Gelecek kuşaklar, ‘Yılmaz Büyükerşen’i tanımalı!

​Çok çok kısa özetle Yılmaz Büyükerşen…

23 Temmuz 2019 09:28
A
a
Sütiş Eskişehir

Çok çok kısa özetle…

 

*

 

  • Yılmaz Büyükerşen, 8 Kasım 1937 tarihinde doğdu.
  • Akademisyen ve ciddi bir siyasi kariyere sahip. 
  • Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, Anadolu Üniversitesi eski rektörü. 
  • Liseyi Eskişehir Atatürk Lisesi’nde okudu.
  • 1962’de Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin ilk mezunları arasında yer aldı. 
  • 1966 yılında doktorasını tamamladı. 1968 yılında doçent, 1973 yılında profesör oldu. 
  • 1976’da mezun olduğu akademinin başkanlığına seçildi.
  • 1982’de Anadolu Üniversitesi rektörlüğüne getirildi. 1987’de aynı göreve tekrar atandı. 
  • 2 dönem Radyo Televizyon Yüksek Kurulu başkanlığını yürüttü. 1994 yılında 3984 Sayılı Kanunun çıkarılmasıyla bu görevinden ayrıldı. 
  • Türkiye’nin ilk Sinema ve Televizyon Okulu’nun kuruluşunu Eskişehir’de gerçekleştirdi. 
  • Anıtkabir Müzesinde bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ün birebir boyutlardaki balmumu heykelini yaptı.
  • Eskişehir’de ikinci üniversitenin kurulması ile dünyada tek olan Açıköğretim Fakültesinin kurulmasına öncülük etti.

 

*

 

  • 1999 yerel seçimlerinde Demokratik Sol Parti’den aday olan Yılmaz Büyükerşen, oyların yüzde 44’ünü alarak Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. 
  • 2004 yerel seçimlerinde, oy oranını yüzde 45’e çıkararak aynı göreve tekrar seçildi. 
  • 2009 yerel seçimlerinde ise yüzde 50’nin üzerinde oy ile yeniden Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. 
  • 27 Ocak 2011’de, istifa etmesini isteyen Demokratik Sol Parti yönetiminin talebine uyarak, bu partiden istifa etti. 
  • 27 Şubat 2011’de Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçti. 
  • 2014 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden dördüncü kez Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.
  • DİSK önderliğinde gerçekleşen “Solda Birlik” toplantılarında ve diğer sol senaryolarda adı sık sık geçen Büyükerşen, 2004 yılında DSP eski Genel Başkanı Bülent Ecevit tarafından yapılan genel başkanlık teklifini geri çevirdi. 
  • 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, Cumhurbaşkanı adaylığı için ismi geçti. 
  • Prof. Dr. Ayhan Şahenk Vakfı’nda yönetim kurulu üyesi olan Büyükerşen, aynı zamanda Kanal D’nin kurucularından. 
  • Büyükerşen, resim ve heykel gibi güzel sanatlara yatkınlığını, rektörlüğü döneminde üniversitelere açtığı bölümler ile özel yaşamında ürettiği balmumu heykellerde gösterdi. 
  • Belediye başkanlığı döneminde de Eskişehir’e kazandırdığı heykellerle sanata ilgisini belli etti, yine bu heykellerle halka mesaj verme amacı güttü, bu nedenle zaman zaman muhalefet tarafından politik eleştirilere maruz kaldı. 
  • Kendi adını taşıyan Türkiye’nin ilk balmumu heykel müzesini, 19 Mayıs 2013 tarihinde açtı.
  • Ve Büyükerşen, 2019’da yapılan seçimlerde de seçilerek, beşinci kez belediye başkanlığı koltuğuna oturdu.
     

*

 

İşte, Yılmaz Büyükerşen…

Çok çok kısa özetle yazmaya kalkmasam, Büyükerşen’i tam anlamıyla kaleme alsam, gazetemizin tüm sayfalarını kullanmak zorunda kalırım; buna inanın.

O nedenle çok çok kısa özetledim.

Meramımı anlatmaya yeteceğini düşünüyorum.

 

*

 

Okuduğunuz üzere, Yılmaz Büyükerşen, hem Eskişehir için, hem de Türkiye için büyük işler yaptı.

Bilimin, sanatın ve ahlaklı siyasetin gelişmesine verdiği katkı yadsınamaz.

Tüm bunlara rağmen, Büyükerşen’e, ahde vefa gösterildi mi?

Gösterildi gösterilmesine de, ortada eksik bir şeyler var!

Evet, Eskişehirli yurttaşlarımız, ‘Yılmaz Hoca’larını her defasında kucakladı.

Belki halkın bu teveccühü Yılmaz Büyükerşen için yeterli, ancak bana kalırsa eksik.

 

*

 

Yılmaz Büyükerşen’in isminin, emek verdiği alanlarda yer alması gerektiğini düşünenlerdenim. 

Niye?

Sadece adı baki kalsın diye değil elbette…

Büyükerşen’in hayatını, gelecek kuşaklar da öğrensin, öyle değil mi?

Ve…

Dolayısıyla gelecek kuşakların Büyükerşen’i örnek almaları, ufuklarının daha geniş olmasını sağlayacaktır; onların, daha üretken, daha akılcı ve daha çağdaş olmalarına katkı sunacaktır. 

 

*

 

Ve sonunda, Yılmaz Büyükerşen’in ismi, Eskişehir’in en anlamlı caddelerinden birine verildi.

Üniversite Caddesinin ismi, artık, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen!

Artık öğrenciler, Anadolu Üniversitesine giderken, ‘Yılmaz Hoca’larının adını anarak yürüyecekler; önce üniversiteye, sonra ise geleceğe…

 

*

 

Ama yetmez!

Bu isim, kültür merkezlerinde de, opera salonlarında da, üniversiteler içerisindeki spesifik alanlarda da yer almalı.

Çünkü…

Yukarıda da özetledim…

Hem ahde vefamızı tam anlamıyla yerine getirelim.

Hem de gelecek kuşaklarımızın ufkunu açalım.

 

*

 

Tabii bu noktada şunu da ifade etmek isterim.

Gençlik Bulvarının ismi de, Prof. Dr. Nabi Avcı Bulvarı olarak değiştirildi.

Çok doğru bir hareket!

Avcı’nın kariyeri de, tıpkı Yılmaz Büyükerşen gibi başarılarla dolu.

Hem Eskişehir’e, hem Türkiye’ye yapmış olduğu katkı inkar edilemez. 

 

*

 

Ve Behiç Erkin…

Onun ismi de, Ambarlar Sokağa verildi.

Artık ‘Behiç Erkin Sokağı’ diyoruz.

Kurtuluş mücadelemizde büyük emeği olan ve İstiklal Madalyasına sahip sayılı isimler arasında.

Çok geç kaldık, çok; Behiç Erkin’i anmak için…

 

 

Jale Nur Süllü, “bazı CHP’liler”i hedef aldı!

 

18  Temmuz 2019 tarihinde kaleme aldığım “Hz. Ali: Dil bir ölçüdür” başlıklı yazım üzerine, yazımın muhatabı olan CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, cevap hakkını kullanmak istedi.

 

*

 

Süllü’nün cevabına geçmeden önce, söz konusu yazıyı hatırlatmak istiyorum…

Süllü’nün, CHP Tepebaşı İlçe Başkanlığının Danışma Kurulu Toplantısında, şu ifadeleri aktardığı, CHP kulislerinde yüksek sesle dillendiriliyor:

 

  • Arkadaşlar, devamlı bir tüzük konusu dolaşıyor ortalıkta. Tüzük nedir ki? Bırakın artık şu tüzük laflarını. Ülkeler bile artık anayasasız yönetiliyor. Bu tüzük işlerini bırakın artık.

 

  • Bizim belediye başkanlarımız başarılı. Bizim belediye başkanlarımız seçim alıyor. Örgüt nedir ki? Örgüt laflarını bırakın arkadaşlar. Bakın Bartın milletvekilimiz var. Partimizin en genç milletvekili. Yetenekli bir milletvekilimiz. O her zaman belediye başkanlarımızın başarılı olduğunu söylüyor. Benim başarılı olduğumu söylüyor. Utku Bey’in başarılı olduğunu söylüyor. O nedenle kongre hesabı yapmayın. Delege hesabı yapanlar var. Üyeler üzerinden delege hesabı yapmayın. Bırakın bu işleri.

 

*

 

İşte, Süllü, kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılanan bu ifadelere ilişkin cevap hakkını kullandı.

İlçe Danışma Kurulunda yaptığı açıklamaların çarpıtıldığını ve cımbızlanarak yorumlandığını iddia eden Süllü, şu cümlelere yer verdi:

 

*

 

“Bugüne kadar hiçbir parti içi konuyu, kamuoyu önünde tartışmadığım gibi, tartışılmasını da doğru bulmadığımdan, konuşmamın çarpıtılmasının ötesinde, örgütümüzle gerçekleştirilen toplantıda basına servis edilerek tartışılmasını çok daha üzücü bulmaktayım. Bu tür algı yaratmaya yönelik çabaları, belli grupları ötekileştirerek örgüt üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen, kamuoyunda artık, karşılığı olmayan, eskimiş siyasi alışkanlıklarını terk edemeyen bir kesimin beyhude çabası olarak gördüğümün de bilinmesini isterim. 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinin hepimize verdiği en önemli dersi tüm Türkiye gördüğü halde, Eskişehir’de hala bazı gruplarca anlaşılamamasını görmek ise, acıdır. “Dil bir Ölçüdür; cehalet onu hafiflettiği gibi, akıl da onu ağırlaştırır.” Ne güzel söylemiş  Hz. Ali ve asla ölçüyü aşmamak gerekir. Yaptığım konuşmaların içeriğine ve diline özenle dikkat etmiş bir siyasetçi olarak,  kurmadığım cümlelerin,  basına servis edilmesinin amacı açıkça belli olduğundan, akıl ve cehalet çerçevesinde değerlendirilmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum. Özellikle örgütün bulunduğu toplantıda bu tür ifadeler olsaydı orada bulunan partililer ve yönetimlerin mutlaka tepkisi olurdu diye düşünmemek elde değil.  Tam tersine, partililerimizin konuşmamı destekleyici katılımları, bitimindeki  alkışlar,  “yerinde tespitlerde bulunduğum ile ilgili memnuniyet bildiren görüşler” bırakın örgütü dışlamayı; ne denli örgütü destekleyici olduğunun bir kanıtıdır, diye düşünüyorum. Basında çıkan yazılara cevap verme gibi bir alışkanlığım olmamasına ve örgüt içi  konuşmanın kamuoyuna yansımasını doğru bulmama karşın, gerçek dışı kurgu ile kasıtlı olarak  algı yaratmaya dönük çabalar, konuşma içeriğimi paylaşma gereğini, doğurmuştur: ‘Toplantıya  geç katılımımın, Tepebaşı Belediyemizin  üretici pazarı ve  söz verdiğim bir işyeri açılışı nedeni ile olduğunu belirterek böylesi canlı, etkinlikleri bol Eskişehir’de yaşamakla ne kadar şanslı olduğumuzu,  Bartın vekilimizin beni sosyal medyada izleyen annesinin çok fazla etkinliğe katıldığım ile ilgili sözü üzerinden örneklendirdim. Belediye başkanlarımızın 20 yıldır Eskişehir’de sürdürdüğü başarılı belediyeciliğin,  tüm Türkiye’nin dikkatini çektiğini,  bu başarının dalga dalga komşu şehirlerimize de yayıldığını, Bozüyük’ü, Bilecik’i,  İzmit’i, İstanbul’u, Ankara’yı, Kırşehir’i aldığımızı,  anlattım. Bu başarıda, Genel Başkanımızın adalet yürüyüşü, demokrasi uğruna uyguladığı başarılı politikalar, genel merkezce gösterilen adayların önemi kadar, örgütlerimizin çalışmaların büyük rolü olduğunu söyledim. 20 yıldır bu şehirde iktidarda olan sosyal demokrat belediyecilik anlayışının  avantajlarını anlatarak  aile içinde sorunlar olabileceğini, belediye başkanlarımızı, yönetimleri eleştirebileceğimizi, ancak  vatandaştan ‘siz önce kendi aranızda anlaşın’ cümlesini duymamak için bunu kamuoyu önünde yapmamız gerektiğini söyledim. CHP’liler olarak, demokrasiye inancımızdan kaynaklı sorgulama ve organların işlemesini sağlama hak arayışlarımızı, içimizde tartışıyormuş görüntüsünden uzak  yapmamız gerektiğini vurguladım. Tüzük, kongre, kurultay söylemleri ile partimizin tartışılır kılınmasını ve birbirimizi yıpratmamızı yanlış bulduğumu, organların işleyişini yazılı kurallar belirlemesine karşılık uygulamalar ile insanların  tutum ve davranışlarının demokrasiyi sağladığını, demokrasi geleneğinin en yaygın olduğu ülkelerin, yazılı anayasası bile olmadığını örnek göstererek anlattım. Genel merkezimizin açıklayacağı olağan kurultay takvimi doğrultusunda başlayacak kongre sürecinde örgütün kendi dinamikleri içinde seçimini yapacak şekilde örgüt üzerinde baskı kurulmasını doğru bulmadığımı belirttim. Birbirimize sıkıca tutunursak başaramayacağımız hiçbir şey olmadığını, bu güce sahip olduğumuzu söyledim.  Yüzyıllık bir parti geçmişinde emeği olan herkese minnet borçlu olduğumuzu orada bulunan bulunmayan, il başkanlarımızın isimlerini sayarak son seçimlerde başarı nedeni ile Abdlkadir Adar, Tepebaşı İlçe Başkanımız ve Odunpazarı ilçe Başkanımız ve yönetimlerine ettim. Bazı konuşmacıların yakınmalarına değinerek, hoşnutsuzlukların her zaman olabileceğini, ancak,  vatansever CHP’liler olarak, zamanının  artık  kol kola başarma zamanı olduğunu,  başarmak için, yüzyıllık partimizin  altı okunun ilkeleri ve Atatürk’ün ışığının önümüzü aydınlattığını söyleyip,  Atilay Dalgıç, yönetimine ve  divana teşekkürle sözlerimi tamamladım.’ Satırlarınız aracılığı ile  paylaşmak istediğim bir mesaj var: Parti içi konuları, ısrarla kamuoyu önünde  tartışmaktan vazgeçmeyen, sadece kendi ikbalini düşünerek hareket eden sınırlı sayıda olduğunu düşündüğüm “bazı zihniyetlere” rağmen, CHP’nin   geniş halk kitlelerine ulaşmaya, her kesimin umudu olmaya devam edeceğine inancım sonsuzdur. Biz, CHP’lilere düşen de bu umuda layık olmak için daha fazla çalışmak, halkın sorunlarına eğilmektir. Bunu başarma  gücüne sahibiz, yeter ki ayrışmadan, birbirimizi sevelim ve sayalım.”

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
Aliş 24 Temmuz 2019 22:54

Evet hocanın es es 'in kullandığı 0302 otobüsü nasıl çekip aldığını vede benim kıllı bacağa verilecek kuruşum yok dediğini gençlere ve gelecek kuşaklara anlatıyoruz ve anlatacağız .

0 3 Cevap Yaz
Kerim 23 Temmuz 2019 12:14

Eskişehir denince ilk akla gelen; seçim zamanı kaşkolları ile gezilip; destek zamanı yöneticileri ziyarete bile kabul edilmeyen ESES??? Bu konu da da herşeyi gelecek kuşaklara anlatıyoruz hiç merak etmeyin siz!!!

3 7 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi