Soner Yüksel yazdı
Uzun süreden bu yana bazen bazılarını rahatsız edercesine devam eden bir ziyaret silsilesine tanık oluyoruz. Tepebaşı Belde evleri organizasyonu ile kültür turları kapsamında Anıtkabir’i ziyaret ediyor ardından da CHP grup toplantısını takip ediyor ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir araya geliyorlar.
Kılıçdaroğlu’na gerçekleştirilen ziyaretlerden yansıyan fotoğraflara bakınca CHP liderinin bu ziyaretlerden çok memnun olduğu, çok mutlu olduğu mimik ve beden dilinden okunacak kadar net. Verdiği mesajlarda gayet iyi ve Tepebaşı Belediyesinin gurur duyacağı türden mesajlar oluyor.
Önceki günde böyle bir ziyaretten yansıyanlar ve Kılıçdaroğlu’nun Belde Evleri’nin ülke çapında örnek olması gerektiği mesajlarına tanık olduk. Şahsen bu örnek beni şaşırtmadı ama Kılıçdaroğlu’nun istikrarlı bir şekilde Belde Evlerinden binlerce kadının ziyaretiyle şaşırdığını ve Tepebaşı Belediyesi’nin Belde Evleri ile yarattığı sinerjinin Genel Merkez nazarında yeni yeni idrak edildiğini düşünüyorum.
Öyle ya her hafta geleneksel hale gelen ziyaretler, hep kadınlar, hep farklı kadınlar ve bunu Eskişehir gibi nüfusu az bir şehirde bir ilçe Belediyesi gerçekleştiriyor. Bu sohbetler esnasında yapılan diğer organizasyonlar, Tepebaşı Belediyesi’nin parti ayrımı olmaksızın her kesimden taktir gördüğü ve oy aldığı gerçeği ile daha önce bilinmeyen ya da tam tersi düşünülen bazı gelişmelerin de sağlaması ve keşfi yapılıyor.
Bu yüzden bence Kılıçdaroğlu Tepebaşı Belediyesi Belde Evlerinin gücünü, etkisini ve ne denli büyük bir proje olduğunu yeni anladı, yeni keşfetti ve bu yüzden de tüm ülkeye örnek olduğunu artık kendi tespitleriyle dile getiriyor.
Ben bu ziyaretlerden Genel Merkez’in mutlu olduğuna inanıyorum. Ama söylendiği gibi bu Eskişehir’de mutsuzluk yaratıyor ise Kılıçdaroğlu’nun Belde Evleri ile ilgili son söylemlerin ardından bu mutsuzlar da en azından ”Benden izin alınmadı, ben mutsuzum, bu ziyaretler beni rahatsız ediyor” söylemlerini belli ki içinden söyleyecekler…
Güvenlikçileri düşünen var mı peki?
Son günlerde artan terör olayları ile birlikte avm ya da tramvay duraklarındaki özel güvenlikçilere daha çok sorumluluk, daha çok anlam, daha çok görev yüklendi. Hatta bazı yazılanlara bakıyorum da asgari ücretle geçinen bu emekçilerden FBI ya da KGB gibi büyük beklentiler var.
Herkes istiyor ki bu insanlar her dakika dikkatli, her an hazır, her baktığımız da etrafa büyük konsantre ile odaklansın. Telefonuna bakmasın, tuvalete gitmesin, yemek yemesin, susamasın ve öylece bizi korusun.
Silah bile taşımadıkları halde Allah göstermesin ama herhangi bir saldırı olursa tek başına engellemesini bekleyenlerimiz de var.
Ama kimse onların kaç saat çalıştığını sormuyor. İnsani sınırın üstünde yorulduklarını bilmiyor. Sıcakta, soğukta korunaksız, konfordan ve dikkatten yoksun bırakan şartlarda görev yaptıklarını kabul etmek istemiyor.
Üstelik onlardan çok özel işler beklerken onlar bizi uyardığında efelenmek, dikkate almamak gibi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye düşündüren kötü örneklerde bizleriz.
Demem o ki, sistemin kendisini, onları çalıştıran şirketi ya da gerçekten güvenlik sorununu çözmesi gerekenlerini eleştirmekten korkan, tek kelam etmeyenlerin kalkıp yine gücünün yettiği garibana yüklenmesi de bana pek adil gelmiyor.
Yine de siz bilirsiniz ama bence biraz da bu açıdan bakıp ortada buluşmak daha insani olmaz mı?