Geçen hafta Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün Odunpazarı Belediyesi'nin Gökmeydan Mahallesi’nde atıl durumda bulunan araziye spor tesisi yapmasına rağmen buna şerh koyduğunu ve ‘yapamazsınız’ dediğini yazmıştım. Bu kararı anlamanın güç olduğunu ekleyerek tepki göstermiştim.
Konuyla ilgili en yetkili ağızdan açıklama geldi. Cuma günü Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem aradı, “Soner bey ben durumu anlatayım ona göre yorumlayın” dedi.
Ertem; “Bu alan bundan yıllar önce ibadethane şartıyla vakfedilmiş bir alan ve biz bu şartın gereğini korumak zorundayız. Bizim için Belediye hangi partide hiç fark etmiyor. Burhan Sakallı döneminde de bu alanla ilgili şerh koymuş ve başka bir proje yapılmasına karşı çıkmıştık. Burası 20 dönümlük geniş bir alan 2,3 dönümüne camii yapılabilir ve kalan geniş alan da park olarak kullanılabilir. İşin içinde başka bir şey aramak uygun olmaz” dedi.
Vakıflar Genel Müdürü sayın Ertem'in konuyu yakından takip edip yaptığı açıklama bu yönde.
Elbette ‘cami’ şartıyla vakfedilmiş olabilir ve bu kararın korunması sorumluluk dahilinde. Ancak ben Belediye ile Vakıflar arasında bir uzlaşı olabileceğini ve bu işbirliği ile kamu yararına güzel işler yapılacağını düşünüyorum.
Mahallede cami ihtiyacı var ise neden olmasın? Ama ihtiyaç yoksa ‘israf haramdır’ düsturundan yola çıkarak koşullar yeniden gözden geçirilebilir mi bilmiyorum. Arzumuz Eskişehir için atıl durumda olan bir alanın işlevsel bir niteliğe dönüşmesi...
Eskişehir'e yazık etmeyin!
Yok, yok biz kitlesel birlikteliği, demokrasiyi, ayrı düşünsek bile aynı çatıda hareket etmeyi hiç bir zaman başaramayacak bir şehiriz.
İkilik, aynı düşünce içinde grup olma, taraf olma güdülerimize o kadar işlemiş durumda ki, bunu sıyırıp atmak şimdilik mümkün gözükmüyor.
CHP'de Büyükerşenci mi, Kurtçu mu? Ataççı mı?
Ak Parti'de Karacancı mı? Ünlücü mü?
MHP'de Bahçelici mi? Akşenerci mi?
Eskişehirspor’da Hoşcancı mı? Ünalcı mı?
Diye devam eden bir taraf, tartışma, zıtlaşma ortamı mevcut.
Birileri illa ki ‘taraf ol, birini översen diğerine söv, ikisine de iyi ikisine de kötü deme’ diyor.
Birileri bazen bu isimlerin aynı parti, oda, düşünceye hizmet ettiğini unutturuyor.
Birileri aslında küçük olayları büyütüp, olmayanları da varmış gibi de gösterebiliyor.
Sonuç olarak demokrasiyi sindiremeyen, rekabeti düşmanlık olarak algılayan ve hedefi olanları da ‘suçlu’ diye işaretleyen ve kendi aidiyetine bomba koyan bir zihniyet türedi şehirde.
‘Biri iyi yaptı’ derseniz diğer cephe sizi cezalandırıyor ise, ‘biri kötü yaptığında’ körü körüne savunmazsa gruptan dışlanıyor ise bazen tartışılan isimlerden çok o isimlerin altında bir organizasyon da arıyor insan...
Doğru ve yanlış, hata ve beceri, eksik ve fazla kişiye göre değişmemeli.
Parti içinde parti, dernek içinde dernek, teşkilat içinde teşkilat olunmaz...
Olunmaya devam edilir ise ne parti kalır, ne dernek, ne teşkilat…
Allah aşkına insanları zorlamayın, kışkırtmayın, bölmeyin, parçalamayın.
Eskişehir'e yazık etmeyin!