Şinasi Kula yazdı
Güneydoğu’nun kültür zengini Urfa ilimizden yıllar önce gelerek Eskişehir’i memleket belleyenlerden biri o. Tahmin ediyorum ki çocukları bu kentte doğup, kendilerini bu kente ait hisseden evlatlarımız. Bildiğim kadarı ile kızımız da genç bir avukat. Allah bağışlasın onları ailesine…
Sevgili Halil tam bir Güneydoğu kara yağızı, delikanlısı. Hatırnaz, mütevazı ve çalışkan. Eski otogarın karşısındaki işyerinde onlarca insana ekmek vererek yirmi dört saat üreten bir kardeşim. Yediden yetmiş yediye, emekçisinden işverenine, sağcısından solcusuna, sanatçısından siyasetçisine tüm kesimin soluklandığı mekânında onu her gittiğimde gülen yüzü ile bulurum karşımda. Bilenler bilir ki asla reklama ihtiyacı yoktur hem kendisinin hem de mekânın. Hiç de sevmem satır aralarında kişilerin ya da mekânların çaktırmadan reklamını yapma tilkiliğini. Bilenler ve bilmesi gerekenler beni de bilir! Bu çalışkan ve yürek yumuşatan insanın bir başka güzelliğini paylaşmak istedim bu yazımda. Dilerim bunu kendi isteği dışında yayınladığım içinde sıkıntıya sokmam güzel kardeşimi…
Paylaştığım fotoğrafta, çocuğun yemek tezgâhına bakarken insanın yüreğini yaktığına tanığız hepimiz. Açlık ve özlem bundan güzel nasıl anlatılabilir ki? Şu son birkaç yıldır ülkemizde mülteci adı altında milyonlarca insan kol geziyor. Iraklı, Suriyeli, Afganistanlı, İranlı isimler altında hemen hepsi Arap halkından oluşan insan kitleleri. Tüm kentlerde öbek öbek, naçar ve sosyal dokumuzu etkiler biçimde. Bunlara umut verenler, ülkemizi yolgeçen hanı gibi yapanlar yegâne suçlulardır hukuk ve Allah katında bu kesin! Ama var olan sonuçtan en çok sıkıntı çekenler biziz yani halk! Maddi manevi sıkıntıların yegâne bedel ödeyenleriyiz yani…
İşte ben ne zaman Halil kardeşimin mekânına gitsem, böylesi naçar insanların ellerine tutuşturduğu yemek poşetleri ile hayata tutunmalarına katkı koyduğuna tanık olmaktayım. Anımsar mısınız eskiden “askıda ekmek” başta olmak üzere bu tür sosyal dayanışma örneklerine tanık olurduk. Diyeceksiniz ki; bize ne kardeşim hükümetin yanlış politikasının bedelini biz mi ödeyeceğiz? Valla özgürsünüz ama ben yine de o çocuklara dayanamıyorum inanın. Anne be babalarının hatalarını (korkaklıklarının bedelini) çocuklar çekmemeli…
Halil Demirkala iyi bir örnek bence. Dilerim birçok işletme sahibine de feyiz olur!
SİZİN SESİNİZ
Koyun kurt ile gezerdi…
Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeğe gitmiştim. Beni sevdi.
O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm.
Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi.
Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan…
***
Gülizar ve Ahmet çiftinin çocuğu Âşık Veysel Şatıroğlu, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan Köyü’nde dünyaya geldi. İki kız kardeşi de yörede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak yaşamlarını yitirdi. Ardından Veysel de yedi yaşında aynı hastalıktan dolayı iki gözünü de kaybetti. “O gün bugündür dünya başıma zindan” diye özetler hayatının geri kalanını…
Gözleri kördür sadece Veysel’in ama uyuyan ve uyutulan halkın aksine gönül gözü açıktır. Yani bakar kör değildir anlayacağımız!
Yüreği ile gördüğü dünyaya nice bakar körden çok daha fazlası ile yararlı olmuş bir bilgedir aslında…
Hemen her şiirinin özeti insanoğluna, toplumuna kıssadan hisse derslerle doludur. Bunlardan bir tanesi de “Koyun kurt ile gezerdi fikir başka başk'olmasa” dizelerinin olduğu şiirdir. Bir bilge bu kadar güzel anlatabilir dünyanın gerçeğini işte. Hep bana Rabbena yaşam biçimini kanıksamış ruh hastaları, narsisler, gözü doymazlar olmasa dünya ne güzel olurdu! Kavgalar savaşlar söz konusu bile olmazdı. Kendi ihtirasları uğruna akıllara ziyan zarar vermekten zerre çekinmeyen ruhu karanlıkların masum insanlara ödettiği bedeller söz konusu dahi olmazdı. Ne dersiniz bizim ülkemizde de böylesi toplum düşmanı örnekler var mıdır?
OZANCA
Güzelliğin on par'etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Tâbirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu şak bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryâdı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa… Âşık Veysel ŞATIROĞLU