Soner Yüksel yazdı
Geçtiğimiz hafta İsrail’deydim. Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın yıllar sonra İsrail’e yapılacak ilk resmi ziyaretini Eskişehir’den meslektaşlarım Sadi Seda, Hakkı Kutlu ve Muharrem Esen, yaygın medyadan ise yaklaşık 15 kişilik bir ekiple yakından takip etme şansım oldu.
Benim için özel bir deneyim, duygulu bir ziyaret ve bazı parçaların kafamda birleştiği net bir temas oldu. Dönüşte ‘İsrail nasıldı?’ diye soranlara ise “İyi, Güzel, Çirkin” dedim. Zira hepsini görmeye yetecek kadar yoğun bir trafiğin içindeydik.
İlk dakika şoku havalimanında
İsrail’in güvenlik konusundaki hassasiyeti henüz Türkiye’de dış hatlardan uçağa binecekken gösteriyor kendisini. Ayakkabılarınız da dahil olmak üzere didik didik aranarak başlıyorsunuz yolculuğa ki, sizi orada neyin beklediğine dair önemli bir emare bu.
İsrail’de en gergin an pasaport kontrolü imiş, onu da bizzat yaşadım. Yaşamakla kalmadım bir adım ötesine geçtim. Heyetteki herkes kontrolden geçip yoluna devam ederken ben önce pasaport kontrolü yapan ve bir süre İngilizce konuştuktan sonra birden İbranice konuşmaya başlayan polisin beni ofise yollaması, orada bir süre tutulup, 2 İsrail polisinin yine baskıcı bakışları ve İngilizce bildikleri halde beni zorda bırakmak için İbranice söylemleri ile anlaşmaya çalıştım. Neyse ki gerekçesi olmayan bu alıkoyma çok uzun olmadı. Gel gelelim henüz ilk dakikada başıma gelmesi beni ciddi anlamda gerdi diyebilirim.
Daha sonra öğrendim ki İsrail bunu arada sırada yapıyormuş. Üstelik gerekçesiz, sırf gıcıklık olsun diye birine yaşatıyormuş bu durumu. Piyango bana vurmuş ve heyet içindeki şanslı benmişim.
İyi ki Türkiye’de yaşıyorum
Yurt dışına çıkınca size iyi hissettiren muhakkak birçok detay var ama Türk olduğunuz, Türkiye’de yaşadığınız için iyi hissettiren şeyleri de unutmayalım.
Trafiğin akışına, insanların diğer insanlara saygısına, her türlü nizam ve yapılaşmaya ve hayvanlara karşı uygulanan sağlıklı politikalara özenmemek elde değil.
Ancak Tel Aviv caddelerinde yürürken hissettikleriniz bununla sınırlı değil. Mesela özellikle Eski Şehir diye adlandırılan bölgede geçmişin size ait olduğu gerçeği dimdik ayakta ve karşınızda. Minarelerden yükselen ezan sesinin ve İsrail’in baskısına direnen Müslümanların ‘selamın aleyküm’ diye sizi selamlamaları. O değerli tarihin hala şehrin en güzel yeri olduğu gerçeği size biraz burukta olsa gurur veriyor.
Fiyatlar ise ‘İyi ki Türkiye’de yaşıyorum’ dedirtecek kadar yüksek. Mesela bir paket sigara 34, bir ekmek 10, su 10, gazete 12 TL İsrail’de… 2 kişi sıradan bir yemek için oturup en az 200, 250 TL vermek zorunda. Evet asgari ücretleri 4500 TL ama kıyas yapıldığında biz çok daha yaşanabilir ülkedeyiz. Bu da turizm için Türkiye’nin neden cazip hatta favori olduğunu anlamamız için yeterli bir sebep.
İklim değişir, Akdeniz olur, hadi gülümse
Her ne kadar şarkının sözleri böyle olsa da, Akdeniz iklimindeki İsrail’den biraz daha karasal iklime, Filistin’e geçince gülümsemek mümkün değil. Demir bir hangara benzeyen sınır kapısından geçer geçmez renkleri soluyor tabiatın. Susuzluğun emaresi olan her çatıdaki büyük su depoları, eski beyaz binalar, bozuk yollar, demir kepenkli dükkanlar ve evler ile insan görmenin pek mümkün olmadığı yollardan geçiyoruz.
Filistin zulmün, baskının, bölge bölge ayrıştırılıp, koparılan ve eldekini kaybetme korkusu ile yaşanılan zamanları fazlasıyla hissettiriyor size. Yokluk, baskı, metazori içinde boy vermeye çalışan umut fidanları da var elbette ama daha biz oraya giderken bombalanan Gazze ve mecliste toprakların İsrail mülkü olabilmesine imkân tanıyan oylama bile moralleri bozmak için yeterli.
Filistin’de Türkiye’de İl Müdürlüğü’nün bile sığamayacağı kadar küçük olan Kültür Bakanlığı’na, Turizm Bakanlığı’na ve Türkiye adına dünyanın her yerinde harika işler gerçekleştiren TİKA ofisine uğruyor ve görüyoruz ki, Filistin için en büyük umutlardan biri de Türkiye...
Bakan Nabi Avcı’nın duygusal ve konuya hâkim yapısı, ilgisi, söylemleri Filistinli parlamenterlerin adeta gözlerini parlatıyor.
Mescid-i Aksa ve ruh bütünlüğü
Şüphesiz bu ziyaretin en özel anlarından biri de görmek için can attığımız Eski Kudüs. Küçük bir alan olmasına rağmen Eski Kudüs, birçok dini önem taşıyan noktalara sahip. Bunların arasında Tapınak Dağı, Ağlama Duvarı, Kutsal Mezar Kilisesi, Kubbet-us-Sahra ve Mescid-i Aksa var. İsrail ile Filistin arasındaki savaşın en büyük etkenlerinden biri de bu alan. İsrail ‘Kudüs bölünmeden bizimdir’ diyor ancak diğer uluslar bunu tanımıyor ve bu alanı Filistin sınırı olarak kabul ediyor. Bu da her gün kendini hissettiren büyük bir gerginlik. 3 din için de kutsal olan bu alanda geçen zaman ise tarifsiz bir duygu. İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerini dünya gözüyle görmek bir yana hissettirdiği duyguları yazıya dökmenin imkânı yok.
Bakan’dan Eskişehir heyetine ayrıcalık
Eskişehir’den 4 gazeteciyi davet etmenin yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın Eskişehir heyetine gösterdiği incelik ise takdire şayan. Danışmanı Sevgili Fatih Dut ile birlikte bizlere ayrıcalıklı hissettirdiği pek çok durum vuku buldu. Yoğun temaslar sırasında bile baş başa Türkiye ve Eskişehir hakkında konuşma, sohbet etme imkânı bulduk. Bu da uzak diyarlar da biz Eskişehirlilere kendini çok iyi hissettirdi.
İlle de Vatanım
İsrail’den dönüşe geçip İstanbul’a ayak basar basmaz her yurt dışı dönüşü gibi insan “İlle de Vatanım” diyor. Aynı dilin, sığınacak limanların, bayrağın, seslerin ve hatta sıkıntıların bile tek dil olduğu memleket havası insanın ayaklarını yere basması, tutunabilmesi adına çok önemli.
Ama okuduğu, bildiğini düşündüğü şeyleri yerinde görmesi, tatbik etmesi, yaşaması da emsalsiz bir tecrübe... Yani çok okuyan da biliyor ama hem okuyup hem de gezen daha iyi anlatıyor sanırım.