Eskişehir gündemi son 1 ay içinde Ülke gündeminden bağımsız olarak farklı ve heyecanlı bir sürece tanık oldu. Gerginlik duvarının da üst düzeye çıktığı sürecin baş mimarı kongreler dersek yalan sayılmaz.
Gerek CHP'de haftalar boyunca devam eden kongre süreci ve İl Başkanını tek bir oyun belirlediği ciddi çekişme uzun yıllar unutulmaz. Gerek ise Eskişehirspor'un kötü gidişatıyla başlayan olağanüstü kongre süreci ve çok insan konuştuğu halde Eskişehirspor taraftarlarının kendi çıkarttıkları liste ile seçime girmesi zihnlerden çıkmayacaktır.
Rekabetin ve değişiklik beklentisinin olduğu her yerde muhakkak heyecan ve tepkiye bağlı gerginlikler olur, bunu belli duvarları aşmadıkça eşyanın tabiatı olarak karşılamak gerekir. Nihayetinde son 2 kongre de de bu tür tablolar olması olağanüstü bir durum değildi. Önemli olan gereken mesajların verilebilmesi, öz eleştirilerin yapılması ve bu mesajlar okunduktan sonra sürece birlikte, kırmadan, dökmeden devam edebilmek.
Tahmin ediyorum ki Eskişehir gündemi de bu haftayla birlikte daha sakin, daha normalin altında bir süreç seyredecektir. Geçen sene bugünlerde yaşadığımız yağışlara bağlı sıkıntıların da olmadığını düşünürsek özellikle biz habercilere Allah kolaylık versin diyelim...
Siyahı, Beyazı yok bu işin...
Önceki günlerde Beyaz TV muhabirine öğrencilerin saldırdığı haberine tanık olduk. Yılda bir kaç gün bile olsa Gazetecilerin sorunlarının gündeme gelmeye çalıştığı bu süreçte yapılan bu saldırı ve saldırıya verilen tepkiler, daha sonrası verilmeyen tepkiler de üzücüydü.
Ne yazık ki basın camiası da meslektaşlarına yapılan saldırılarda ötekileştirme, duruş, düşünce ve kurum ayırt ettiği için bu durumu görmezden gelenlerin olması beni üzdü.
Hürriyet'e yapılan saldırıyı kınayanlar, Can Dündar'ın, Erdem Gül'ün yaptıkları haber için cezalandırılmalarını eleştirenlerin çoğu bu durumu es geçmeyi tercih etti. Aynı şekilde bu saldırıları Hürriyet veya Cumhuriyet olduğunda görmezden gelenler de son derece cüretkar söylemler de basına saldırıyı kınadılar.
Neresinden bakarsak tutarsız, yanlış, yakışıksız bir tepki karmaşasına tanık oluyoruz. Yapılan her saldırı genel olarak medya mensuplarına saldırıdır ve bunlara bizden, oradan gözüyle sessiz kalmak bunu yapanların ekmeğine yağ sürmekten öte bir anlam içermez.
İster Akit, ister Hürriyet, İster Beyaz TV olsun isterseniz DHA muhabiri fark etmez. Basın emekçilerine yapılan her türlü taciz, saldırı kınanmalı, tepki gösterilmelidir.
Kaldı ki kurumların politika ya da duruşunu belirleyen çalışanları değil, binbir güçlükle mücadele veren emekçileri değildir. Yani onlara saldırmanız havanda su dövmekten öteye gitmez. Hele ki sosyal demokrasi, hak, emek, mücadele diyen ve bu saldırıları yapanlar lütfen azalarak bitin de, en azından duruşunuzun geneline zarar vermeyin.