Kime göre, neye göre

Ülke genelindeki "Gerçek" gazeteciler, iktidar tarafından hazırlanan sözde dezenformasyon yasasına karşı ayağa kalktı. Kağıt üzerinde bu yasa yalan habere karşı. Ancak ortada yalan olan bir şey varsa, o da yasanın yalan habere karşı olduğu. Gerçekte bu yasa milleti susturma yasasından başka bir şey değil.
Bu arada yazının başındaki "Gerçek" kelimesini tırnak içine aldım çünkü artık gazetecilik - maalesef - uyuşturucu mafyasının ayakçılığını yapmaktan tutun, yalan ve iftira atma makinesine dönüşmüş durumda.
Ortada bir avuç "Gerçek" gazeteci ya kaldı, ya kalmadı. Bu koşullar altında sosyal medya vatandaşın neredeyse tek çıkış yolu oldu. Ancak şimdi sosyal medya da susturulmaya çalışılıyor.
Son olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası ülke çapında bir dizi eylem ile bu duruma dikkat çekti. Eskişehir'de de konuyla ilgili basın açıklamasını sevgili meslektaşımız Türkiye Gazeteciler Sendikası İl Temsilcisi Şenay Yıldırım yaptı. Basın açıklamasını Milletvekili Utku Çakırözer ve Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Bülent Özyazıcı da destekledi.
Dezenformasyon yasasının dezenformasyonla mücadeleyi değil sansürü artırmak üzere hazırlandığı savunan Yıldırım, yalan olduğu iddia edilen bir haber nedeniyle gazeteciye üç yıl hapis cezası verilebileceğini sosyal medyada eleştirel paylaşım yapan yurttaşların  dezenformasyonla suçlanabileceğini vurguladı.
İşin aslı yalan haber, sevgili iktidarımız zamanında hiç yaygınlaşmadığı kadar yaygınlaştı. Buna karşı "Gerçek" gazetecilerin çok hassas olduğu ortada. Ancak ortada küçük bir sorun var...
Sorun şu; bir haberin "Yalan" olduğuna kim karar verecek? Yalan haber kime göre ve neye göre belirlenecek?..
Diyelim ki ben asrın en büyük hükûmetini "Ekonomiyi yönetmeyi beceremiyorsunuz" diye eleştirmek hadsizliğini gösterdim. Efendimiz tarafından görevlendirilen uzmanlar, "Hem bir kere Efendimiz hazretlerinin uzmanlığı ekonomi. Türkiye'nin ekonomisi çok süper. Kerem Akyıl'ın bu haberi yalandır" diyerek beni 3 sene hapse mi atacak? Bunu kim engelleyecek?
Söz konusu yasanın Türkiye'yi Kuzey Kore'ye bir adım daha yaklaştırdığı açık. Belli ki birileri, "Basını satın alıp susturduk. Sosyal medyayı da susturduk mu tamamdır" diye düşünüyor. Kurdukları zulüm imparatorluğu devletimize ve milletimize fayda sağlamaz. Bakalım zalimlere fayda sağlayacak mı?
 

Beklenen oldu

Teknik Direktör Cüneyt Biçer ile yolların ayrılmasının ardından Eskişehirspor’da yeni teknik direktör belli oldu. Siyah Kırmızılı ekip Eskişehirli teknik adam Emre Özbayer’i göreve getirdi.
Hem Emre Özbayer'e başarılar dileriz hem de Cüneyt Biçer'e teşekkür ederiz. Açık konuşmak gerekirse teknik direktörlerin şapkadan tavşan çıkaracağına pek inanmıyorum. Eğer ki 5 haftada 1 puan alındıysa, o takımın teknik direktörü elbette vazifesini iyi yapamamıştır. ancak yine de bütün suçu Cüneyt Biçer'in omuzlarına yüklemek de haksızlık olur. sonuç olarak futbolu sahadaki futbolcular oynuyor ve bir noktada iş, gelip de futbolcunun kapasitesinde düğümleniyor.
Eskişehirspor olarak felaketten sadece bir adım uzaktayız. Eğer ki transfer tahtasını açamazsak, başımıza büyük bir felaket gelebilir.