Ey Halkım!

Şinasi Kula yazdı

17 Mart 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Yalancı bahara her daim kanıp, çiçek açan ağaç dalları gibisin. Mevsimsiz, zamansız açan çiçeklerine Mart karı yağdığında yanar gidersin. Meyve vermez ağaçlar misali, ülkenin hayrına kararlar veremezsin sen de. Dört yılda, beş yılda bir eline geçen tarihi olanağı dahi kullanamazsın. Ve hep aynı eline tükürerek aynı nakaratı çığırır durursun; “hay elim kırılsaydı da oy atmasaydım…”
Ne zaman öğreneceksin haklarını ey halk?
Çağdaş bir dünyada, yarın korkusu duymaksızın.
Aş, iş, gelecek kaygısı olmaksızın.
Ortadoğu’daki Arapların içler acısı konumuna düşmeksizin.
Birkaç çuval kömürün zaten hakkın olduğunu;
Kaderini, makarna ağırlıklı iaşe poşetine sıkıştırmaman gerektiğini ne zaman kabulleneceksin?
Bak gün geçmiyor ki canlar yanmasın.
Bak an geçmiyor ki yuvalar yıkılmasın.
Anadolu, ağlayan analarla dolu artık!
Gözyaşları sel olup akıyor anaların, babaların, yavukluların.
Geçecek dediler geçmedi, bitecek dediler bitmedi.
Hainlerin kökü kazınacak dediler.
Lakin kazımakla bitmiyor vatan hainleri!
Zulüm bitmiyor, dolayısı ile ecelsiz ölümler de bitmiyor…
Ey halkım!
Sen bu süreç içerisinde ne yapıyorsun peki?
Hayatın gerçeklerinden kaçarak kendini kandırıyorsun sadece. Kendini kandırmakla kalmayıp çocuklarını yani geleceğini kandırıyorsun. Yaşanası bir dünya bırakmak zorunda olduğun çocuklarını, torunlarını kandırıyorsun. Oysa bu dünyayı onlardan sadece geçici süreliğini, emanet alan sendin!
Böyle mi sahip çıkıyorsun emanetine?
Böyle davranarak mı, yani işin en kolayını ve korkakça olanını seçerek mi? Susarak mı, üç maymunu oynayarak mı tükeneceksin?
Senin tükenmen belki kayıp değil ama ya ülken?
Ey halkım!
İzdivaç programları ile beyni iğdiş edilmiş sen.
Seviyesiz nice dizilerle afyonlanmış sen.
Pavyon kanallarına gömülüp uyutulan sensin…
Ne zaman varacaksın bu planlı uyuşturmanın farkına?
Ne zaman üzerindeki ölü toprağını atıp insanlığına döneceksin?
Boşuna mı toprak oldu on binlerce şehidimiz?
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının nice bedeller ödeyerek onurlu bir ülkede bağımsızca yaşayın diye bıraktıkları tüm bu emekler boşuna mıydı? Susacak mısın hala, karanlığa seyirci kalmaya devam edecek misin?
Ey halkım!
Yapman gereken onurlu bir iş var oysaki!
Bölünmez bir ülke için, Bağımsız bir vatan için.
Kaderimizin Araplara benzememesi için yapman gereken tek bir iş…
Cumhuriyetine sahip çıkmak, Misak-ı Millî sınırları içerisinde sana bırakılan kutsal topraklarına sahip çıkmak adına yapman gereken tek bir iş!
Uyan ey halk!
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Beni ağlatan işte bu mektuptur…
 
Merhaba Şinasi Bey,
Annem adına size yazıyorum. Bir süredir yurt dışındaydım. Döndüğümden beri annem sizi anlata anlata bitiremedi. En son size yazmaya karar verdik. Yalan dolan içinde boğulurken doğruları konuşan birilerini ekranlarda görmek çok güzel. Yazılarınızdan da biliyorum sizi pek tabii ama işte televizyonla daha çok insana ulaşılıyor.  Annem bir ev hanımıdır. Ekmeğinden salçasına pek çok şeyi evinde üreten, kentte köye özlem artmışken evinde küçük bir köy kurmuş bir ev hanımı. Tüketimden değil üretimden yana olan, kıyafetlerimizden pek çok ev gerecine kadar diken, ören üretken bir kadın. İlkokul mezunu ama açık fikirli, zeki, kendisini de çevresini de dönüştüren bir kadın. Mahallemizde geri dönüşümün g'si bilinmezken ısrarla belediyeyi arayan, dönüşüm çöplerinin alınmasını sağlayan ve komşularına örnek olan bir kadın. Şimdi tüm komşuları alıştırdı, herkes çöplerini ayırıyor. Ekranda sesine ses olan birini görmek onu heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor. Size yazmamı istedi. Kendinizi yalnız hissetmeyin, eminim annem gibi pek çok izleyiciniz var. İçimiz yanıyor, insanımız kan ağlıyorken hayat normal seyrinde devam etmesin istiyoruz, biz edemiyoruz. Hepimiz sesimizi yükseltmedikçe bu belalardan kurtulamayacağız gibi görünüyor. Barış ve huzurdan konuşacağınız programlar yapabilmeniz dileğiyle. Sizinle tanışmayı ümit ediyor, sevgilerimizi gönderiyoruz. Gülfer ve annem Ayşin Kırbaş…
 
 
OZANCA
 
Kalk!
 
Üstümüze batının kirli gölgesi düşüyor, kalk
Doğuya dön yüzünü, güneşi uyandır
Yıldızları uyandır, kalk
Bozkırın rüzgârı acıtsın bedenini yalayarak
Suları uyandır kardeleni uyandır
Durmadan ağlayan iki göz kör olur, kalk
Kalk ey halk kalk ey halk kalk ey halk
Değilse laleler küsecek Sipil’de, kalk...
                                         Tuğrul KESKİN
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi