Harun Karacan haklı beyler!

NOT: Bayram tatili boyunca biriken gündem maddelerinin bazılarını dün MIH sütunlarında okudunuz. Bugün geri kalan diğer konuları değerlendireceğim. Keyifli okumalar… AK Parti, geleneksel bayramlaşma törenini TÜLOMSAŞ Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirdi.
Gerçekleştirdi gerçekleştirmesine de, bir konuşma, törenin amacının dışına çıktı.
 
*
 
AK Parti MKYK Üyesi ve Eskişehir Milletvekili Harun Karacan, konuşmasının başında şunları söyledi:
“Öncelikle belki dil sürçmesi de olabilir ama AK Parti’de teamüller gereği, AK Parti tüzüğü gereği de en son MKYK Üyesi konuşur. Onu da belirtmiş olayım.”
 
*
 
Karacan’ın bu açıklaması, AK Parti kamuoyunu bırakın, Eskişehir kamuoyunun gündemine oturdu ve hala tartışılmaya devam ediyor.
Zira biliyorsunuz…
AK Parti içerisinde ciddi bir ayrışma söz konusu; bir tarafta Nabi Avcı-Emine Nur Günay, diğer tarafta Harun Karacan!
Durum böyle olunca, Karacan’ın söz konusu o ifadelerinin önemi daha da artıyor.
 
*
 
Peki, Karacan, uyarı niteliği taşıyan böyle bir ifadeyi neden kullanmış olabilir?
Ben bu ifadelerden şunu anlıyorum…
Protokol konuşması yapılan toplantılarda, kasıtlı bir biçimde Harun Karacan’ın en son konuşması engellenmeye çalışılıyor.
Böylelikle Nabi Avcı’nın, son konuşmacı olarak kürsüye çıkmasına gayret gösteriliyor.
Ki, Nabi Avcı’ya, Harun Karacan’dan daha önde veya daha güçlü algısı verilmek isteniyor.
 
*
 
Mesela böyle bir durumu, Vilayet Meydanı’nda gerçekleştirilen 15 Temmuz anma töreninde net bir biçimde gördük.
O gün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili olan Harun Karacan, AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı’dan daha önce kürsüye çıkmıştı!
 
*
 
Peki, bu noktada kim haklı?
AK Parti’nin tüzüğü ve yine AK Parti’nin teamülleri, Harun Karacan’ın haklılığını herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tescilliyor.
O zaman…
Harun Karacan’ın, konuşmasının başında bir nevi il ve ilçe yöneticilerine yaptığı uyarı oldukça yerinde.
Ve…
İleride daha büyük krizlerin yaşanmaması için, Karacan’ın uyarısı ciddiye alınmalı, parti tüzüğündeki protokol kuralı her toplantıda uygulanmalı.
 
*
 
Bir ekleme yaparak bitiriyorum.
Bir insanın, protokol sıralamasındaki yeriyle, ‘o’ndan daha güçlü ya da ‘o’ndan daha güçsüz olarak konumlandırılması yanlış olur.
Böyle bir konumlandırmanın yapılmasının tek nedeni algı çalışmasıdır ve bu algı çalışması da eninde sonunda hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkar.
Tıpkı AK Parti’nin bayramlaşma töreninde ortaya çıktığı gibi.
 
*
 
Peki, kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu nasıl anlarız?
İki tarafın rekabetinin ya da güç savaşının sonucu ortaya çıktığında.
Yani yerel seçim süreci sonlandığında!  
Her örgüte bir Kazım Kurt
 
CHP, geleneksel bayramlaşma toplantısını il başkanlığı binasında yaptı. Partinin önde gelen isimleri de, bayrama ve Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
 
*
 
Ancak Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt dışındaki konuşmacıların yaptığı açıklamalar, deyim yerindeyse “lay lay” niteliğindeydi.
 
*
 
Şimdi, Kazım Kurt’un o konuşmasının bir bölümünü okuyalım:
 
DİKTATÖRÜN KUYRUĞUNA
TAKILMIŞ GİDİYORUZ
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olması zorunludur. Başka türlü Türkiye’nin refaha, huzura, adalete kavuşma şansı yoktur. Gerçekçi olacağız. Bu tür bir çalışmayla da seçim kazanma şansımız yoktur. ‘Titre ve kendine dön’ diyordu ya bir zaman, biz kendimize dönmeliyiz. Sosyal demokratlar, solcular bu toplumun öncüleridir. Bu toplumun aydınlarıdır. Ama biz bugün ne yazık ki AKP’nin gerici yönetiminin, diktatörün kuyruğuna takılmış gidiyoruz. İyi muhalefet, uysal muhalefet, böyle bir şey yok… Dolar 7,5 lira olmuş, biz diyoruz ki ‘milli birlik, bütünlük içerisinde hükümetin yanındayız…’ Ben değilim arkadaşım. Şimdiye kadar uysal muhalefet yaptık da iktidar mı olduk? Seçim mi kazandık? İlkelerimizden ödün vermemek zorundayız. Siyaseti tamamen dine odaklamış bir anlayışla aynı yolda yürüyemeyiz. Uysal muhalefetle, yumuşak muhalefetle bu işler olmaz. Cumhuriyet Halk Partisi eğer yeniden ayaklanmak istiyorsa, canlanmak istiyorsa, sokaktaki muhalefete egemen olmalıdır. Önümüzdeki süreçte politika yapma biçimimizi değiştirmeliyiz. Buna da Eskişehir’den başlamalıyız.”
 
*
 
Açıklamayı okudunuz…
Kurt, hem kendini hem de partisini sert bir dille eleştirmiş, kamuoyuna ciddi bir özeleştiri sunmuş.
Dahası, CHP Genel Merkezi’nin politikalarının yanlış olduğunu öne sürerek, başarı için politika biçiminin değiştirilmesi gerektiğini vurgulamış.
 
*
 
Bu açıklamanın ayrı bir özelliği daha var.
Şöyle ki…
24 Haziran seçimleri sonrası, seçim değerlendirmesi yapmaktan aciz bir CHP Genel Merkezi ortadayken; Kazım Kurt, bir nevi seçim değerlendirmesinde bulunmuş, başarı için öneri sunmuş.
Kurt dışında kalan hiçbir CHP’liden (Gaye Usluer ve ikili oynayanlar hariç), böyle bir değerlendirme duyamadık.
Hatta bırakın değerlendirmeyi, tek kelime söylemekten korkan isimleri gördük.
Korkma sebepleri belli: Mevcut konumlarını kaybetme ihtimali!
 
*
 
Öyleyse…
Şunu söylersek yanlış olmaz:
CHP’nin her ildeki örgütüne, bir Kazım Kurt lazım!  
Yoruyor, sıkıyor, bunaltıyor!..
 
AK Parti Tepebaşı Gençlik Kolları Başkanı Halil Gıcır ve yönetimi, AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan’ı ziyaret etmiş.
Ziyaret sırasında Halil Gıcır, Zihni Çalışkan’a, II. Abdülhamit’in resminin yer aldığı bir çerçeve hediye etmiş.
Buraya kadar her şey yolunda.
 
*
 
Peki, yolunda olmayan ne?
Şu…
Zihni Çalışkan, söz konusu ziyareti, muhtemelen ziyaret sonunda çekilen bir toplu fotoğrafla birlikte kişisel Twitter hesabından paylaşmış.
Fotoğrafı görüyorsunuz.
Çalışkan’ın sol tarafında erkekler sıralanmış.
Sağ tarafında ise kadınlar sıralanmış.
Haremlik-selamlık bir kare olduğunu söylersek yanlış olmaz.
 
*
 
Bakın…
Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde meydana gelen bu ve bunun gibi görüntüler doğru değil.
Yine devleti yöneten bir kitle partisi içerisinde böyle bir tablonun ortaya çıkması oldukça yanlış.
Hele ki o kitle partisinin Eskişehir gibi bir kentteki temsilciliğinde alınan bu fotoğraf, AK Parti’nin Eskişehir’de tüm kesimlere kendini inandırabilme iddiasına büyük bir hançer saplıyor.
 
*
 
O nedenle…
Kitle partisi olan AK Parti’nin, şu işlerden vazgeçmesi gerekiyor.
Çünkü artık yoruyor, sıkıyor, bunaltıyor; bununla birlikte inandırıcılığını kaybediyor.