Sadi Seda yazdı
Dün iki ayrı işyerinden alışveriş yaptım. Kasaya gelip paramı ödedikten sonra bekledim.
“Kasiyer başka bir isteğiniz mi var?” diye sordu.
“Evet, var” dedim.
“Yardımcı olayım” deyince biraz da sinirli bir şekilde:
”Yazar kasa fişi kesmek zorunda değimlisiniz?” diye sorunca,”affederseniz” diyerek lütfen kesip verdi.
Her iki alışveriş karşılığında ödediğim KDV tutarı 4 Lira 75 kuruş.
Ben fiş istemesem, ödemiş olduğum 4 Lira 75 kuruş KDV belki de o esnafın cebinde kalacak.
Fiş istediğim, onun da kesmek zorunda kaldığı için 4 Lira 75 kuruş devletin kasasına girecek.
Diyelim işletme günde 12 saat açık kalıyor.
Bu süre içerisinde her iki işyerinde yapılan alışveriş karşılığında yazar kasa fişi kesmedikleri için ortalama kişi başı 5 TL’lik KDV işletme sahibin cebinde kalacak.
Günde 10 kişiye aynı işlem yapılmış olsa, vatandaşlardan alınan 50 TL tutarındaki KDV işletme sahibin direk cebine girecek.
Ben kasaya bakan kişiden ödeme yaptığım tutarın fişini ödediğim için suçlu oluyorum.
Kasiyer yazar kasa fişi kesmediği için utanç duymuyor.
Geçtiğimiz günlerde de yazar kasa fişi vermeyen bir esnaf bana şunu söyledi:
“Beyefendi size vermesem de akşam ben çıkış yapmak zorundayım. Akşam toptan kesiyorum.”
“Kardeşim ben nereden bileyim senin akşam toplu çıkış yaptığını. Devlet ne diyor. Tüketici bir sakız alsa fişini kesmek zorundasın. Sen benim yaptığım alışveriş tutarındaki fişimi ver. Benim de ödediğim KDV’nin devletin kasasına gireceği için içim rahat etsin” dediğimde sanki haksız bir istekte bulunmuşum gibi homurdana homurdana fiş kesip verdi.
Ben duyarlılık gösteriyor, her alışverişte yazarkasa fişimi mutlaka istiyorum.
Ama bakıyorum işletmeler yazarkasa fişi vermemekte kararlı.
Vergi Dairesi’nin denetim elamanları işletmeleri dolaşarak yazarkasa fişi kesip kesmediklerinin kontrolünü yapıyorlardır, bundan eminim.
Ama bu denetimler daha sık yapılmalı.
Birileri de diyecek ki:
“Vergi Dairesi’nin bünyesindeki elemanlarla her gün denetim yapmaya kalksa yeterli sayıda personeli olmadığı için bu kez içeride yapılması gereken işler aksamaz mı?”.
Onu bilemem.
Ama bu denetimler yapılmaz ise, benim rastladığım gibi esnaf yazarkasa fişi kesmez, vatandaşın ödediği KDV devletin kasasına girmez ise devlet bundan dolayı zarara uğramış olmaz mı?
Fiş kesmeyen esnaf sadece KDV’yi cebine atmıyor.
Yine devlete ödemesi gereken gelir vergisini de ödememiş oluyor.
Devlet iki türlü zarara uğramış oluyor.
Burada saptama yapmak istiyorum.
Yazarkasa fişini kesen, devlete olan bütün vecibelerini yerine getiren esnafları ayrı tutuyor ve onlara teşekkür ediyorum.
Denetmenler çok sık denetim yaparak devletin kasasına giren vergi oranlarını artırdığı takdirde, daha çok personel çalıştırdığı için zarar etmez. Aksine o personellerin parasını hayda hayda çıkardığı gibi hazinenin gelir miktarı da artar.
Son aylarda yazarkasa kesmeyen esnaf sayısının artış gösterdiğini de düşünüyorum.
Sanki artık yazarkasa fişi kesilmesi şartı kaldırıldı…
*-********
Eskişehirspor nasıl yönetiliyor?
Geçtiğimiz Salı günkü “Karar Gazetesi”nde okudum.
Hatta haberin kupürünü kesip sakladım.
Haberin başlığı şöyle:
“Eskişehirspor maça geç yetişti”.
Haberin içeriği ise şöyle:
“Beşiktaş’ın dün akşamki rakibi Eskişehirspor, trafiğin azizliğine uğradı. Kırmızı-Siyahlıları takımı taşıyan otobüs trafiğe takıldı. Maça yetişememe riski oluşması nedeniyle kafileye eşlik eden polisler yolun açılması yönünde anonslar yaptı. Eskişehirspor, zor da olsa başlama saatinden önce Fatih Terim Stadı’na ulaştı.”
Haberin doğruluk derecesini tam olarak bilmiyorum.
Maçta görevli Yenigün Gazetesi Spor Muhabiri Aytaç Ersoy’a,”Bu haber doğrumu?” diye sordum.
“Abi bizde duyduk. Ama Eskişehirspor camiası yalanladı” dedi.
Böyle bir olay yaşandı ise, elbette “doğru” demeyeceklerdir.
Ele güne karşı kendilerini nasıl savunacaklardı o zaman.
Böyle bir olay yaşandı ise ayıp.
Eskişehirspor futbol takımı İstanbul’a ilk kez gitmiyor.
Otobüsü kullanan şoför de, otobüsün içerisinde olan Teknik Direktör Samet Aybaba’da İstanbul trafiğini en iyi bilenlerden.
Trafiği düşünerek otelden en az bir saat önce çıkılmalıydı.
Önceki gün akşam Anadolu, Yenigün ve Sonhaber gazetelerinin genç spor muhabirleri Aytaç Ersoy, Göksel Demiral ve Ahmet Deniz Canoruç’un “ES TV’de” yaptıkları “Tutkumuz Spor” programını izledim.
Programda “Eskişehirspor U-21 takımın İstanbul’da Beşiktaş ile oynadıkları karşılaşmada yaşanan sağlık sorununu ve yöneticilerin ilgisizliğini uzun uzun konuştular.
U-21 takımı A Takımın alt yapısı.
A takımda oynamayanlar veya özellikle gelecek vaat eden futbolcular pişsin diye U-21 takımına gönderilir.
U-21 takımında bulunan futbolcuların çoğu profesyonel futbolcular.
Bu takım deplasmana gidiyor, kafile de bir masör ne de bir doktor veya sağlık görevlisi bile götürülmüyor.
Futbolcu sakatlanıyor rakip takımın doktoru Eskişehirsporlu futbolcuyu muayene ediyor.
Sonra “sakatlığı ciddi. Oynayamaz” dediğinde de futbolcu, takım arkadaşlarının kucağında sahayı terk ediyor.
Bu koskoca bir müessese olan adını Avrupa’ya duyurmuş bir kulüpte yaşanan büyük bir ayıp.
Yaşanan bu ayıp Eskişehirspor yönetiminin alt yapıya verdiği önemi! De gösteriyor.
İşte Eskişehirspor böyle yönetiliyor.
Yazık, yazık ve de ayıp.
*-*******
Hayatta ki en önemli şey... ALLAH'IN GÜCÜ !
En güçlü iletişim kanalı... DUA !
En değerli servet... İMAN !
Hayatta ki en etkili güç... SEVGİ !
En büyük mutluluk... VERMEK !
Onsuz olunması en kötü şey... ÜMİT !
En yıkıcı alışkanlık ... KAYGI !
Dünya üzerinde ki en inanılmaz bilgisayar... BEYİN !
En büyük kayıp... ÖZ SAYGIYI YİTİRMEK !
En büyük doğal enerji kaynağı... GENÇLİK !
En çirkin kişilik özelliği... BENCİLLİK !
Üstesinden gelinmesi gereken en büyük sorun...KORKU !
En güzel kıyafet... GÜLÜMSEYİŞ !
Başarıyı engelleyen en güçlü düşman... MAZERET !
Toplumda istenmeyen en tehlikeli kişi... DEDİKODUCU !
En güç dolu sözcük... YAPABİLİRİM !
En değersiz duygu... KENDİNE ACIMAK !
En çok güç veren aşı... TEŞVİK ETMEK !
En etkili uyku ilacı... ZİHİN HUZURU !
En takdir edilen iyelik... GÜVENİLİRLİK !
En memnunluk verici iş.. BAŞKALARINA YARDIM ETMEK !
Ve en iyi yaklaşım... ŞÜKRETMEKTİR !