Soner Yüksel yazdı
Ben değil 29 Ekim Cumhuriyet Konseri için Eskişehir’e gelen Nilüfer söyledi bunu. Duydum ki Eskişehir’e bir termik santral açılacakmış, bir sanatçı olarak rica ediyorum Eskişehir’e yazık etmeyin Eskişehir’in havasına, suyuna, insanına yazık etmeyin dedi.
Çok değil 2 yıl önce hepimizi gururlandıran bir sonuç vardı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de havası en temiz şehir Eskişehir çıkmıştı. Bugün ise bunun katline sebep olacak olağanüstü bir gelişmeyi biraz da Donkişotluk yaparak tartışmaya çalışıyoruz.
Kimileri “Havanızı alırsınız” diyor koca bir şehre ama korkarım onu bile alamayacağız.
Günlerdir yazıp, çizmemize rağmen kulakları sağır, dudakları lal olanlara inat, bu şehirde yaşayan bu şehirde nefes alan, bu şehrin suyunu içenlerin göstermediği, aymadığı, işine gelmeyen durumu Eskişehir’de yaşamasa bile sanatçı duyarlılığı ile dile getirdi.
Gerçekten çok merak ediyorum. Hamamyolu’nda ağaç katliamı oluyor diye ayağa kalkan, çevreye çok düşkün, çok hassas, çok duyarlı olan insanlar, çevreci duyarlılığı ile Hamamyolu için anket yapan STK’lar, hemen her gün çevreyi bahane ederek Odunpazarı’na yüklenenler neden bu konuda ağzını açıp tek kelam etmiyor?
Yoksa başka yerde ağaç kesilince yol lazım, orman yok edilince köprü lazım diyerek çeşitli bahaneler bulanlar şimdide enerji lazım diyerek bu işin sorumluluğunu, vebalini üstlerinden atacaklarını mı zannediyorlar?
Bakın Polonya, Almanya, İngiltere bu termik santralleri kapatıyor. Bırakın 1 milyon nüfuslu Eskişehir’i Polonya sınırında 700 kişilik bir kasabada bile sağlık tehdidi üst düzeye çıkıp, kanser vakaları arttığı ayrıca kömür çıkarmak için yapılan kazılarla insanların mezarlıkları bile yok olacak endişesi ile hareket ediliyor. İngiltere Enerji Bakanı bu santrallerin çevreyi kirlettiğini söyleyerek artık gaz ve nükleer santraller ile enerji üreteceğiz açıklaması yapıyor. Biz ise ekmeği tuza banıp yer gibi normal, olağan olarak karşılıyoruz bu durumu. Rahatsız edici olan da bu değil mi?
Türkiye kömür işletmelerinin ve Enerji Bakanlığının yazılarından URAYSİM projesinin bile çok dikkate alınmadan kararlılıkla bu işi yapacağını anlıyoruz. Anadolu Üniversitesi Rektörü Gündoğan’ın URAYSİM ile ilgili açıklaması, “Proje iptal olmayacak, güzergâhı değiştireceğiz “söylemi bile bize bu iş kesin olacak, hatta o kadar kesin ki bunu yaparak ancak projeyi devam ettireceğiz mesajı olarak algılanabilir.
Şimdi bu tür santrallerin inşa edilip faaliyete geçmesi için normal koşullarda Belediye’den Gayri Sıhhi Müessese ve Çevre Müdürlüğü’nden ÇED izni alınması gerekiyor. Üstelik mahkeme durdurma kararı çıkarınca buna uyulması gerekiyor.
Gel gelelim Türkiye’de bu resmi süreci bitirmeden ruhsatsız ve izinsiz üretime başlayan hatta mahkemenin iptal ettiği ÇED’i normal koşullarda aylarca hatta yıllarca ÇED vermeyebilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 10 günde verdiğine tanık olduğumuz örneklerde var.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bile çevreyi, doğayı, şehri, yaşam hakkını savunmaktan ziyade bunu tehdit eden işlere kolaylık sağlamakla alakadar.
Demem o ki öyle hukuki, adli süreçlerle bu işi hallederiz diye düşünenlerde boşuna heveslenmesin. Söz konusu şayet Termik Santral ise bu konuda tüm kurum ve kuruluşların elindeki imkânları bu tesisleri açtırmak ve yaşatmak için seferber ettiğini görmek şaşırtıcı değil.