Aristo"nun ünlü eseridir "Gülün Adı..."
Bir başpapaz, Aristo'nun bu eserini kilisenin kütüphanesinde saklı tutar... Çünkü, bir aydının eline geçecek olursa, insanlık gülmeyi öğrenecektir...
Avrupa'yı o günlerde karıştıran bu olay için "Papa"nın emri ile Kardinaller toplanır...
Tartışma konusu açıktır :
"İsa'nın giydikleri kendine mi aitti?"
Yani, İsa fakir miydi, değil miydi?
Bir kardinal, Hıristiyanlık aleminin bu büyük sorununa şöyle yanıt verir:
"Önemli olan İsa'nın fakirliği değil, Kiliselerin güçlü kalmasıdır.. İster misiniz kiliseye verilen aşırlar, yardımlar kalksın, mallarımıza el konulsun?"
Ortaçağ’ın bu karanlık günlerinde, salt kendi çıkarları için halktan gülmeyi bile esirgemeye çalışan Kardinaller, bugün Hıristiyan aleminde pek iyi anılmıyorlar...
Aristo, bu eserini o günlerin koşullarına göre dile getirmiş..
Ama öylesine örnekleri ele almış ki..
"Tarihte her biri gülün adı!.."
………………
Bugünün Türkiye'sine bakın...
"Kızlı-erkekli oturmak yasak..."
"Elele tutuşmak, öpüşmek yasak..."
Bülent Arınç söyledi:
"İffetli kadın kahkaha atmaz..."
Samsun müftüsü açıkladı:
"Kızlı-erkekli horon haramdır..."
Aristo, Ortaçağ'dan günümüzün Türkiye'sini görebilseydi...
"Kankanın adını yazardı!.."
…………….
Tüm bunların gölgesinde, balkondan sesleniyor yine Erdoğan:
"Kırgınlıklar eski Türkiye’de kalsın…”
Almanya’dan Yasin kardeşimiz de mail geçmiş:
“Burada bile balkona çıkasım gelmiyor valla!..”
Haydi seslen, "Padişahım çok yaşa!"
Daha önce dile getirecektik ama, anca sıra geldi...
"Tansu Çiller"in Başbakanlığı gündeme geldiği günlerde, "İleri Demokrasi"nin ışığını yakmıştık!..
Şaka değil...
"Türkiye’de kadın Başbakan..."
Sonrasında Belediye Başkanı, hatta TÜSÎAD Başkanını bile gördük...
Kadın yöneticiler adına seviniyorduk...
Ama sonuncusu öyle bir "tuz-biber" oldu ki..
"Bayılmıştır Tayyip Bey!.."
Ne demişti Mihalgazi Belediye Başkanı Zeynep Akgün?
"2. Abdülhamit Han'ın yeniden doğuşunu hep birlikte göreceğiz..."
"2 Eylül’ün sür manşeti güzeldi:
"Padişah mı seçiyoruz?"
Önce "Ali Baş", sonra gazetemizden "Hüseyin Güven"de dile getirdiler konuyu...
Hüseyin, Abdülhamit'in nasıl tahtan indiğini anlatmış Zeynep Hanım’a ve uyarmıştı:
"Dünyada 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir...
Bunu kim söylemiş, biraz da kitap karıştırın efendim..."
Bütün bu gelişmelerden sonra , Zeynep Hanım'ın artık gelip Odunpazarı'nda bir kutlama mitingi yapması gerekir..
Toplasın kadınları da bağırtsın: "Padişahım çok yaşaaaa!.."
Ve de nokta:
“Atatürk olmasaydı, sen o koltukta oturabilecek miydin?”
Günün Olayı
"Sandık diktatörlüğü" modeli, içerden ve dışarıdan ne denli desteklenirse desteklensin, Türkiye'deki "Demokrasi cephesi" öyle kolay kolay teslim olmayacak gibi görünüyor...
Emre Kongar
Günün Biberi
AKP kendisinden önceki koalisyon dönemini mercek altına alacakmış.
İşe "Ecevit'in niye "Milyon dolarlık makam araçları" yerine yerli otomobile bindiğini araştırmakla başlasınlar...
Kolsuz Yaşar'dan
Önüne gelen, "Yoksa sen de mi Siyah-beyaz günlere dönmek istiyorsun?" diye soruyor abi... "Gökkuşağı mıyım neyim?"
Özdeyiş
Güzelliğin geçici olması, geçersiz olduğunu göstermez...
Y.Güngör Özden
Gerilim
Sokağa düşme yaşı 5'e inmiş...
AKP, "Bunu da düşürdüm" diye övünür...
Cuk
Üç şey sürekli kalmaz...
"Ticaretsiz mal, tekrarsız bilgi ve cesaretsiz iktidar..."
Bir paket sigara için
Salona duvardan duvara halı kaplayan usta bir "sigara molası" vermiş.
Adam sigara paketini arayıp bulamazken birden salonun tam ortasında ve halının altında bir kabarıklık fark etmiş...
Kendi kendine, "Bir paket sigara için tüm yapıştırdığım yerleri sökmeyeyim" demiş ve çekici alıp oraya vura vura bir güzel "bombe"yi düzleştirmiş...
Tam o sırada evin hanımı elinde bir paket sigara ile "Usta sigaranı antrede bırakmışsın" diye içeri girmiş gülümseyerek:
"Bak, karşılığında sen de benim bir saattir kayıp muhabbet kuşumu bul ödeşelim..
Tamam mı?"
Çat pat var işte!
İngiliz turist Roma’ya gezmeye gelmiş. Kaldırım kafelerinden birinde otururken, kendisine gülümseyerek bakan güzel bir kız görmüş..
"Selam" demiş:
"İngilizce biliyor musunuz?"
"Çat pat var işte" demiş kız...
- Ne kadar?
"50 dolar..."
Dingo'nun ahırı
Çok sık kullandığımız bu sözcük nereden gelir?
-İstanbul'da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik "Şişhane" yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu...
Azapkapı'da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim'de "Dingo" isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı'ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler olmuştu...
"Dingo'nun ahırı" deyimi buradan geliyor...
Einstein ve Chaplin'den
Sessiz sinema devrinde fizik bilgini "Einstein" ile aktör rejisör "Charlie Chaplin" konuşuyorlar...
Einstein diyor ki:
"Sizi çok takdir ediyorum... Tek kelime etmiyorsunuz ama bütün dünya sizi anlıyor..."
Charlie Chaplin yanıt veriyor:
"Doğru... Ama sizin başarınız daha büyük... Sizi kimse anlamıyor ama bütün dünya takdir ediyor..."
Günün Şiiri
Burdan öte
Burdan öte sabahlar başlayacak
Burdan öte mevrozinler gripinler
Tentürdiyot şişeleri
Kuştüyü yastıklar çekmez ağrımızı
Topraklar hoş görür üstelik
Durun gelenler var
Irmaklarca sularca güneşlerce
Burdan öte yedi renkli güneşler
Dev bulutlar binlerce yıl öncesi
Yıldız kümeleri kaya parçaları
Burdan öte kara kalem
Resimler uzar Van Gogh’tan beri...
A. Rıza Ergüven (Varlık-1959)