Türkiye’de ekonomi git-geller yaşayınca ister istemez insanlar parasını nasıl değerlendireceğini şaşırıyor.
Tabi bunu söylerken geleneksel yatırım araçlarını tercih edenleri es geçiyorum.
Bu kişiler daha çok parasını altında değerlendirmeyi tercih eder.
Sizin de etrafınızda vardır…
Altından sonra özellikle 1980’li yılların sonuna doğru döviz de önemli bir yatırım aracı oldu.
Her kesimden insan daha çok dolar ve avro cinsinden döviz alarak yastık altına atıp ya da bankaya yatırıp kendini güvende hissetmeye çalışıyor.
Daha doğrusu enflasyon karşısında kar gibi eriyen Türk liralarını bu şekilde koruma yöntemini benimsiyor.
Yine 1990’lı yıllarda tercih edilmeye başlanan borsa, daha çok ekonomiyle içli dışlı olan, az çok temel ekonomi bilgisi ve öngörüsü bulunan kişilerce cesaretle girilen bir alan oldu.
Burada uzun vadeli yatırım yapanların kazançları dönem dönem iştahları kabarttı.
Birlikte hatırlayalım…
Enflasyonun yüzde 10’un altına gerilediği 2009-2010 yıllarında avro ve dolar 1,5 ile 2 lira arasında adeta mıhlandığında, TL karşısında yani artmadığında vatandaş olan parasıyla ne yapacağını şaşırmıştı.
O zaman yatırımlar çoğalmış, ticaret canlanmış, yurttaşın satın alma gücü artmıştı.
AK Parti iktidarının da altın yıllarıydı…
Biraz geçmişe fener tuttuktan sonra gelelim günümüze…
Pandeminin etkisiyle tedarik zincirinin kırıldığı 2020 yılının son ayları itibarıyla, başta otomotiv olmak üzere bazı ürün gruplarında hem arz hem de talep dengesi bozulunca piyasa allak bullak oldu.
O günleri unutmadık daha hafızalarda taze…
Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı, fabrikaların şartelleri indirdiği, üretimin durduğu, virüs kaynaklı ölümlerin zirve yaptığı yıllar 2021 ve 2022…
Üretim ve nakliye kaynaklı sorunlara çip krizi de eklendi, anımsayın…
Otomotiv sektöründe başlayan küresel çip krizi elektronik cihazlar ve ev aletleri gibi diğer sektörlere de sıçradı. Teknolojinin her alanında kilit role sahip çiplerin küresel ihtiyaca cevap verecek kadar üretilememesi sıfır araçların üretimini adeta baltaladı.
Üretim kısıtlı olunca sıfır araç ihtiyacı tavan yaptı…
Sıfır araç temin etmeyi başaran altın bulmuşçasına sevinir hale geldi.
Durum hal böyle olunca satış fiyatı 500 bin lira olan bir otomobil “çeşitli oyunlarla” 600 bin liraya satılmaya başlandı, bazı işgüzarlar toplu araç alımları yaparak piyasayı kendince regüle etmeye çalıştı, bunu fark eden bayiler aynı oyunu kendileri yapar hale geldi.
Sonuçta bayi fiyatı 1 milyon lira olan bir otomobil piyasada 1 milyon 200 – 1 milyon 300 bin liraya satılır oldu.
Sıfır araç fiyatı bu denli artınca ikinci el fiyatları da aynı şekilde gelen talebe paralel olarak yükseldi.
Öyle ki otomobil artık bir yatırım aracı haline geldi.
Her geçen gün artan talep nedeniyle fiyatlar sürekli yükseldi
Yapılan araştırmaya göre, otomobil son 1,5 yılda döviz ve altından daha çok kazandırdı.
10 Ocak 2022'de alınan ikinci el bir otomobil, 19 Haziran 2023'e kadar ortalama yüzde 92 değer kazandı.
Aynı dönemde altın yüzde 64 döviz ise yüzde 32 kar getirdi.
Geçen yıla kadar 1 milyon liraya premium otomobil alınabilirken, bugün aynı rakama ancak en alt segment otomobillere bakabiliyorsunuz, o da bulursanız.
C’nin üstü ve C-SUV modeller ise hayal oldu.
Üstelik otomobil fiyatlarındaki artışın devam edeceği öngörülüyor.
Buradan da anlaşılacağı gibi otomobil yatırım aracı haline geldi.
Ne altın, ne döviz, ne başka bir yatırım aracı otomobil kadar kar getirdi.
Otomotiv endüstrisi talebe yetişemeyince, sıfır otomobiller adeta karaborsaya düşünce otomobil altından daha değerli hale geldi.
Sıfır veya ikinci el otomobiliniz varsa gözünüz gibi bakın derim…
Hatta birikmişiniz varsa koyun kapıya bir otomobil daha dursun…
Baksanıza durdukça değerleniyor, altın misali…
Kalın sağlıcakla.
Not: Bu yazı bir yatırım tavsiyesi değildir.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...