Takım tutmayı, seçim yapmayı, eleştirilmeyi, karşıt düşünceleri hazmetmeyi bir türlü beceremeyen bir toplumuz biz. Demokrasi tanımını ezbere bildiğimiz halde zerre kadar hayata geçiremeyen bir toplumuz hem de.
Sağ ve sol düşüncenin birbirinden farkı yok. Ne AK Parti’nin öne sürüp, iddia ettiği demokrasi var hayatımız da, ne de CHP’nin son yıllarda vadettiği sosyal demokrasiyi hayatına entegre edebilen.
Hepimiz topyekûn ötekileştirme, aşağılama, hakaret ve birbirinin karşı fikrine düşman tohumların artık meyve veren ağaçlarına döndük. Bunun son örneğini ne yazık ki referandum sürecinde ‘Evet’ ve ‘Hayır’ cephesinde de daha ilk günler olmasına rağmen, çok net ve çok sert görmeye başladık.
‘Evet’ diyecekler ‘Hayır’ diyenlere, ‘Hayır’ diyecekler de ‘Evet’ diyeceklere karşı ağıza alınmayacak, çirkin, yakışık olmayan söylemler ve baskı alanları oluşturuyor. İşin içine futbolcular, teknik adamlar, ünlüler, sosyal medya dâhil olunca içinden çıkılması çok güç bir durum var karşımızda.
Ama ‘evet’ ya da ‘hayır’ tercihi yapacak insanı kazanmanın, fikrini değiştirmenin, ikna etmenin yolu küfürden, aşağılamadan geçmiyor bunu bilesiniz.
Zaten kendi tercihini bir kenara bırakıp, başka birinin ‘Evet’ veya ‘Hayır’ cevabına müdahale etmek nedendir? Her koyun kendi bacağından asılır, herkes kendi doğrularına göre cevap veriyorsa ve sizinle aynı pencereden bakmıyor ise size ne?
Tamam, ülke için gelecek adına zor bir sınav olabilir. Herkes kaygılarını, endişelerini ya da umutlarını koyabilir masaya. Aklıselim sınırlar içinde tartışabilir, münazara edebilir ve kampanya süreci boyunca fikir de değiştirebilir. Fakat bunun yolu, yöntemi, tarzı bu olmamalı.
‘Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü’ diyen, savunan, hayal edenlerin bir başka düşünceye, tercihe bunu yapma hakkı yok. Unutmayın referandum sosyal medyada yapılmıyor. Oradan ahkâm kesmekle, klavye delikanlılığı ile tehdit, hakaret, küfür çıkmıyor sandıktan. Hele hele hayatında bir kez oy vermeye gitmemiş, sorumluluk almamış olanlar lütfen söylemlerine biraz daha dikkat etsinler.
Bu bir derbi maç değil. Bu siyasi kapışma değil. Bu CHP – AK Parti seçimi değil. Bu siyaset üstü bir karar. Bu partilerin ötesi bir mesele, bu insanların bireysel ikbali adına çok farklı seçim.
AK Partili olan ve ‘Hayır’ diyecek tanıdıklarım var, CHP’li olup ‘Evet’ diyecekler de… Bu yüzden bırakın kavga etmeyi, inandığınız şey galip gelsin istiyorsanız tane tane, kibar kibar, dostane bir şekilde anlatın fikrinizi, saygı duyun, dinleyin ve ötesine geçmeyin.
Fikrini, bir başka fikir ve düşünceye tahammül edecek kadar savunabilecek herkese saygım sonsuz. Ötesi ile de hiç konuşmayacağım. Bence siz de öyle yapın...
Akhisar Sansür Spor!
Aslında Eskişehir Basket – Akhisar Belediyespor’u deplasmanda yenerek en güzel cevabı verdi. Şimdi yeni bir şey söylemek, tartışmayı yeniden açmak anlamsız gözükebilir. Ama konuşmamız lazım.
Akhisar yönetimi bu basketbol mücadelesinin yayınına izin vermeyerek, gerekçe göstermeden kapalı kapılar ardında kulislerle bu işi Eskişehirspor’un küme düştüğü sezonda oynanan mücadelenin intikamı olarak, sırf bu düşünce ile yasaklayarak çok büyük bir skandala imza attı.
Fair Play kurallarına uygun olmayan bir gol ile Eskişehirspor’u çok önemli 2 puandan edince, bizler de haklı tepkiler göstermiş ve ülke spor kamuoyu Akhisar camiasına kötü bir not vermişti.
Demek ki Fair Play konusunda aşılan tek bir merdiven yok. Zihniyet aynen devam ediyor ve bir maç yayınını engelleyerek çocukların bile yapmayacağı bir yolu seçiyorlar.
Ne yazık ki spor dostluk, barış, kardeşlik ilkesini tahribata uğratan, futboldan sonra basketbola da sirayet eden kötü bir yöneticilik şekli bu. Bu sansürcü uygulama, bu kinci tutum sadece Eskişehir’e değil aynı zamanda Basketbol Federasyonu’na, sporseverlere ve hatta Akhisar halkına da kötülüktür.
Biz bu sene Süper Lig’e yolcuyuz, Akhisar da küme düşme potasında. Yani bir daha uzun süre karşılaşma olasılığımız yok gibi. Ama olur da yolları Eskişehir’e düşer ise, aradaki 7 farkı ve misafirperverliği göstermekten keyif duyarız. Sevgilerle…