CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’yü ES TV ekranlarına buyur ettiğimizde, Tepebaşı İlçe Danışma Kurulu toplantısı sonrası gündeme gelen ‘tüzük’ ve ‘örgüt’ tartışmalarını masaya yatırmıştık.
*
Bu noktada, Süllü’ye şu soruyu sordum:
Kazım Kurt, 2014 yerel seçimler sürecinde Odunpazarı Belediye Başkan Adayı ilan edildikten sonra, siz de, diğer aday adaylarıyla birlikte duruma tepki göstermek için partiye gittiniz. Parti binası önünde, ‘demokrasi katlediliyor’ söylemiyle darağacı kuruldu. ‘Diren demokrasi’ pankartları asıldı. Varil yakıldı. Hak, hukuk, adalet arayışı için, partinin kurallarına aykırı hareket edildiği için, parti protesto edildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Süllü’nün, okuduğunuz soruya karşılık cevabı şöyle oldu:
“Bugün olsun, bugün yine yaparım. Ben hayatım boyunca… Gerçekten çok demokrat bir yapım vardır. Şuradan kalkınca öleceğimi bilsem, kimse beni söylediğimi savunmaktan vazgeçiremez. Bu huyumu da, en iyi Yılmaz Büyükerşen bilir. Ben gerçekten son derece adalet duygusu gelişkin bir insanım.”
*
Şimdi…
Bu diyaloğun devamını, bir çırpıda, siz değerli okurlarımızla paylaşacağım.
Ben soracağım, Süllü cevaplayacak.
*
Başlayalım…
*
-O halde, Kazım Kurt’un adaylığı adaletsiz miydi?
Süllü: “Hayır. Şöyle… Beş aday adayı vardı. Ve biliyorsunuz milletvekillerinin ilçelere kesinlikle aday olmayacağı söylenmişti. Dolayısıyla, demek ki, her zaman tüzük uygulanmayabiliyormuş. O zaman da uygulanmadı mesela. O zamanki o davranışı haksız bulduk. Ama ben bunu hiçbir zaman Kazım Bey’i suçlayarak söylemedim. Parti görevidir; geldi, aday oldu, bunda bir sıkıntı yok. Bizim davranışımız ona karşı değildi.”
-Kime karşıydı?
Süllü: “Hiç kimseye karşı değildi. Yapılan haksızlığa karşıydı.”
-Partiye mi karşıydı peki?
Süllü: “Hayır, partiye karşı değildi.”
-Ama haksızlığı yapan parti?
Süllü: “Şimdi bakın… Şöyle… Artık kim… Haksızlığı yapan parti değil. Artık kim karar verdiyse…”
-Yılmaz Büyükerşen mi karar verdi?
Süllü: “Hayır. Kim öyle bir karar sonucunda çıktıysa...”
*
Jale Nur Süllü’yle olan soru cevap diyaloğumuzu okudunuz.
Süllü’nün cevaplarına göre, ortaya çıkan şu.
Kazım Kurt’u, 2014’te, CHP genel merkezi belediye başkan adayı yapmamış.
Kazım Kurt’u, 2014’te, Yılmaz Büyükerşen de belediye başkan adayı yapmamış.
O zaman kim aday yapmış?
Kazım Kurt, öyle kudretli bir adam ki, canı belediye başkan adayı olmak istemiş ve bununla beraber kendi kendini aday yapmış!
Helal olsun vallahi!
*
Ha, unutmadan…
Verdiği bu cevaplardan dolayı, Jale Nur Süllü’ye de helal olsun
*
NOT: 2014’te Kazım Kurt’un adaylığına tepki gösteren isimler şunlardı: Jale Nur Süllü, Erman Gölet, Ayhan Kavas ve Ali Ulu. Erdal Caferoğlu, ekip arkadaşının arkasında durdu, olanları yuttu. Ve Ayhan Kavas, parti binası önündeki eylemin üçüncü gününde özetle şu açıklamayı yaptı: “Biz, bu yanlıştan, önce Büyükşehir Belediye Başkanının, ardından CHP Genel Merkezi ve Genel Başkanın döneceğine inanıyoruz. Ben boyun eğmedim, bundan sonra da eğmeyeceğim, arkadaşlarla beraber dik duracağız. İstifa yok, direniş var.” İşte Süllü, o zaman, Kavas’ın bu açıklamasına hiç itiraz etmedi. Ve Süllü’nün itiraz etmediği o açıklama, Yılmaz Büyükerşen ile CHP Genel Merkezini işaret ediyordu!
Binali Yıldırım ve Tepebaşı Belediyesi…
Binali Yıldırım…
AK Partili.
Parlamenter Demokratik Sistemin son başbakanı.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin ise ilk TBMM başkanı.
*
Geçtiğimiz günlerde, iş adamı ve AK Parti’nin ileri gelenlerinden Ali Demirel’in yaptırdığı İbrahim-Rukiye Demirel Cami’nin açılışı için Eskişehir’deydi.
Açılışı yaptı.
Cami avlusuna fidan dikti.
Namazını kıldı.
*
Binali Yıldırım, çok geçmeden, Eskişehir ziyaretini Twitter hesabından paylaştı.
Eskişehir’e ilişkin paylaşımlarından bir tanesi dikkatimi çekti.
O paylaşımda şu ifadeleri kullanıyor Yıldırım: “Cuma namazı sonrası Ceylin'den sürpriz bir davet aldım. Ceylin'in elinden nefis bir Türk kahvesi içtim. Ayrıca daha şimdiden yer aldığı sosyal sorumluluk projelerini anlattı bana. Onunla gurur duydum. Gözlerinden öpüyor, başarılar diliyorum.”
*
Yıldırım, yukarıda okuduğunuz ifadeyi, dört ayrı fotoğrafla beraber paylaşmış.
Fotoğraflardan bir tanesini, gördüğünüz üzere yayınladım.
İncelediğiniz fotoğrafta, Yıldırım’ı kahveye davet eden Ceylin, sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde yaptığı çalışmalar neticesinde aldığı ‘katılım belgelerini’ gösteriyor.
İyice bakın, fotoğrafın çekildiği sırada Ceylin’in Yıldırım’a gösterdiği katılım belgesi, CHP’li Ahmet Ataç yönetimindeki Tepebaşı Belediyesi tarafından verilen katılım belgesi.
Ve muhtemelen Ceylin, Tepebaşı Belediyesi sayesinde hangi kurslara, hangi eğitimlere ya da projelere katıldığını, Binali Yıldırım’a anlattı.
Durum böyle olunca, herhalde Binali Yıldırım’da, Tepebaşı Belediyesini onurlandırmak için özellikle bu fotoğrafı seçip resmi Twitter hesabından paylaştı!
Milletvekilleri böyle kıyaslanmaz!
Özellikle Eskişehir’de, şöyle bir kıyaslama içine giren ‘enteresan tipler’ var.
Neymiş efendim?
En çok soru önergesi veren milletvekili; en aktif, en çalışkan, gündemi en iyi takip eden milletvekiliymiş.
Haydi oradan!
Ne alakası var!
Güldürmeyin beni Allah aşkına!
*
Yahu, akıl var, mantık var…
Eskişehir’de kaç milletvekili mevcut?
Yedi.
Kaçı Cumhur İttifakının milletvekili?
Dördü.
Kaçı Millet İttifakının milletvekili?
Üçü.
Yani iktidarın dört, muhalefetin üç milletvekili var.
*
Peki, iktidar milletvekili soru önergesi verir mi?
Elbette verir, ancak niye versin?
Ülkeyi yöneten, kanunu yapan, yönetmelikleri düzenleyen, yatırımları planlayan, zaten kendisi!
O halde, kendi kendine niye soru sorsun?
Manyak mı bu!
*
Soruyu, muhalefetteki milletvekilleri sorar.
Çünkü yapılan işlerin çoğunun detayını bilmiyordur.
Ya da yapılan bir işin sorunlu olduğunu hissediyorsa, o işin foyasını ortaya çıkarıp kamuoyuna servis etmek için bu yönteme başvurur.
*
Dolayısıyla, en fazla soru önergesi veren milletvekili, en çalışkan milletvekili olmuyor.
Ha, bu kriter, olsa olsa, sadece muhalefet milletvekillerini kendi aralarında değerlendirmek için kullanılabilir; ancak yine, muhalefet milletvekillerini değerlendirmek için tek başına yeterli olmayacaktır.
Hakan Çizmelioğlu: Ben bot getirmedim!
Önceki gün, AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu’yla ES TV ekranlarında buluştuk.
Çiçeği burnunda bir ilçe başkanı olması münasebetiyle, aklımızdan geçen ne varsa sormaya gayret gösterdik.
Çizmelioğlu’nun açıklamalarını, ESGROUP bünyesindeki gazetelerimizden, tüm detaylarıyla okuyabilirsiniz...
*
Peki, ben size ne aktaracağım?
Şöyle anlatayım…
Hem ESGROUP’un bazı muhabirleri, hem de siyasetle haşır neşir olan bazı arkadaşlarım, şu izlenimlerini aktardılar: Hakan Çizmelioğlu, Cumhur İttifakı AK Parti Odunpazarı Belediye Başkan Adayı Volkan Doğan’ı andırıyor!
*
İşte, bu izlenimi, Hakan Çizmelioğlu’yla paylaştım.
Çizmelioğlu’nun yanıtı ise şöyle oldu:
VOLKAN DOĞAN GÜZEL İŞLER YAPTI
“Volkan Doğan bizim arkadaşımız, dostumuz. Bir de ben, bot getirmedim, o ayrı bir şey. Bot getirmesi konusunda; seçim geçmiş, benim bu konuda yorum yapacak durumum yok. Yani ben bunu bir espri yapmak için söyledim. Benzerlik olarak şöyle görüyorum. Evet, genciz. Volkan’la biz yaklaşık olarak aynı yaşlardayız bildiğim kadarıyla. Ve böyle olmalı; genç, dinamik arkadaşlarımız partide bu şekilde görev aldıkça, ben, şehre ve bölgeye vizyon katacağını düşünüyorum. Dört yıl boyunca yaptığı ilçe başkanlığında, güzel işler yaptığını düşünüyorum.”
*
Bu cevabın ardından şu soruyu patlattım: Volkan Doğan’ın muhalefet anlayışını beğeniyor musunuz?
MUHALEFET YAPMAK İÇİN MUHALEFET YAPMAM
“Sert bir muhalefet, farklı bir bakış açısı, benim tarzım değil” diyerek sözlerine başlayan Çizmelioğlu, bu soruya şöyle cevap verdi: “Belediye başkanımız, şu an bizim Tepebaşı’nda belediye başkanımız. Vatandaşın teveccühüyle seçilmiş bir belediye başkanı. Sen burada yanlışsın, sen böyle yaptın… Biz tabii ki nelerin ne manada yapılacağını söyleyerek yola çıkacağız. Sadece ve sadece muhalefetlik adına muhalefet yapmak benim doğru bulduğum bir nokta değil. Yani her yiğidin, farklı bir yoğurt yiyişi vardır. Biz elimizden geldiğince ‘bak burada eksiğin var, bak burada yanlışın var, bak bunu bu şekilde yapabilirsin, bak hatta biz de destek verebiliriz’ diye söyleyeceğiz başkanımıza. Yani bakın ‘başkanımız’ diyorum. ‘Başkan’ tabiri kullanmıyorum, çünkü bunlar sığ tartışmalar, gerek yok. Yani bizim, sadece, Tepebaşı’ndaki hemşerilerimiz için daha iyi neler yapabilirizin derdine düşmemiz lazım. Tek derdimiz bu olmalı.”
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...