Soner Yüksel yazdı
Geçtiğimiz günlerde yapılan CHP Grup Başkan Vekilliği seçimlerinden çıkan sonuç seçime 2 adayla giren Eskişehir adına büyük hayal kırıklığı oldu.
Malumunuz Eskişehir Ankara Vekili Cemal Okan Yüksel ve PM titri de olan Gaye Usluer bu konuda birbirlerine rağmen aday olmuş ve yakın çevreleri hatta bazı meslektaşlarımıza göre seçimde iddialı konumda bulunan vekillerdi.
Bu konum bana göre çok büyük lokma, kolay kolay ulaşılamayacak kadar ciddi bir destek ve lobi gerektiren, hatta Milletvekili olmaktan bile zor bir konumdu.
Cemal Okan Yüksel’e yakın olanlar ve onunla konuşanlar bu seçimde Yüksel’in aday olmasını Kılıçdaroğlu’nun istediği şeklinde bir algı oluşturup, Yüksel’in tüm oyları silip süpürecek kadar etkin olduğunu, dolayısıyla bu işin nerdeyse garanti olduğunu bile iddia ettiler. Sonra yukarıda söylenenlere aşağıda inanıp belki de bu tutumu abartanlar bile oldu.
Gaye Usluer’in konuyla ilgili sohbetlerine katılan meslektaşlarım ise Grup Başkan Vekili olarak Kılıçdaroğlu’nun bir kadın aday görmek istediğini bu adayın ise Usluer olduğuna dair bir emare aldıklarını dile getirerek Usluer’in de iddialı olduğunu söylediler.
Eskişehir gibi bugüne kadar bir kere bile bu titri taşımayan bir şehirden 2 aday çıkması garipti. Birbirini desteklemek yerine birbirine karşı aday çıkılmış bir durum oluştu.
Şehirde etliğe, sütlüğe CHP’nin kongre süreciyle birlikte ayyuka çıkan tartışmalara tek satır müdahil olmayan, bir nevi şehirde ağırlık koyamayan vekillerin kalkıp CHP’nin bir nevi çekirdeğinde görev almak için hevesli olmaları da garipti.
Her iki adayında sanki Kılıçdaroğlu onları aday çıkın diye işaret etmiş gibi algıyla iddialı olmaları da garipti.
Bir başka gariplik ve rahatsızlık konusu ise bence Büyükerşen gibi yarın öbür gün Türkiye için hayati önem taşıyan bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhtemel CHP adaylarından birisinin bu seçime alet edilmeye çalışılmasıydı. Seçimden kısa süre önce Ankara’ya yapılan ziyaret ile bir nevi arkamda, arkamızda Yılmaz Hoca var algısı yaratmaya çalışmak, ortaya çıkan sonuca göre onunda imajına rahatsızlık verecek bir eylemdi.
Keşke Büyükerşen bu niyetle gitmemesine rağmen onun bu ziyaretini bu yönde kullanmaya çalışanlar olmasaydı.
Sonuç olarak belki 2 aday birleşse birkaç tur daha devam edebilecekleri seçimden biri sonuncu birisi ise sondan ikinci olarak üzücü bir sonuçla ayrıldı.
Bu duruma sevinen yoktur elbette ama ben demiştim diyenlerin ne kadar çok olduğunu düşünmek bile istemiyorum.
Bu durumun tek olumlu çıkarımı olur, her konuda mübalağa etmeyi ve iddiayı sevenler olarak bundan sonra en azından gerçekle, arzu edilen arasındaki çizgiyi ayırmayı başarabiliriz.
Belki Ankara’dan gayrısını düşünmeyenleri de daha sık şehrimizde görürüz kim bilir?
ETO’da 5 yıldızlı hata
Aslında gaf mı? Diyelim, hata mı? Yoksa körün gözüne parmak sokar gibi çok etik dışı bir durum mu? Bilemedim.
Ancak Ticaret Odası’nın seçim sürecinde iken her yıl Eskişehir’de bir otelde yaptığı müşterek komite toplantısını bu sene Antalya’da 5 yıldızlı bir otelde, ultra her şey dâhil olarak yapma kararı almasının elle tutulur, etik bir karar olmadığı çok net bir gerçek.
Burak Keser isimli bir üye de bu durumdan rahatsız olmuş. Verdiği dilekçe ile 2013 yılından bu yana sürdürdüğü meslek komite üyeliğinden istifa etmiş.
“Yaklaşık 16 bin aidat ödeyen üyesi olan ve yaşadıkları zorlukları, sıkıntıları bizzat yaşayarak bilen, ne zorluklarla aidat ödediklerinden haberdar birisi olarak bu durum, bana hiç vicdani ve ahlaki gelmemiştir. Yarın bir gün yine kapılarını çaldığımızda, verecekleri haklı tepkileri asla göz ardı etmemek lazım. Hepsinden önce kendi vicdanımızı göz ardı etmemek gerektiğini düşünerek Bu düşüncelerle diğer komite arkadaşlarımı da tekrar düşünmeye davet ederek böyle bir yanlışın bir parçası olmamak adına 2013 yılından beri sürdürdüğüm 18. Meslek komite üyeliğimden istifa ettiğimi, önce yönetim kurulumuza sonra da Eskişehir kamuoyuna saygıyla duyururum” diyerek verdiği dilekçe ise gerçekten son yılların en vicdani ve ilkeli davranışlarından birini karşımıza çıkarıyor.
Benim asıl merak ettiğim ise bunca zeki insanın, başarılı insanın böyle bir karar alırken hiç mi düşünmedikleri?
Seçim sürecinde tam da esnafa hem de hepsine onların dostu, onların dilinden anlayan ve sorunlarına çözüm olacak projeler geliştireceğiz derken diğer taraftan aidatlarla belli bir kesime küçük bir tatil hediye etmenin kamuoyuna nasıl yansıyacağı düşünülmedi mi?
Kimse bundan doğacak sonuçları dile getirmedi mi? Bu karar alınırken itiraz edilmedi mi? Bu durum yarın öbür gün seçim ziyaretlerinde karşımıza çıkar diyen olmadı mı acep?
Bence bu hamle ETO için çok yıkıcı, sarsıcı ve düzeltilmesi gereken bir durum. Belki normal zamanlarda bile itiraz edilebilecek bir durumun seçim sürecinde inadına yapılması artıdan çok eksi yazar. Herhalde bu itirazlardan sonra da ETO yönetimi kararını gözden geçirir diye düşünüyorum.
Büyükerşen’den İzmir göndermesi
29 Ekim törenlerinden sonra bir grup gazeteci arkadaşla birlikte Büyükerşen’e mikrofon uzattık. Türkiye gündeminde özellikle Belediyeler ilgili yaşanan sürece dair birkaç soru soralım istedik. Bu soruların arasında Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz günlerde Eskişehir’i örnek gösterip “gidin Eskişehir’e Yılmaz Büyükerşen’i göreceksiniz” söylemi de vardı.
Büyükerşen bu övgü için Kılıçdaroğlu’na biraz sitemkar bir mesaj verdi. Sağolsun, eksik olmasın, teşekkür ederiz dedikten sonra “Hep İzmir’i örnek gösterirdi hayret Eskişehir’i örnek göstermiş sağolsun” diye ince bir mesaj yolladı.
Başta bu jest ve mimiklerle daha iyi hissedilen sitemi acaba ismimi yanlış anladı diye teyit ettim ve gerçekten bir sitem gittiğini hissettim. Hatta öğrendiğim kadarıyla aslında bu sitem bundan haftalar önce ulaşmış Kılıçdaroğlu’na hatta geçtiğimiz günlerde Eskişehir’in örnek gösterilmesi belki de bunun bir semeresi.