Eskişehir ve Eskişehirspor tarihsel sürecinin zor dönemlerinden birini yaşıyor. Ligde üst üste alınan sonuçlara daha doğrusu bir türlü alınamayan galibiyetlere bakılınca dertlenmemek, kahrolmamak mümkün değil. Elbette bu işe sevinenler, sadece kendi istedikleri isimleri getirebilmek için yediğimiz gollerde kahkaha atanlar olacak. Elbette Eskişehirspor'un galip gelmemesi ve bu kötü durumun içinden çıkamaması için çabalayanlar da olacak. Gel gelelim tüm bunların sayısı gerçek Eskişehirspor sevdalıları ile kıyaslanmayacak kadar az ve önemsiz. Bu yüzden bu zihniyette olanların bu yazdıklarımı anlamasını beklemiyorum.
Ben de pek çoğumuz gibi bu şehrin sevdasını arşınlamaya çok küçük yaşlarda başladım. Ben de cebimde beş lira yokken ve henüz 13, 14 yaşlarındayken Eskişehir'in 700 km uzağına sırf onu desteklemek için kaçan ve parasız ne yapacağız diye düşünmeyecek kadar tutkululardan biriydim. O zamanların 3. Liginde, kasaba takımlarıyla, neredeyse toprak sahada oynanan karşılaşmalarda da Eskişehirspor'un bir duruşu olduğuna, sadece adının geçtiği yerlerde bile saygı duyulduğuna şahit oldum onlarca kez. Zira kazanmak, kaybetmekten çok daha ötede bir anlamı vardı kırmızı şimşeklerin, açtığı koridor, verdiği mücadele ve asla pes etmemesini örnek alan Anadolu takımları için hep bir saygı abidesi oldu.
O günden bu yana çok başkan, yönetici, futbolcu, teknik adam gördük. Hepsi değişti, gitti, yenilendi... Ama ortada değişmeyen bir gerçek vardı. Hani aslında hep peşine düştüğümüz şey olan vazgeçmeyen, pes etmeyen duruş.
Bugünlerde yaşadığımız kederin en büyük etkenlerini maç kaybetmek olarak görenler var. Kimileri daha sezon başlamadan peşin peşin göze aldı kaybetmeyi. Ama asıl sorun kaybetmek değil vazgeçmek. Asıl sorun pes etmek, kabullenmek ve biçare bir havanın solunuyor olması.
İnanın Başkan ve yönetimin kim olduğuna bakılmayacak ve dünyanın en nefret ettiğimiz insanı bile olsa tüm derdimizi, desteğimizi armaya vermemiz gereken bir sınavdan geçiyoruz.
Mesutmuş, Halilmiş, Mehmet olmuş ne önemi var. Vazgeçersek, kabullenirsek, pes edersek daha yürünecek uzun bir yol varken ben bu duvarı aşamam diyerek dönecek olursak kaybedeceğiz. Ve asıl işte o zaman kaybedeceğiz.
Bu sebeple ben Düştük, bu iş olmayacak, PTT Ligine hazırlanalım söylemlerini bu takıma da, bu duruşu da ve henüz kesinleşmiş durumun çok uzağında olmamıza rağmen yakıştıramıyorum. Pes etmiyorum yani.
Evet kadro kötü, evet yanlış transfer politikası izlendi, evet yönetim hatalı. Zaten kendileri de bunu kabul ediyor. Ama ben gün gelip değişecek isimlere, teknik kadroya, isimlere değil. Ateşte kederler eritebilen siyahı kırmızı taçlandıran o duruşa, armaya, asla değişmeyecek olan ve neferi olmaktan hep gurur duyduğum Eskişehirspor'a inanıyorum arkadaş... Biz bitti demeden bitmemeli ve bitmeyecek de...