Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Ocak 2019’da gerçekleştirilen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda kullandığı ifadeler.
“Bakın burada ilginç bir örnek vereceğim. Denizlerimizin kenarlarında, orman alanlarımızda; yani buraları betona, toprağa çevirme gayreti içerisinde olanlar var. Şu para var ya, nelere muktedirdir. Bu kapitalizm, nelere muktedirdir. Orman morman ne var ne yok kesiyor, atıyor, götürüyor. Ha, oraya ben bir dikey mimari yapayım, oranın da malı götüreyim. Yapılan iş bu. Yani doğa, şöyle olmuş, böyle olmuş, umurunda değil.”
*
Yukarıda okuduğunuz ifadeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Ocak 2019’da gerçekleştirilen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda kullandığı ifadeler.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söz konusu ifadelerini aklımızın bir köşesinde tutalım ve az sonra paylaşacaklarımı bu eksende okuyalım…
*
Son dönemde, para hırsı yüzünden, insanlarımızın sağlığını bozan ve doğal zenginliklerimizi ortadan kaldıran birçok ölümcül projeye imza atıldı.
*
Ancak bazı ölümcül projeler, halkın sağlam iradesiyle püskürtüldü. Hatırlayın… Çok yakın geçmişte, Muğla’nın Ortaca İlçesinin Dalyan Mahallesinde yer alan İztuzu bölgesi, imara açılmak istendi. Söz konusu bölge, hem yerli hem yabancı turistlerin faydalandığı bir sit alanı. Orman da var, deniz de var. Aynı zamanda nesli tükenmekte olan Caretta Caretta kaplumbağalarının yumurtladıkları bir alan. İşte, gözü dönmüş aklı evveller, o bölgeyi ‘gri’ bir cehenneme dönüştüreceklerdi. Halk direndi, bölge kurtuldu.
*
Ama, ya püskürtülemeyenler… Zaten çoğu püskürtülemedi de… Mesela, Uzungöl… Mesela, Kaz Dağları… Liste uzar gider…
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi: Bu kapitalizm nelere muktedir!
*
İşte o kapitalizm, şimdilerde, gözünü Salda Gölü’ne çevirmiş durumda. Salda Gölü, ‘Millet Bahçesi’ bahanesiyle mahvedilmek isteniyor. Halk, “kıymayın” diye feryat etse de, vahşi kapitalizm, vahşetini göstermekte ısrarlı!
*
Ve Eskişehir…
*
İki yıldır, şehrimizin üzerinde karabulutlar dolaşıyor.
*
İki yıl boyunca, Eskişehir’e kurulmak istenen kömürlü termik santrale karşı mücadele ettik ve mücadeleye halen devam ediyoruz.
*
Derken… Porsuk çayını, Gediz nehrini, Sakarya nehrini kurutacak bir ölüm projesi daha gündeme geldi. Vahşi kapitalizmin uşakları, Murat Dağı’nı patlatarak siyanürle altın çıkarmak için ellerini ovuşturuyorlar.
*
Hemen akabinde şunu öğrendik… Beylikova, Sivrihisar ve Mihalıççık’ta doğayı katledecek olan demir ve nikel madeni için talep edilen kapasite artırımı projesi, ilgili bakanlık tarafından onaylanmış. Buna göre... Ardıç, sedir, karaçam ve meşe türlerinde 187 bin 225 ağaç kesilecek. Hazırlanan ÇED raporunda böyle yazıyor. Ancak ben, ağaç katliamının bu kadarla da kalacağını düşünmüyorum. Zira… 3’üncü Havalimanı için hazırlanan ÇED raporunda 2 buçuk milyon ağaç kesileceği yazılmışken, inşaat bittikten sonra aşağı yukarı 13 milyon ağaç kesildiği ortaya çıktı!
*
Eskişehirliler olarak, yukarıda okuduğunuz üç ölümcül projeyle boğuşurken, nur topu gibi bir vahamet projemiz daha oldu. Gazetemizin Yazı İşleri Müdürü Kaan Özcan, önemli bir toplumsal habercilik başarısı göstererek, Eskişehirlilerden sır gibi saklanan vahamet projeyi ortaya çıkardı. Özcan’ın haberine göre, vaziyet şu… Alpu Ovası içerisinde yer alan Esence ve Uyuzhamam mahalleri arasındaki 24 hektarlık alanda, özel bir firma tarafından Altın ve Gümüş madeni kurmak için aramalar yapıldığı ortaya çıktı! İşin daha vahim tarafı; Valilik tarafından, altın ve gümüş maden ocağı için “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiş. Öte yandan, “Bu kapitalizm nelere muktedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Alpu, Günyüzü, Ayvalı ve İnönü ovalarını tarımsal verimi arttırmak için sit alanı olarak koruma altına aldık” şeklinde bir de açıklaması var.
*
Yani, düşünün bir kere… Alpu Ovası, sit alanı olarak ilan edilmiş. Cumhurbaşkanı’nın, Alpu Ovası’na ilişkin açıklamaları da ortada. Yahu arkadaş, tüm bunlara rağmen, “maden kurmak için ÇED gerekli değildir” kararı nasıl verilir?
*
Bu noktada, ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan habersiz bir iş çevriliyor, ya da “ele verir talkını kendi yutar salkımı” muhabbeti dönüyor!
*
Gözlerinizi kapatıp sadece bir dakika düşünmenizi rica ediyorum. Eskişehir’e kömürlü termik santral kurulmuş; verimli tarım arazilerimiz, yer altı sularımız yok olmuş, şehrimizi zehirli bir toz bulutu kaplamış. Murat Dağı’nda siyanürle altın arama çalışmaları başlamış; porsuk çayı mikrop saçan bir bataklık haline gelmiş. Beylikova, Sivrihisar ve Mihalıççık’ta yüzbinlerce ağaç kesilmiş; hayvanlar ölmüş, ekolojik denge bozulmuş. Yine Alpu Ovası’nda siyanürle altın arama çalışmaları başlamış; yeraltı sularına siyanür karışmış.
*
Peki, böyle bir şehirde yaşar mısınız? Ya da, böyle bir şehirde çocuğunuzu yetiştirmek ister misiniz?
*
O halde ne yapacağız? Omuz omuza vererek, demokratik yolları kullanarak direneceğiz. Ve yurttaşlar olarak, bu ölüm projelerinin hiçbirinin yapılmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü… Bu dört projeden yalnızca bir tanesi bile hayata geçerse, diğerlerinin rahatlıkla yapılacağı su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor.