12 Ekim Cuma günü kaleme aldığım
“Kör talih” başlıklı yazım üzerine CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü aradı ve yazılı bir açıklama yapmak suretiyle cevap hakkını kullanmak istediğini söyledi.
(Kör talih başlıklı yazıma, www.anadolugazetesi.com adresinden ulaşabilirsiniz.)
*
Jale Nur Süllü’nün o açıklamasını aynen aktarıyorum ve takdiri size bırakıyorum:
*
TEK ADAM REJİMİ
- “Kör Talih başlıklı yazı içeriğinde söz edildiği gibi, ülkemiz gerçekten yangın yeri. 16 yıldır ülkeyi yönetemeyenlerin çözemediği terör sorunu ile yanan canımız bir yandan, ekonomik krizin varlığını çeşitli yalanlarla inkar etmelerine karşın, her gün daha da yoksullaşan halkımız içinde bulunduğu koşullar, işsizlik sorunu, vatandaşlarımızın uğradığı haksızlıklar, hukukun üstünlüğünün hiçe sayılması ile yaşanan mağduriyetler, ifade özürlüğüne yönelik içler acısı uygulamalar ve daha bu satırlara sığmayacak ülkeyi gerçekten yangın yeri kılan yüzlerce sorun. Gel gör ki tüm bu sorunlara çözüm üretmekten uzak, mahkum edildiğimiz tek adam rejimi, ülkemizin Kör Talihi.
ÖRGÜTLER ÖNEMLİ
- Bu Kör Talihi yenmek için, Eskişehirlilerin oyları ile seçilmiş bir vekil olarak, bu sorunları ve çözümlerini sunmak; her tür baskı unsurunu harekete geçirmek konusunda üzerime düşeni yaptığımdan ve yapacağımdan hiç kimse kuşku duymasın. Ancak, bu Kör Talihi yenmek için asıl yapılması gerekenin de örgütlü bir siyasi mücadele olması gerektiği gerçeğini hiç kimse yadsıyamaz Özelikle de yazı içeriğinde yer aldığı üzere, yaklaşmakta olan yerel seçimlerde örgütlerin son derece önemli olduğuna inanıyorum.
ESKİŞEHİR ÖRNEK ŞEHİR
- 19 yıldır bir parçası olmaktan gurur duyduğum, yerel yönetim ekibimizin Eskişehir’in Kör Talihini yenerek Türkiye’de örnek bir şehir haline gelmesini sağlayan Belediye Başkanlarımızın şehirde yeniden seçilmesi için örgütlerimizin gerçekleştireceği çalışmalar, çok kıymetlidir. Yaklaşan yerel seçimlerde, diğer ilçelerimizdeki hemşerilerimizin Cumhuriyet Halk Partili belediyecilik anlayışı ile tanışmalarına olanak sağlayacak çalışmalar belediye başkan adayları kadar parti örgütümüzün başarısı ile sağlanacaktır.
YENİ MODEL VURGUSU
- Eskişehir’in sahip olduğu dinamik genç nüfus göz önünde bulundurulduğunda örgüt içinde Gençlik Kollarının hiç de küçümsenemeyecek, hatta en önemli yapı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Gençlik Kollarımızın, her kesimi kucaklayabilecek, harekete geçirebilecek bir yapı ve örgütlenme modeline ihtiyaç duyduğuna yürekten inanıyorum.
İNİSİYATİF ALIRIM
- Bu vesile ile Genel Merkezin kapısını aşındırdığım ile ilgili konuya açıklık getirmem gerekirse, en son Genel Merkez’e adaylık başvurum için gittiğimi belirtmek isterim. Ancak, oy veren ya da vermeyen vekili olduğum tüm Eskişehirlilerin, bana oy veren Cumhuriyet Halk Partililerimizin, parti örgütlerimizin (buna kadın ve gençlerimiz dahil), belediye başkanlarımızın, her tür dilek ve taleplerini iletmek için sadece Genel Merkez değil, hiç bir kapıyı aşındırmakta inisiyatif almaktan çekinmeyeceğimi herkesin bilmesini isterim.
KÖR TALİHE KURBAN GİTMESİN
- Bugün bu inisiyatifi, geçici olduğuna inandığım vekillik sıfatı ile almayı görev olarak görsem de yıllarını şehre hizmet ederek geçiren, geçmişte olduğu gibi gelecekte de ailemle bu şehirde yaşayacak bir Eskişehirli olarak gurur duyduğumuz Eskişehir’imizin Kör Talihe kurban gitmemesi için herkesin aynı bilinçle davranması gerektiğini düşündüğümü de eklemek isterim. Sevgilerimle…”
“Siyasiler tarafsızlıklarını koruyor!”
Yine geçtiğimiz Cuma akşamı, Eğitim Bir Sen Şube Başkan Adayı ve Melahat Ünügür Ortaokulu Müdürü Ahmet Berberler’i ES TV ekranlarına konuğumuz olarak aldık.
Tabi, eğitim camiasının gündeminde ciddi bir seçim süreci olması münasebetiyle, Ahmet Berberler’le söz konusu seçime ilişkin de bir hayli söyleştik.
*
Önceki yazılarımızda Eğitim Bir Sen’deki seçim sürecine ilişkin detaylı bilgi vermem dolayısıyla, bu sefer tekrara düşerek siz değerli okurlarımızı sıkmak istemiyorum.
O nedenle direkt konuya giriyorum.
*
Birçok meselenin konuşuldu programda, üzerinde önemle durduğum iki konu var.
İlki…
Yetkili sendika olan Eğitim Bir Sen’in diğer sendikalarla iletişim halinde olup olmayacağı ve yetkili sendikanın dışındaki sendikalara üye olan kimselerin de haklarının, Eğitim Bir Sen tarafından korunup korunmayacağı…
İkincisi…
Seçim sürecine siyasetin bulaşıp bulaşmadığı…
*
İl konudan başlayalım.
Bakalım Berberler, tüm sendikaların kucaklanıp kucaklanmayacağına ve tüm öğretmenlerin haklarının korunup korunmayacağına ilişkin ne söylemiş:
TÜM SENDİKALARI KUCAKLAYACAĞIZ
“Muhalefet niçin vardır? Ya bir şeyler düzgün yapılamadığı için ya da bir şeyler eksik yapıldığı için… Ya da daha geniş perspektiften bakacak olursak, ‘daha iyisi neden olmasın’ diye bir söylemle yola çıkıldığı için. Şu anda mevcut yönetimin ben Eskişehir adına camiamız adın kucaklaşmayı gerçekleştiremediğini düşünüyorum. Ve bu kanaatteyim. Eğitim Bir Sen; Eğitim İş, Eğitim Sen ve Türk Eğitim Sen’le bir araya gelemiyor. Örneğin bir öğretmen arkadaşımızın, öğretmenimizin veya memurumuzun veya hizmetlimizin veya teknik personelimizin hiç farketmez; Milli Eğitim çalışanı bir personelimizin başına herhangi bir geldiğinde… Diyelim ki mağdur olan, bir Türk Eğitim Sen üyesi öğretmen. O öğretmenin yanında bende durabilmeliyim. Mevzu bahis olan öğretmenin mesleği ile alakalı olan konular ise evet, ben de onun yanında durabilmeliyim. Çünkü o üyenin ya da o öğretmen arkadaşımızın başına gelen şey yarın benim üyemin de başına gelebilir.
EĞİTİM POLİTİKALARINA KATKI SUNACAĞIZ
Bir de sendika deyince, hep olumsuz şeylerde akla geliyor. Yani bir olumsuzluk olur sendika çözer. Ama bence sadece bununla akla gelmemeli. Sendikalar, eğitim politikalarımızın daha sağlıkı yapılabilmesi için de katkı sunmalı. Peki, bu nasıl olur? Farklı görüşlerin bir masa etrafında toplanmasıyla ve katkı sunmasıyla olur. Ortak akılla demokratik bir biçimde olur. Biz yetkili sendika olarak bunu yapacağız. Her sendikanın fikirlerine önem vereceğiz.”
*
İkinci konuya gelelim.
Yani, siyasetin, seçim sürecine bulaşıp bulaşmadığı konusuna.
İşte, o konuya ilişkin Ahmet Berberler’in görüşleri:
GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESEBİLİRİZ
“Böyle bir beklenti içine hiçbir zaman girmedik. Zira bizler okumuş ya da toplumun aydın diye nitelendirdiği bir kesimiz. Dolayısıyla kendi göbeğimizi kendimiz kesebiliriz. Dolayısıyla siyasetin bu konuda ucundan, köşesinden, ortasından müdahale olması ya da edilmesi olsaydı –tarafıma da olsaydı- ben bunu doğru bulmazdım. Taraf olmak isteyenlere de tarafsız kalmasını tembih ederdim. Çok şükür bu konuda hakikaten şanslı görüyorum kendimi. Ve tüm seçim süreci hakikaten demokratik bir yarış oluyor.
MÜDAHİL OLMADILAR
İnsanların gönlünden Ahmet geçer Muammer geçer, hay hay… Ancak fiili olarak veya makamlarını kullanarak herhangi bir şekilde taraf olma durumu kesinlikle söz konusu değil. Ben buradan ayrıca siyasilere de bürokrasiye de teşekkür ederim. Bu konuda gerçekten tarafsızlıklarını sonuna kadar koruyarak sürece herhangi bir şekilde müdahil olmadılar. Yani zaten bir seçim varsa ortada, siz kişiliğinizle karakterinizle, projelerinizle ve üyelere dokunabilmenizle kazanabilmeniz lazım. Öbür türlü birinin desteğiyle veya yardımıyla kazanıyorsanız zaten hak etmeden geldiğiniz bir nokta olur.”
*
Berberler’in açıklamalarını okudunuz.
Sendikalar arası birliktelik hususunda umut verici olduğu ifade edilebilir.
Siyasetçilerin bulaşmadığı bir seçim süreci olması münasebetiyle de demokrasi açısından önemsenmesi gereken koşulların yaşandığı bir seçim süreci yaşandığı söylenebilir.
Umuyorum ve diliyorum ki söz konusu süreç, aynen bu şekilde, demokratik bir biçimde devam eder.
Bizde seçimin sonunda, Eğitim Bir Sen’i örnek olarak gösteririz.
İnönü’nün din anlayışı…
CHP Tepebaşı İlçe Başkanı
Atilay Dalgıç, dedesinin kardeşinin başından geçen bir olayı anlattı.
Anlatımı şöyleydi:
ERDOĞAN GİBİ YAPMAMIŞ
“Benim dedemin kardeşi muhtardı köyde. Tek parti zamanında da muhtarmış, sonradan da muhtarlık yapmış. Kendi anlatımı dedemin kardeşinin… Bir gün İsmet İnönü’nün evine gitmişler mutarlar. Dedemin kardeşi de o muhtarlar içindeymiş. Kapıyı çaldıklarında İnönü’nün eşi açmış kapıyı. Eşi demiş ki muhtarlara: ‘namaz kılıyor siz geçin.’ Biraz sonra İsmet İnönü gelmiş, eşine biraz sitemde bulunmuş ve demiş ki: ‘ibadeti söylemek övünme gibidir. Gelen kişiye namaz kılıyor denmez.’ Yani bakın… Bu bize neyi gösteriyor? İnönü, dini bütün bir adam ama ibadetini, şimdi Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi siyasete hiçbir zaman karıştırmamış.”
*
Yukarıda okuduğunuz üzere Dalgıç, bu olayın birebir dinlemiş.
Ne diyelim?
Cumhuriyet’imizin paşalarının ve siyasetçilerinin din anlayışları tam da bu şekilde!
Sade ve gürültüsüz…