Son günlerde biliyorum, çokça yazdım ama yine kuraklıkla ilgili bir yazı yazacağım... Hep söylüyorum... 21.yüzyılın ana gündem maddesi tüm dünyada küresel iklim değişiklikleri... Bu haftaki yazımda kuraklığın daha önce belirttiğim bir başka boyutuna, sosyoekonomik kuraklığa ilişkin bir şeyler söylemek istiyorum. Köşe yazılarımı takip edenler anımsayacaktır, bir yazımda kuraklığın evrelerinden bahsetmiştim. Bunlar meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık, hidrolojik kuraklık ve son olarak sosyoekonomik kuraklıktır. Geçen haftaki yazımda da Konya Ovası’nın hidrolojik kuraklık safhasında olduğunu ifade etmiştim.
Peki şimdi sırada ne var: Konya Ovası’nda tuzlanma ve çölleşme söz konusu olabilir... Yani susuzluk beraberinde en değerli hazinemizi, doğal kaynağımızı tahrip etmeye başlayacak... Toprağımızı... Bana göre ülkemizin sahip olduğu en değerli kaynak yer altındakiler değil, yer üstündekiler... Verimli topraklarımız, biyolojik çeşitliliğimiz... Onlar da iklim değişikliklerine bağlı olarak hızla tahrip olmaya başladı... Diğer tarafıyla da sırada bunun topluma yansıması, sosyoekonomik kuraklık var...
Neyse konumuza dönelim... Anımsarsanız, bahar aylarında yaşanan don yüzünden kayısının dünya başkenti Malatya'da ciddi anlamda çiçeklenen ağaçlarda hasar oluşmuştu.. Kuraklığın son safhası olan sosyoekonomik kuraklığın etkilerinin neler olacağını, kuraklığa bağlı olmasa da, yine meteorolojik olaylara bağlı olarak ciddi ürün kaybı yaşayan Malatya örneği üzerinden Bugün Gazetesi’nden Mustafa Yağmurlu’nun geçen haftaki bir yazısına bağlı olarak değerlendirelim istiyorum. Haberde tarımsal ürün kaybının sosyoekonomik olarak nelere yol açtığı Malatya ticaret yaşamının farklı aktörlerince değerlendirilmiş...
İşte kuraklığın son safhası olan sosyoekonomik kuraklık, ülkemiz genelinde eğer gerekli tedbirler alınmazsa Malatya örneğindeki benzer sonuçlar da yaratacak... Asıl önemlisi açlık ve susuzluk, kuraklığa bağlı verimli toprak kaybı had safhaya ulaşacak...
Kimse kendini fasulyeden nimet saymasın en önemli mevzuumuz iklim değişiklikleri ve buna bağlı önümüzdeki yıllarda giderek zorlaşacak asgari yaşam koşulları... Toprak, su ve hava... Farkında değil misiniz? Her gün ülkemizin bir yanından meteorolojik olaylara bağlı bir doğal afet haberi geliyor... Hortumlar, seller vb... Bunların içinde en önemlisi ise kuraklık... Bu aşırı yağışlar, kuraklığa karşı çok da etkili olmuyor. Belki sadece buharlaşarak kaybolan su miktarının azalmasını sağlıyor. Çocuklarımızın geleceği için bir şeyler yapma zamanı geldi de geçiyor bile... Suyumuza sahip çıkalım... Geçen haftaki yazımda ifade etmiştim. Herkesin yapabileceği bir şeyler var. En başta suyu dikkatli kullanarak başlayabiliriz... Bunun haricinde özellikle yağmur sularını toplayarak, kullanma suyu olarak kullanabilmek için gayret etmeliyiz. Bugünlerde yaşadığımız aşırı yağışlardan gelen suyu toplamak için peyzaj mimarlığı meslek pratiğinde gelişmiş ülkelerde giderek yaygınlaşan çok kolay yöntemler var... Bunlar hem selleri ve su baskınlarını önlüyor, hem de aşırı yağışlara bağlı suyun akıp gitmesi, beraberinde verimli toprakları taşımasına da engel oluyor... Bunları da daha sonraki yazılarımda aktaracağım... Herkese iyi haftalar dilerim...