Şunu samimiyetimle söylüyorum ki…
Demokrasi can çekişiyor.
Hukuk can çekişiyor.
Eğitim can çekişiyor.
Sağlık can çekişiyor.
Ekonomi can çekişiyor.
İnsan hakları can çekişiyor.
Medya can çekişiyor.
Siyaset, din ve para birbirine girmiş durumda.
Ahlaki ve milli değerlerimiz hızla çürütülüyor.
Kahrolası terör almış başını gidiyor.
*
Daha ne anlatayım!
*
Yanı başımızda yahu, yanı başımızda cereyan eden olaylara bir bakar mısınız?
Sırf politik ve maddi kaygılar nedeniyle Eskişehir’deki kişi ve kurumlar bir araya gelemiyor.
Sonuçta ne oluyor?
Kuzey Güney çevre yolu yapılamıyor.
Seyitgazi yolu yapılamıyor.
Alpu yolu yapım çalışmaları durmuş vaziyette.
Liman bağlantısı yapılamıyor.
Hızlı tren projesi TÜLOMSAŞ’a verilmiyor.
URAYSİM projesi yattı.
Yerli otomobili rüyalarımızda görebiliyoruz.
Büyük yatırımcı firmalar Organize Sanayi Bölgesine gelmiyor.
Millet Bahçesi tartışmalı bir biçimde ilerliyor.
Belediyeler batık, yatırım yapamaz halde.
Kamu kurumlarımızı yönetenler arasında gruplaşmalar var, işler yürümüyor.
Anadolu Üniversitesi her geçen gün güç kaybediyor, Osmangazi Üniversitesi karışık, Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin geleceği puslu.
Vakıfların ne yaptığı belli değil, sivil toplum kuruluşları sinmiş ve birilerinin hedefleri için basamak haline gelmiş.
Ormanlarımız talan ediliyor, doğal yaşamı mahvedecek projeler dayatılıyor; bu yetmezmiş gibi madenlerimiz de, ‘kapitalist’ dediğimiz firmalara peşkeş çekiliyor.
Eskişehir halkı ‘alkol içen’ ‘alkol içmeyen’ şeklinde sınıflandırılmaya, ayrıştırılmaya ve bununla beraber galeyana getirilip ‘güruh’ olarak sıfatlandırılmaya çalışılıyor.
*
Bu anlattıklarım sadece Eskişehir için mi geçerli?
Tabii ki hayır, ülkemizin genelinin bu halde olduğunu üzülerek söylemek zorundayım.
*
Peki, bütün bu okuduklarınızı niçin siz değerli okurlarımızla paylaşma gereği duydum?
Anlatayım…
Dün Osmangazi Üniversitesi’ne ilişkin bir haber yapmıştım.
Haberin içeriği özetle şuydu: Eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’ün doktor ekibi içerisinde yer alan Muhammed Evvah Karakılıç Osmangazi Üniversitesine gelmesiyle beraber profesör unvanı aldı ve sonrasında hızla görevde yükseldi; en son başhekim olarak ataması yapıldı. Önceki başhekim Başar Sırmagül ise istifa ettirildi! Beri yandan, yeni başhekimin, hemşerisi olan Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Dekanı Ali Arslantaş’ın desteğini aldığı iddia ediliyor. Ve yine yeni başhekimin, Abdullah Gül’ün doktor ekibi içerisinde yer aldığı görünmez kılınmaya çalışılıyor.
*
İşte, özetini okuduğunuz bu haber üzerine, Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak’la görüştük.
Yazımın başlarında paylaştığım konular hakkında uzun uzadıya sohbet ettik.
Rektör Şenocak da, ülkemizin zor koşullar altında olduğunu vurguladı, ancak buna rağmen insanların hala ‘hırslarına yenik düşüp başka işlerle’ uğraştıklarını ifade etti.
Üniversitelerin durumuna ilişkin ise üzerinde durulması gereken bir ifade kullandı ve dedi ki: “Burun kıvırdığımız ülkelerin üniversiteleri bile bizi geçti, ülkemiz üniversitelerinden daha çok makale üretiyorlar!”
Ne kadar acı bir durum içerisindeyiz, öyle değil mi?
*
Başka ne dedi Prof. Şenocak?
Üniversitelerin bilimle, teknolojiyle, sanatla anılması gerektiğini söyledi; fakat ne yazık ki ülkemiz üniversitelerinin son dönemde asli işlerinde zayıfladığını kaydetti.
Öte yandan, Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin istemeye istemeye dekan yapıldıklarını ve görev süreleri dolunca hemen dekanlık görevini bıraktıklarının altını kalın bir biçimde çizdi; ülkemizdeki üniversitelerde ise akademisyenlerin, akademik çalışmadan çok ‘nasıl dekan olurum’a kafa yorduklarını üzülerek belirtti.
*
Ve şunları ekledi, Şenocak:
ARKASINDA KİM OLURSA OLSUN GEREĞİNİ YAPARIM
“Benim rektör olduğum üniversitede bunlar yok mu? Olabilir, çünkü bu genel bir problem! Ancak şunu net olarak söylemek istiyorum: Ben elimden geldiği ölçüde üniversitemde gruplaşmaya izin vermiyorum ve bundan sonra da izin vermeyeceğim. Benim üniversitemdeki akademisyen makale üretecek, yalnız ve yalnız bilimle ilgilenecek, ülkesinin kalkınması için çalışacak. Bakın, kim hangi görevde olursa olsun, çalışmayanın gözünün yaşına bakmam. Yok arkasında şu varmış, yok arkasında bu varmış, beni ilgilendirmez ve umurumda olmaz. Görev ve sorumluluğum çerçevesinde gereğini yaparım.
SİYASET GİRDİĞİ ZAMAN BİLİMLE KİM UĞRAŞACAK
Üniversitelere siyaset girmemeli. Üniversiteler bilim üretmeli, yirmi dört saat yaşamalı, çalışmalı; çünkü ülkemiz zor koşullar altından geçerken düzlüğe çıkmamızın en önemli unsurlarından bir tanesi de üniversitelerimizdir. Ancak üniversitelere siyaset girdiği zaman, belli gruplaşmalar oluştuğu zaman ve o gruplar mevzi kapma mücadelesine girdiği zaman bilimle kim uğraşacak? Kim makale üretecek? İşte o zaman, burun kıvırdığımız ülkelerin üniversiteleri, bizden daha çok makale üretir hale geliyor.
YENİ BAŞHEKİM BAŞARILI OLAMAZSA GÖREVDEN ALIRIM
Yeni atadığımız başhekime gelince… Önceki başhekimimize katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Bizim yeni bir başhekim atamamızdaki amaç, bir yenilik yapmak, daha düzenli ve sistemli çalışılmasını sağlamak. Çünkü uzun süreli görevler, kurumları bazen hantallaştırabiliyor. Yeni başhekimimize bu noktada görev verdik. Ha, disiplinli çalışmaz, verilen görevleri yerine getirmez, başarılı bir çalışma ve üretme hali gösteremezse gereğini yapar, görevden alırım. Çünkü benim tek kriterim bu. Dediğim gibi, insanların siyasi görüşü, hangi partiden olduğu, neye inandığı beni ilgilendirmez; ben akademik başarısına ve gelecek için umut vaat edip etmediğine bakarım insanın. Olması gereken de budur. Onun için yeni başhekimimiz başarılı olursa biz daha da teşvik ederiz, destekleriz; ancak beklediğimiz performansı gösteremezse, kimsenin gözünün yaşına bakmayız.”
*
Rektör Şenocak’ın üniversitelerin vaziyetine ilişkin ifadelerini okudunuz.
Cesur ifadeler…
Bir bilim insanına yakışır ifadeler…
Bilim yuvasını yöneten bir ismin sorumluluk hissettiğini tesciller nitelikte ifadeler.
*
Anlıyoruz ki Şenocak, üniversitelerin halinden rahatsız.
Neredeyse ülkedeki tüm rektörlerin sustuğu bir ortamda, ülkesi için net bir tavır koyuyor.
Yönettiği üniversitenin halinin de farkında; düzelmesi için elinden geleni yaptığını görüyoruz.
Ancak Şenocak’ın da yapabilecekleri bir yerde biter; daha ileriye gidebileceğini sanmıyorum.
Çünkü devleti yöneten hükümetin belli bir sistemi var ve o sistemin, zihniyet değişmeden kırılabileceğini düşünmüyorum.
Ya çarka dahil olacaksın, ya da zor olanı yapıp ülke için ciddi bir direniş gösterip bilimsel çalışmada bulunacaksın.
*
Şenocak, bilimsel çalışma yapmayı tercih ediyor.
Olabildiğince…
Gücü yettiğince…
Çarpık sisteme rağmen…
Çevresinde bulunan çarpık sistem sevicilere rağmen…
Bunu ne kadar sürdürebilir, bilemem…
Gittiği yere kadar…
Kıytırık ülkelerin üniversiteleri sizi neden geçiyor biliyormusun liyakat ön sırada yer aldığı için. Onun karısı bunun yeğeni ahbap çavuş ilişkisi olmadığı için. Siyasetçiler üniversite kapısından eksik olmadığı için bu haldesiniz. Pırlanta gibi gençlerin nasıl harcandığını bunların bilinmesine rağmen empati yapmadığınız için bu haldesiniz. Alımlarda kişiye göre şartlar oluşturulduğu için bu haldesiniz. Yasalar imkan tanısa alınacak kimsenin künyeside yazılacak. Hiç şikayet etme hakkınız yok bu şartları oluşturanlar sıradan bizim gibi vatandaşlar değil.
Üniversiteler bilimde özerk olur.Özerklik istediği her şeyi yapar anlamına gelemez.
Öncelikle üniversitelere gelenler zaten birilerinin yardımı ile geliyor.Eş dost tanıdık hemşehri,akraba hepsi var.Hawking Türkiye'de olsa üniversiteye memur almazlardı.Aşk meşk para hırs hepsi var ama bilimde bir adım ileriye giden yok.İmkan da var..az veya çok.Sıradan bir kitap bir iki konferans tamam.hepsi hikaye..Özel üniversiteler başka bir dünya bastır parayı al yüksek lisans veya doktorayı.ilim mi ara bul. Bu yazdıklarımız elbette bütün üniversite veya bölümler için değil ama maalesef pek çoğu için geçerli.Üzgünüz ama böyle
Osmangazi Üniversitesi hiç bir dönem siyasete bu kadar açık olmadı. Rektör Bey de kalkmış siyaseti sokmamaktan ve liyakatten bahsediyor. Bunların hepsi laf-ı güzaf. Karacan ve onun adamı Ali Arslantaş orada olduğu müddetçe bu lafların hepsi havada kalır vesselam.
şenocak başta kendisi liyakata önem vermiyor. liyakatla olsaydı şuan bu üniversitenin başında olmazdı. o kadar öğretim elemanı içinde hiç mi rektörlüğü hak eden kimse yoktu. kendisinin nasıl geldiği malum. üniversitelere siyaset sokmayacakmış, akp milletvekili karacan üniversiteden çıkmıyor. nasıl siyaset sokmamak bu?
Sayın rektörden üniversitedeki bilim adamı sadece önündeki işi yapar, hiç bir şeye karışamaz, siyaset yapamaz yerine daha özerk, daha bağımsız üniversite talep etmesini beklerdik. Atamayla gelen rektörden bunu beklemek te biraz abes tabii ki. Üniversitelerin gelişimi özerk, tartışan, üreten bir yapıyla mümkündür. Esas sorun mevcut sistemin kendisidir. Sistem sakat olunca da işte böyle rektörün kardeşi, yeğeni, kayınbiraderi, v.s. ile akademik kadrosu doldurulmuş üniversiteler ortaya çıkar. Her şehirde, ilçede anadolu lisesi gibi açılan üniversitelerle bu iş olmaz.
Yani kısaca haberin doğruluğunu kabul ediyor diğerleri laf salatası. Kıytırık ülkeler geçtiyse bizi liyakattan dolayı geçiyor, liyakate önem versin orasıda onlar gibi olur. ama ülkede kim buna önem veriyorki?
İlk satırlarınızda içinde bulunduğumuz durumu güzel özetlemişsiniz.Fakat şunu unutmamak lazım; Ne diyordu bir kesim vatandaş? BUNDAN BAŞKA ADAM MI VAR. Hah işte sorunun temeli burada yatıyor .Bir kişi için böyle düşünüp 10 kere aynı kişiyi hükümet yönetimine seçersen olacağı bu.Kimse hiç ağlamasın,vay pahalılık,vay adaletsizlik,vay yoksulluk diye,vay işsizlik diye...!