Gidin, az ötede oynayın!

Belki hepsini ezbere bilmeyende vardır ama Eskişehir taraftarının her satırını içine işlemiş şekilde bildiği ve yürekten söylediği bir marş vardır. “Şampiyonluk, tükenmiş nefeslere, Sinan’a, Ediz’lere hediyemiz olacak” diye başlayan ve Hababam sınıfı müziği gibi yavaş tempoda hüzün, hızlı tempoda söylenirse coşku katan..
Milli maç akşamı tribünlerde salt çoğunluğun nereli olduğunu anlamak için maç sonuna doğru söylenen bu marş en büyük ölçüt oldu aslında. 35 bin kişilik stadyumda bu marşı söyleyenlerin daha doğrusu bilen ve söyleyebilenlerin sayısı taş çatlasın 5 Bin kişi kadardı.
Her ne kadar herkes kolayını seçip Eskişehirlinin kendi şehrinde, kendi sahasında biletsiz, mülteci kalmasını Ak Parti’ye sevk edip sıyrılıyorsa da, bu işin asıl müsebbibi Türkiye Futbol Federasyonu’dur.
Elbette sponsorlara, bir takım erk ve görevlilere biraz kontenjan ayrılması olası ve her zaman tanık olduğumuz bir gerçek ancak ve ancak bu işi abartının da ötesinde yapıp taraftara adeta kontenjan ayırmanın suçunu başka yerde aramaya gerek yok.
Biliyorum ki İktidar partisinin Eskişehir kanadı da güçlük çekti, maça gidemeyen, bilet bulamayan partililerde vardı ve hatta bu durumdan ötürü kendilerine yüklenen insanlara dert anlatmaya çalışan. Bu durumu biliyorum çünkü bende meslektaşlarım gibi günlerdir kırk yıldır aramayan, sormayan ve sanki birileri bana getirip bilet veriyormuş gibi davranan taleplerle karşılaştım.
Sanki arayan eş, dost, arkadaşlara elimde binlerce bilet var ama vermiyormuşum gibi bir baskıya maruz kaldım. Kendi aileme bile bilet bulamamışken “sende vardır, bana da mı yok, valla ayıp ettin” diyen ve sadece milli maç için arayanlarla karşılaştım. Gerçek dostların bile tavır ve serzenişlerini gördüm kaç kez. Bazı CHP’liler huzursuz oldu
Geçtiğimiz günlerde Deniz Çağlar Fırat ve Cihan Yıldırım ile beraber Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ile Odunpazarı’nda son derece doğaçlama bir canlı yayın yaptık. Keyifli bir sohbet olduğu kadar Eskişehir gündemine dair son derece de tatminkar bir yayın oldu.
Yayının sonucuna en çok sevinenler CHP’liler, en çok üzülen ise CHP kisvesi giymiş CHP’liler oldu. Her ne kadar yayının gündemi Ahşap ve Cam festivali olsa da, daha ilgi uyandıran kısım siyaset, kongre süreci ve Kazım Kurt’un bu konuda son derece net ve lafı dolandırmadan verdiği cevaplar oldu.
Delege sürecindeki çekişmenin, rekabetin gayet doğal olduğunu, seçim sonrası herkesin kucaklaşıp birlikte çalışmaya devam etmek zorunda olduğunu söyleyen Kurt, ortak uzlaşı adayına ise sıcak baktığını dile getirdi.
Kamuoyu’nda Ataç ve Büyükerşen ile eskiye nazaran daha samimi, daha bir arada gözüken tabloyu ise aslında bir sorun yoktu, sorunun olmasını isteyenlerin ürettiği algı vardı, öyle yürüdük ama baktık ki böyle algılanıyor, biz de böyle yürümeye karar verdik dedi. Yani anlatmak istediği aslında bu işin konuşulup, bu karara ortaklaşa varıldığı kanaatiydi. Ki böylesi aradaki samimiyet ve işbirliğinin daha da iyi olduğuna delalettir.
Velhasıl ortalık CHP adına bir nebze rahatlayıp, sakinleşirken, CHP’li bazı isimlerin huzursuzluğu çıktı bu sefer ortaya. Kaos ile beslenen ve krizden prim yapan örgüt içindeki bazıları oyuncaksız çocuk gibi kalmış olacak ki nasıl ve nereden saldıracaklarını şaşırdılar. Aslında CHP’nin içindeki virüsten kurtulması için uygun da bir ortam oluştu.  İsim bazında şu, şu diye saymaya gerek yok ama herkes gibi birileri de sosyal medya’da ufak bir tur atar ve partililerin paylaşımlarına göz atarsa ne demek istediğim daha ada anlaşılır sanırım.