Geçtiğimiz haftalarda Eskişehirspor isimli bir futbol kulübünün 1965’ten önce de kurulduğunu, cumhuriyetin ilk yıllarında faaliyet gösterdiğini ve 40’lı yıllarda kapatılıp üç kulübün birleşimiyle faaliyete geçen yeni bir organizasyonla yoluna devam ettiğini aktarmıştım.
(31 Ekim 2019 tarihinde kaleme aldığım ‘Eskişehirspor, 1965’ten çok önce kuruldu’ başlıklı yazıma, BURAYA TIKLAYARAK ulaşabilirsiniz.)
*
Bu noktada yeni bir bilgiye daha ulaştım!
*
1965’ten önce, cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Eskişehirspor isimli takımın 40’lı yıllarda kapanmasından sonra, yine Eskişehirspor isimli bir takım daha kurulmuş!
Bunu nereden öğrendim?
50’li yıllarda faaliyet gösteren
‘Demokrat Eskişehir’ gazetesinden!
*
Gazetenin 3 Şubat 1955 tarihli birinci sayfasında, ‘Eskişehirspor liglere iştirak edecek’ başlıklı bir haber var.
Haberde yazan ise şu:
“Yeni kurulmuş bulunan ve geçenlerde kongresini yaparak yeni yönetim kurulunu seçen Eskişehirspor kulübü son aldığı bir kararla futbol liglerine iştirak edecektir. Bu husus için bölgeye müracaatta bulunulmuş ve gerekli muamelelerin ikmaline çalışılmaktadır. Yönetim kurulu da Erol Zeytinoğlu’nun idaresinde toplanarak aralarında vazife taksimi yapmışlardır.”
*
Görüldüğü üzere Eskişehirspor isimli ikinci futbol kulübü, 3 Şubat 1955’ten birkaç gün önce kurulmuş.
Cumhuriyet döneminde kurulan Eskişehirspor isimli ilk takımın üst düzey kişileri içerisinde
Aziz Zeytinoğlu varken, 1955’te kurulan Eskişehirspor isimli ikinci takımın üst düzey kişileri içerisinde
Erol Zeytinoğlu var.
Buradan da anlaşılıyor ki, Zeytinoğlu ailesinde, ciddi bir Eskişehirspor sempatisi var.
*
O halde şunu söyleyebiliriz.
Eskişehirspor isimli
ilk futbol kulübü cumhuriyetin ilk yıllarında kuruldu.
Eskişehirspor isimli
ikinci futbol kulübü 1955 yılında kuruldu.
Eskişehirspor isimli
üçüncü futbol kulübü ise 1965 yılında kuruldu.
*
Yani Eskişehirspor, iki kere kapandı, üç kere açıldı.
Üçüncü açılan Eskişehirspor, şu anda her şeyiyle direniyor.
Umuyorum bu kutlu direnişinde muvaffak olur.
Zihni Çalışkan eleştiriyor, CHP İl Başkanlığı ne yapıyor?
AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan geçtiğimiz günlerde kapsamlı bir basın toplantısı düzenlemiş ve belediyeleri ilgilendiren sorunları gündeme getirmişti.
*
Bu anlamda Çalışkan muhalefet görevini yaptı, belediyeleri uyardı. Ancak hükümeti ilgilendiren sorunların çözümü konusunda da kendisinden aynı duyarlılığı beklediğimizi söylemek zorundayım.
*
Söz konusu basın toplantısında dikkatimi çeken iki unsur vardı.
Neydi o unsurlar?
İlki, Büyükşehir Belediyesinin şirketlerinin zarar ettiği ve belediyenin, söz konusu şirketlere hem kaynak aktardığı, hem de iş pasladığı iddiasıydı.
Çalışkan’a bu iddiayı neye dayanarak gündeme getirdiğini ES TV ekranlarında sorduk.
Şöyle de bir yanıt aldık:
İŞİN NEREYE VERİLDİĞİNİ ÖĞRENME ŞANSIMIZ YOK
“Büyükşehir Belediyesinin yaklaşık 900 milyon borcu var. Bu kadar borçlu olduğu halde varlıklarını 5018’e aykırı hareket ederek kötü yönetmesi bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Denetlenemeyeceğini bildikleri için bir çok şeyi şirketlerden çözme yöntemini deniyorlar; personel istihdamı dahil. Bu şirketler sadece belediyeden ihale alan, tek müşterisi belediye olan şirketler. Başka yaptıkları herhangi bir işlem yok. Sonraki aşamada kendisine her ne kadar belediye şirket anlamında ihale yöntemiyle veriliyor ise de; bazıları ihaleli, bazıları doğrudan temin veya devretme anlamında… Sonraki aşamada artık işin nereye çıktığı ve kime verildiğini bilme şansımız yok. Bizim anlatmak istediğimiz bu. Bir sonraki aşamada eğer belediyenin kazanç elde edebileceği bir şeyden şirketler kazanç elde ediyorsa, şirketlerin zarar etmemesi lazım.”
*
Gelelim basın toplantısındaki dikkat çeken ikinci unsura.
Çalışkan, belediyelerin, ‘birilerine’ pazarlık usulüyle iş verildiğini öne sürmüştü.
Bu iddiasını da açmasını istedik Çalışkan’dan.
Bu soru karşısında Çalışkan, şu açıklamayı yaptı:
DERNEK BELEDİYEYE BAĞIŞ YAPIYOR
“Belediyeler dönem dönem kıymetli yerlerini kamu yararına çalışan derneklere devrediyorlar. Şimdi devrettiğiniz zaman, o derneğe gelir kazandırmayı hedeflemeniz lazım. Ama ne oluyor biliyor musunuz? Bizim o kamuya faydalı derneklerimizin kendi kendine orayı işletmeye yetecek fiziki gücü, yani insan gücü yok. Bir sonraki aşamada derneklerimiz belediyeden aldığı yerleri birilerine veriyor. O verdiği isimler hep aynı olunca… Sonra ne oluyor? Önce işletmeciden derneğe para geliyor. Sonra dernek, belediyeye bağış yapıyor. Ben dernek başkanlarından birine dedim ki: Yargılanırsın. Siz burada bağış alması gereken ve bağışlarla ayakta duran derneklersiniz. Ama bir yere bağış yaptığınız zaman bir sonraki aşamada sizi ibra etmezler. İşte biz, devir ve adrese teslim işleri doğru bulmuyoruz. Hiçbir zaman belediyenin karlılığına ve verimliliğine faydası olmuyor.”
*
Çalışkan’ın ifadelerini okuduğunuz.
Tabii Çalışkan, sadece bu konulara ilişkin değil, birçok konuya ilişkin belediyelere eleştiri yaptı.
Ancak gelin görün ki, CHP İl Başkanlığından, AK Partili Çalışkan tarafından yapılan söz konusu açıklamalara karşı herhangi bir savunma gelmedi.
Tavsiyem şu ki: CHP İl Başkanlığı kongre çalışmasından kısa süre de olsa başını kaldırmalıdır ve AK Parti’nin eleştirilerine karşılık vermelidir.
Ölüm projelerinde ısrarcılar!
Bir iyi, bir kötü haber…
*
İyiden başlayalım…
*
Eskişehir’in su kaynakları açısından hayati öneme sahip olan Murat Dağı’nda yapılması planlanan altın ve gümüş madeni arama çalışmalarına ilişkin ÇED olumlu raporunun iptali anlamında açılan dava sonucunda bilirkişi keşif gerçekleştirmişti. Keşfe, Murat Dağı'nın beslediği ovalarda bulunan köylülerin yanı sıra Uşak, Kütahya, Afyon, İzmir ve Eskişehir’den çevreciler de katılmıştı.
Keşfin sonunda raporlarını hazırlayan bilirkişiler, Murat Dağı’nda altın ve gümüş maden arama çalışmalarına karşı olumsuz görüş bildirdi.
*
Bilirkişinin görüşü çok önemli, ancak mahkemenin bu görüş doğrultusunda karar verip vermeyeceğini bilemeyiz.
O nedenle rehavete kapılmak doğru değil. Murat Dağı hala tehlike altında. Peki, o zaman ne yapmalıyız? Murat Dağını korumaya dönük demokratik mücadelemize devam etmeliyiz.
*
Şimdi kötü haber…
*
Hani, kömürlü termik santral ihalesi iptal edilince umutlanmıştık ya? Bu umut, Murat Dağı’na ilişkin bilirkişi raporunun çıkmasıyla yaşadığımız umuda benziyor. Ancak gelin görün ki, santral projesinin iptal edilmemesi ile sondaj çalışmalarının sürmesi, tehlikenin geçmediğini gösteriyordu. Ve son gelişme:
2020 yılı Cumhurbaşkanlığı Programında, Alpu Ovası'nda 60 bin metre sondaj yapılacağından bahsediliyor. Peki, bu ne demek oluyor? ‘Her an önümüze yeni bir santral ihalesi gelebilir’ demek oluyor.
Kömür dağıtılıyor, ama…
Kamu, ekonomik koşulları dezavantajlı olan yurttaşlarımıza bazı yardımlar yapıyor. Bu yardımlardan bir tanesi de kömür yardımı. Havalar soğudu, haliyle kömür yardımları da başladı. Ancak bu noktada ciddi bir iddia söz konusu. Nedir o iddia?
Yurttaşlarımıza dağıtılmak üzere Eskişehir’e getirilen kömürün kükürt oranının belirlenen seviyeden çok daha yüksek olduğu yüksek sesle dillendiriliyor. Peki, kükürt seviyesinin yüksek olmasının anlamı ne? Hava kirliliği artıyor, yani insanların soluduğu zehir oranı artıyor. Yetkililer bu durumu araştırmalıdır, yüksek oranda kükürt içeren kömürü şehrimize sokmamalıdır.