Bugün 2 Eylül, bu şehrin kurtuluş günü. Bu yüzden biraz şımartmak istiyorum şehrimi bu özel günde.
Her şehir gibi Eskişehir’in de ciddi sorunlar var. Trafik, ulaşım, altyapı diye başlayan listeye dünyanın neresine giderseniz gidin onlarca madde ekleyebilir ve çözülmesi için elinizden geleni yaparsınız. Bazı yerde az bazı yerde çok ama her yer de fiziksel sorunlar mevcuttur. Hiç olmadı beklentiler vardır ve onlar yerine gelmedikçe yine bunları yapmayanları eleştirmek en doğal hakkınızdır.
Söz konusu Eskişehir olunca işin fiziksel boyutundan ve sorunlarından başladım özellikle, zira ben o kısmını bir kenara ayırıp başka bir şeyden bahis açmak istiyorum. “Çünkü bunu ayırmadan Eskişehir’de yaşamak bir nimet yazarsam işin o boyutuyla buna karşı çıkacak binlerce insan tanıyorum.”
Evet, Eskişehir’de yaşamak manevi olarak anlatması güç bir tatmin duygusu veriyor insana. Kimse bu durumdan kendine pay çıkarmamalı. Bu manevi tatminin sahibi ne AKP, ne CHP ne Büyükerşen ne Nabi Avcı ya da herhangi bir isim. Bu manevi tatminin tek sahibi yine şehrin yöneticilerine de artı kazandıran Eskişehir insanının kendisi çünkü…
Bu şehir konuşabilen insanların yaşadığı bir şehir, ama doğru, ama yanlış bir şekilde fikrini savunan insanların tartışabildiği bir şehir, bu da herkese nasip olmaz. Güvenlik konusunda istatistikler ortada. Her ne kadar genç nüfus sebebiyle uyuşturucu belası biraz işi bozuyor olsa bile genel tablo diğer şehirlere göre gayet imrendirici bir fotoğrafa sahip.
Bu şehir de sınıf ayrımcılığı, zenginin şatafatı ile fakirin düşkünlüğü arasında diğer şehirlerdeki gibi uçurumlar yok. Şehrin en zengin insanlarıyla aynı mekânda oturmak için servet ödemek gerekmiyor. 10 TL hesap ödeyecek insan da, 3000 TL ödeyecek insan da aynı mekânda oturabiliyor ve sırıtmıyor.
Aslında 1 Milyona yakın bir nüfusumuz olmasına rağmen hepimiz evden çıkarken yoldan geçen herkesi tanıyabileceğimizi umut ediyoruz. Bir şehir de bir köy aşinalığı ile yaşamak nasıl bir nimettir düşündünüz mü?
Başımız derde girse, cebimiz de para olmasa ya da yolda rahatsızlansak muhakkak birileri yardımcı olur rahatlığındayız.
Sabahın 5’inde Çarşı Camii’ne namaza gidene de, az ileride alkol alana da ve her ikisinin birbirini yadırgamadan selamlaştığına da şahit olmak ayrı bir lükstür diye düşünüyorum.
Ve hepsinin yanına aslında daha nice güzelliklere katabileceğimiz bu şehir de belki en güzel şeylerden biri de dışarıdan gelenlerin bu düzeni bozmayıp aksine bu düzene ayak uyduruyor olmaları. Zaten uyduramayan kabadayı edasıyla pozlar kesenler barınamıyor ya da geldiği yere dönüyor ama çoğunluk bu naif şehrin ruhunu benimsiyor ve bir şehirden maile gibi bahsedebiliyoruz.
Dedim ya yazının başında fiziksel sorunlar çok, yönetim eksikleri hiç bitmez ve bu pencereden bakınca mutlak mutluluk mümkün değil. Ama söz konusu manevi tatmin ise işte bu konuda bu şehrin hakkını da yemeyelim..Bu şehir nimettir ve nimetle şaka olmaz.