Kayyumla gelen, kayyumla gider!

İstanbul seçiminin sona ermesiyle beraber, CHP’deki olağanüstü il kongresi talebi ve olağanüstü il kongre talebinin yargıya taşınması meselesi tekrar gündeme geldi. Mahkeme, 18 Temmuz’da görülecek. Nasıl bir karar çıkacağı bilinmiyor, ancak hakimin ‘olağanüstü il kongresi yapılsın’ şeklinde bir karar vereceği tahmin ediliyor. Zira geçmişte aynı konuya ilişkin birçok mahkeme süreci yaşanmış, olağanüstü il kongresini toplamak üzere yönetime kayyum atanmıştı. Bu durumun, Eskişehir için en belirgin örneği şu… 2009’da yerel seçimler vardı, öyle değil mi? Peki, mevcut il başkanı Abdülkadir Adar’ın da içinde bulunduğu ekip ne yaptı? Yerel seçimlerin hemen arifesinde mahkemeye başvurdu ve olağanüstü kongre yapılması istemiyle il yönetimine kayyum atanmasını talep etti. Mahkeme sonucu, Adar ve içinde bulunduğu ekibin lehine sonuçlandı. Akabinde Adar, olağanüstü kongrede aday oldu ve il başkanı seçildi; seçim sürecini yönetti.
*
Evet… Şimdi ne olacak? Olağanüstü il kongresini yapmamak için İstanbul seçimini bahane olarak gösteren Abdülkadir Adar, mahkemenin başlamasını beklemeden olağanüstü il kongresi kararı alacak mı? Yoksa “mahkemeyi bekleyeyim, belki Genel Merkez kurultayı ertelemez, olağan süreç içerisinde kongreye gitmenin yollarını arayayım” mı diyecek… İkisi de olabilir… Peki, mahkeme kararı açıklanmadan önce, Genel Merkez, parti tüzüğüne dayandırarak kurultayı erteleme kararı verirse ne yapacak? “Bana ne, bana ne, o koltuk benim, olağanüstü il kongresini yapmayacağım” demeyecek herhalde. Tabii ki yapacak.
*
Ancak öyle görünüyor ki, olağanüstü il kongresi, mahkemenin kayyum atamasıyla birlikte gerçekleşecek. Bu noktada üstat Ali Baş’ın nefis bir yorumu var. Diyor ki Baş: Kayyumla gelen, kayyumla gider!
*
Öyle mi olacak? Bunu süreç gösterecek.
*
Her neyse…
*
Kongre işlerinde ordinaryüs olan bir isim var. Tahmin edeceğiniz gibi, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’tan bahsediyorum. Her kongrenin kalbinde olan, “ben partili bir belediye başkanıyım, tabii ki kongrelere karışacağım” diyen Kazım Kurt, söz konusu olağanüstü kongre tartışmalarına ilişkin ne diyor olabilir?
*
Mevcut İl Başkanı Abdülkadir Adar’ın, atandığı anda, daha ilk açıklamalarından birinde, seçimin hemen arifesinde, Kazım Kurt’a karşı yaptığı eleştiriler hafızalarımızda… Adar’ın yöneticilerinin de, Kazım Kurt’a karşı gerçekleştirdikleri tavır da ortada…
Bu nedenle, Kurt’un, mevcut il yönetimiyle yıldızının pek barışmadığı su götürmez bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
*
Şimdi, biraz önce sorduğum soruyu tekrarlıyorum: Her kongrenin kalbinde olan, “ben partili bir belediye başkanıyım, tabii ki kongrelere karışacağım” diyen Kazım Kurt, söz konusu olağanüstü il kongresi tartışmalarına ilişkin ne diyor olabilir?
*
Okuyoruz…

KENDİMİ GÖREVLİ SAYARIM
“Şu anda ben, işin tarafı değilim. Niye değilim? Ben belediye başkanı olarak çalışıyorum, partimin bana verdiği görev budur. Bazı arkadaşlarımız tüzük hükümlerine göre kongre istiyorlar, il yönetimimiz de yapmıyor. Bunu mahkeme çözecek. Hukukun üstünlüğüne inanılan ülkelerde böyledir bu iş; CHP’de de böyle. Mahkeme ne der, eğer bir kongre süreci başlarsa, ben kendimi görevli sayarım. Yani bu açık ve net, partiliyim çünkü. 

ADAR’IN MANTIĞI İLE BİNALİ YILDIRIM’IN MANTIĞI AYNI!
Hukuk devletiysek, tüzükte bir şey varsa ve bu uygulanmıyorsa, uygulamayanın ‘yahu niye dava açıyorsun’ demek gibi bir hakkı olmaz. Dava açmak bir haktır, bir özgürlüktür, hak aramaktır. CHP ve sosyal demokrat bir parti, bu özgürlüğü sonuna kadar destekler. Aynı Binali Yıldırım’ın ‘efendim biz sayalım deyince siz niye itiraz ettiniz, kabul etseydiniz, saysaydık ve sizi geçseydik’ mantığı bu. Ama böyle bir şey yok. Herkes hukuk çerçevesinde hak arama özgürlüğüne sahiptir. Nokta. Anayasa, uluslararası hukuk, insan hakları beyannameleri; hepsi bunu gerektiriyor.” 
*
Son söz: CHP içerisinde yaşanan böylesine tartışmalı bir süreç, yakın gelecekte baş gösterecek büyük kavgaların, ayrışmaların, çatışmaların ve ayak oyunlarının habercisi gibi görünüyor…