Ben siyaseti inanarak yapıyorum. Ve kafamın arkasında gizli bir ajandam yok. Ben politikacıyım. Ne yapmak gerekiyorsa yapıyorum. Dolayısıyla parti içerisindeki mücadelede de bir takım insanları karşıma almışım. Parti dışındaki mücadelede de karşıma almışım. Uygar bir insan olarak, hiç kimseyi rencide etmeden, hiç kimseyi taciz etmeden, hiç kimsenin hakkına saygısızlık etmeden inandıklarımı her yerde savunurum. Yani Demokrat Partililere hoş görüneyim diye bir başka şey, AKP’lilere hoş görüneyim diye bir başka şey söyleyemem. Ben dosdoğru bir adamım. Yalan söylemediğim içinde hiç yanılmıyorum. Her yerde aynı şeyleri söylüyorum, inandığımı söylüyorum çünkü. Onun için kızan da var seven de var. Bu bir huy, ben böyleyim, bunun da kimseye zararı yok. Belki bana var zararı ama ben mücadeleyi seven bir adamım.
TÜRKİYE İÇİN MÜCADELE
Particiliği bir sıfat alayım diye yapmadım. Buradan bir ekonomik menfaatim olsun diye yapmadım. Ben inandığım için yaptım. Ben Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olması için, insanların temel insan haklarını kullanabilmesi için, işçilerin en doğal hakları olan sendikalaşma, grev, toplu sözleşme haklarını kullanabilmeleri için sosyal demokrat bir partinin iktidar olması gerektiğine inanıyorum. Bunun için de mücadele ediyorum.
KİMSEYE KİN DUYMAM
Ben partinin kurultaylarında da köşeli tavırlar koymuşum. Partinin il ilçe kongrelerinde de bu tavırları koymuşum. Onun için bazılarına ters gelmişim, bazılarına aykırı gelmişim, bazılarıyla küsüşmüşüm. Bunlar olur ama ben hiç kimseye kin duymam. Pazartesi benim için o işler biter. Bitiremeyenlerle de kaybedecek vaktim yok.
ELİTLERLE İŞİM OLMAZ
Bana şunu diyebilirler, itirazım olmaz. Ben seçkinci değilim, efendim elitlerle işim olmaz, zenginlerle işim olmaz, ben sıradan bir vatandaşım. Halkla benim işim. Ben pazara giderim, hamama giderim, efendim gördüğüm berbere tıraş olurum, fark etmez. Bunlar bizim için gayet doğal işler, sıradan işler, yani benim öyle bir şaşalı yaşantım yok. Ben ölçüyü bilen, Emek Mahallesindeki Ahmet Aga’dan farkı olmayan bir adamım. Bakın ben mesela şundan rahatsız olurum. Ben cenaze namazına gidiyorum beni en öne geçirmeye çalışıyorlar. Şimdi böyle bir şey yok, camide protokol olmaz yani. Şundan gene rahatsız olurum. Bir yere gittim diyelim, ‘ben başkanım çekil acelem var’ denir mi? Olmaz. Girerim kuyruğa, bakarım işime.
HALKIN İÇİNDEN ÇIKMIŞ ÇOCUKLARIZ
Bakın bu halkın bir çocuğuyum ben; kenar mahallelerde yaşamışım, orta mahallelerde yaşamışım, Tatar mahallelerinde yaşamışım… Şimdi konuşuyorlar işte ‘şöyledir böyledir’ diye. Biz bu halkın içinden çıkmış çocuklarız. Bizi eleştirenler beğenmeyenler elitler, seçkinler. İşte, ‘bu olmasın’ diyenler onlar. Yoksa benim Yıldıztepe’deki arkadaşımla bir sorunum yok. Büyükdere’deki, Emek’teki arkadaşımla bir sorunum yok. Benim birileriyle sorunum var. Ama işte onlar, onlar. Yani, ‘ne biçim adam bu’ diyenler bile var. Ama ben böyle bir biçim adamım.
HALKIN TÜRKÜLERİNİ SÖYLEYEN ADAMLARIZ
Benim çocukluk arkadaşım var. Top oynadığım arkadaşım var. Basket oynadığım arkadaşım var. Siyaset yaptığım arkadaşım var. Yani ben çok yönlü bir adamım. Biz bu halkın türkülerini söyleyen adamlarız, halkın türkülerini çalan adamlarız. Biz halktan kopamayız. Bunun hiç kimseyi de rahatsız etmemesi gerekir. Alçak gönüllü, saygılı, demokrat, eşitlikçi bir yapı bu. Bu birilerini rahatsız ediyorsa, edebilir.
VIZ GELİR TIRIS GİDER
Siyaset akıl ve vicdanla yapılır. Ben ikisiyle de yapıyorum. Ben sokakta tek başıma yürüyebilmeyi büyük bir onur sayıyorum. Büyük bir keyif sayıyorum. Hiç kimseden korkum yok, kim olursa olsun. Yanlış bir şey var ise karşı dururum. Sonucu ne olursa olsun doğruyu söylerim ve bu da bana şimdiye kadar bir zarar vermedi. Şimdiye kadar şunu ben görmedim: Yanlış yaptı, efendim olumsuz bir iş yaptı, efendim işte haksızlık yaptı, insanlara zarar verdi… Allah böyle bir şey dedirtmesin. Boğazımdan haram bir şey geçmedi. Kim ne derse desin; gerisi vız gelir tırıs gider. Biz inandığımız doğrultuda çalışırız.
*
Yukarıda okuduğunuz ifadeler, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’a ait. Birkaç ifadeyle özetlemek gerekirse Kurt, kendini şöyle anlatıyor:
- Halkçı
- Mücadeleci
- Çağdaşlaşmadan ve cumhuriyet değerlerinden yana olan
- Seçkinler, elitler ve zenginlerle işi olmayan
- Kin tutmayan
- Kimsenin malına göz dikmeyen
- Yalansız
- Köşeli tavırlar geliştiren
- Kimseden korkmayan; bedeli ne olursa olsun bildiği doğrunun dikine giden
- Alçak gönüllü
- Her konuda hakkı, hukuku ve adaleti savunan…
Erdoğan-İnce kıyaslaması
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, ES TV’de yayınlanan Vaziyet programında, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda Odunpazarı’nda oluşan tabloyu şöyle aktardı:
ERDOĞAN 115 BİN
“Odunpazarı’ında AKP, Tayyip Erdoğan’dan daha iyi bir aday bulabilir mi? Bulamaz. Son seçimde Tayyip Erdoğan’ın; AKP, MHP ve BBP’nin kesin ittifakla girdiği bir seçimde tek başına aldığı oy 115 bin. Demek ki AKP’nin alabileceği tavan oy, ittifak da olsa, üç partinin ittifakı da olsa 115 bin. En iyi adayla sonuç bu.
İNCE 116 BİN
Şimdi gelelim bizim cenaha. Meral Akşener kendi oyunu aldı. Selahattin Demirtaş kendi oyunu aldı. Temel Karamollaoğlu kendi oyunu aldı. Muharrem İnce’de kendi oyunu aldı. İnce tek başına toplamda 116 bin oy aldı, bu da bizim oyumuz.”
*
Bu tabloyu şöyle yorumlayabiliriz:
- AK Parti Odunpazarı’nda MHP ve BBP ile ittifak kursa dahi, Recep Tayyip Erdoğan gibi bir isimle seçime giremeyeceği için 115 bin oy alabilmesi imkansız.
- CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’yle ittifak yapmasa dahi, sıkı bir çalışmayla 116 bin oya ulaşılabilmesi mümkün.