son olarak Obama, petrol üreticilerinden varil başına 10 dolarlık bir vergi alınacağını ve bu vergiyle yenilebilir enerji, temiz altyapı sistemlerinin fonlanacağını duyurdu. Belki size önemsiz gelebilir, ancak Dünyayı değiştirebilecek kadar büyük bir adım. Umarım bu bir başlangıç ve milad olur insanlık tarihi için...

.............................

 

Ağzımız tadı yerine gelmişken, bu haftaki yazıyı burada bitirelim, kar turizmi ile ilgili hayallerimizi ve düş kırıklıklarımızı anlatan hikayenin devamını sonraya bırakalım.

 

İyi haftalar...

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi