İstanbul seçimleri üzerine…

31 Mart gecesi ve 31 Martı, 1 Nisan’a bağlayan gece… Atatürk tarafından, kurtuluş savaşındaki gelişmeleri yurttaşlarımıza duyursun diye kurulan Anadolu Ajansı, İstanbul seçim sonuçlarını bir türlü girmedi. Biliniyordu ki, Millet İttifakının adayı CHP’li Ekrem İmamoğlu, seçimi kazanmıştı.
*
Resmi olmayan sonuçlar açıklanınca, Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı, net bir biçimde ortaya çıktı. Ancak… Bu sefer, resmi sonuçlar, YSK tarafından bir türlü ilan edilmiyordu, geciktirildikçe geciktiriliyordu…
*
Sonunda, resmi sonuçlar açıklandı, dolayısıyla İmamoğlu’nun seçimi kazandığı tescillendi. O zaman ne yapılması lazım? Belediye işlerinin, zaman kaybetmeden ve sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi için, mazbatanın verilmesi lazım. Ancak ne oldu? Ak Parti, geçersiz oyların tekrar sayılmasını istedi. YSK jet bir kararla ‘sayılsın’ dedi. Günler süren oy sayımı sonrasında, Ekrem İmamoğlu, yine kazandı!
*
O zaman artık mazbatanın verilmesi lazım değil mi? Yine geciktirildi… Nihayet 17 Nisan’da mazbatayı vermek zorunda kaldılar! Yani, seçimlerin üzerinden 17 gün geçtikten sonra, Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını teslim ettiler.
*
Sonra ne oldu? AK Parti, ipe sapa gelmez bahanelerle bazı ilçelerde usulsüzlük yapıldığını öne sürdü. Ardından, olağanüstü itiraz hakkını kullandı ve şunu istedi: Sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri yenilensin. YSK bekledi, bekledi, bekledi… O sırada İmamoğlu, icraatlarına başlamıştı bile… En son, Ramazan pidesinin zamsız bir şekilde halka sunulacağını açıkladı, İmamoğlu. YSK, tam 19 gün boyunca karar almadı... Bu sırada AK Parti, toplumu hazırlamak üzere tüm imkanları kullanarak seçimlerin yenilenmesi üzerine algı yönetimi yapmaya başladı! Ve Mayıs’ın 5’inde, AK Parti Genel Başkanı dedi ki: “İstanbul seçimi yenilenmeli, millet böyle istiyor!” Bu konuşmadan bir gün sonrasına, 6 Mayıs’a geldiğimizde, YSK kararını açıkladı: İstanbul seçimleri yenilenecek!
*
YSK’nın gerekçesi şuydu: Efendim, memur olmayan sandık görevlileri tespit edildi! O halde, İstanbul’daki ilçe, meclis, muhtarlık seçimlerinin de yenilenmesi gerekmez mi? Hatta, Türkiye genelinde seçimlerin yenilenmesi gerekir. Ancak bu durum için de güzel bir cevap hazırlanmış: Bize sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi üzerine itiraz geldi!
*
Bu noktada Ekrem İmamoğlu’nun yerinde bir tespiti var. Şöyle ki: “Seçimlerin iptal gerekçesi seçim kurulları yüzündense, o zaman Anayasa da şaibelidir, Cumhurbaşkanlığı seçimi de. Çünkü aynı kurullar bu seçimlerde de vardı.” 
*
Her neyse, devam ediyorum…
*
Ekrem İmamoğlu’nun hak edilmiş başkanlığı, sadece 36 gün sürdü. (Mazbatayı aldıktan sonrayı hesaplarsak eğer, yalnızca 19 gün) 
*
Peki, bu 36 günlük süre içerisinde ne oldu? Bölücü terör örgütü PKK’nin elebaşı terörist Abdullah Öcalan, 8 yıl aradan sonra, avukatlarıyla görüştürüldü. Avukatları aracılığıyla açıklama yapan Öcalan’ın şu ifadelerinin bir hayli önemli olduğunu düşünüyorum:

• İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır.
• Cezaevleri içindeki ve dışındaki arkadaşların direnişlerine saygı duymakla birlikte, sağlıklarını tehlikeye atacak ve ölümle sonuçlandıracak konumlara taşıracak noktaya taşımamalarını önemle belirtmek isteriz. Bizim için onların akli, fiziki ve ruhi sağlıkları her şeyin üstündedir. Ayrıca en anlamlı yaklaşımın zihinsel ve ruhi duruşun geliştirilmesiyle bağlantılı olduğuna inanıyoruz.
• Bizim için onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır.

*
Öcalan’ın ifadeleri, bize, büyük bedeller ödediğimiz çözüm sürecini anımsattı. Zira seçimden hemen sonra, AK Parti Genel Başkanının önceki davranışlarıyla alakası olmayan ılımlı tavrı, soru işaretlerini beraberinde getirdi.
*
Öcalan’ın açıklamasının hemen ardından, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Sezai Temelli’nin imzalarıyla yayınlanan yazılı basın açıklamasında, dikkat çeken şu ifadeye yer verildi: “Gecikmiş ama olumlu bir adım.” 
*
Bütün bunlar neyi gösteriyor? AK Parti ile HDP’nin, gizli ama kurumsal bir iş birliği yapabileceği ihtimalini gösteriyor. MHP bu ittifakın neresinde olur, ya da olur mu, onu zaman gösterecek.
*
Ancak gerçek şu ki: HDP’ye oy veren yurttaşlarımızın oyunu hangi isim alırsa, seçimi o kazanır. Bu kadar net! Öcalan’ın 8 yıl sonra tekrar hortlatılmasının ve bununla beraber HDP’ye bir anlamda ayar vermesinin nedeni bu olabilir mi?
*
Her neyse…
Seçimden önce bazı sohbetlerimiz sırasında, “AK Parti ne yapar eder, İstanbul’u bırakmaz” şeklinde yorumlarımız oluyordu… Günün sonunda gördük ki, ne yaptı etti, İstanbul’u bırakmadı. İmamoğlu’nun mazbatası iptal edildi, seçimler yenileniyor…
*
Bu kararı, AK Parti Genel Başkanının, AK Parti’nin 16’ncı kuruluş yıldönümünde yaptığı şu ifadeleriyle anlamlandırabiliriz: “Unutmayınız, İstanbul’da teklersek, Türkiye’de tökezleriz. İstanbul’da metal yorgunluğu olursa, Türkiye’de paslanırız.”
*
Yazımın sonuna yaklaşırken şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye’de artık hiçbir şeyin garantisi yok. Seçimlerin, yani halk iradesinin de hiçbir önemi yok.
*
Ve Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu ifadeleriyle -okuyacağınız ifadelere sonuna kadar katılıyorum- yazımı sonlandırıyorum: “Sandıktan çıkana saygı duyacaksınız. Sandıktan çıkana, eğer saygı duymuyorsanız, bunun adı demokrasi değildir. Bu, totaliter bir zihniyettir, totaliter bir yapıdır, anlayıştır.”