Eskişehir'de yaşayanlar çok şanslı

Uzun bir bayram tatili var. Haliyle çoğu hemşerimiz; eş, dost, akraba ziyaretleri için şehir dışına çıktılar. Bazı hemşerilerimiz de fırsatı değerlendirip, sahil şehirlerine gidip tatil yapmayı tercih ettiler. Bazı hemşerilerimiz ise şehrimizde kalmayı tercih etti. Bu noktada Eskişehir’de yaşayanların çok şanslı olduklarını düşünüyorum. Çünkü şehrimiz, bir nevi tatil bölgesi. Gezilip görülecek, vakit geçirilecek birçok yer var. O nedenle, şehir dışına çıkmayanlar, gezip görmedikleri birçok yeri ziyaret etme şansına sahipler. Çok nitelikli parklarımız var. Odunpazarı’nın tarihi dokusu içerisinde çeşitli alanlarda birçok müzemiz var. Dış ilçelerimizde de, vakit geçirebileceğimiz doğa harikası yerler var. Hele ki toplu ulaşım araçlarının bayram boyunca ücretsiz olduğu düşünüldüğünde, gezi planı yapmak çok daha kolaylaşıyor. O nedenle bayramda şehirde kalan hemşerilerimize tavsiyem, eve kapanmasınlar. Eskişehir’in tadını bir güzel çıkarsınlar.

BAHÇELİ'NİN 'CANDEMİR' KARARI

MHP’de önemli bir gelişme yaşandı. Genel Başkan Devlet Bahçeli, MHP Eskişehir il yönetimine yeni bir atama yaptı. Bu atamaya göre İsmail Candemir, mevcut durumunu koruyarak tekrar il başkanı olarak görevlendirildi. Candemir’i tanırız. Naif, kibar, uzlaşmadan yana tavır alan entelektüel bir isimdir. O nedenle söz konusu atamanın yerinde olduğunu düşünüyorum. Peki, Candemir’in yeni görev süresindeki ilk icraatı ne olacak? Uzun süredir aklında olan ‘daha kullanışlı bir binaya geçme’ düşüncesini hayata geçirecek. Bu düşüncesini şöyle açıklıyor Candemir: “Mekânsal anlamda sıkıntı yaşıyorduk. Parti içi eğitimleri yeteri kadar yapamıyor, basın mensupları ile misafirlerimiz geldiğinde çok büyük sıkıntılar yaşıyorduk. Bunların da önüne geçebilmek için fiziki olarak da gerekli şartları sağlayıp, bundan sonraki döneme daha sağlıklı gitmek istiyoruz.” Bu arada taşınılacak binanın Şair Fuzuli’de yer aldığını ve yaklaşık 100 kişilik bir toplantı salonunun olduğunu öğrendik. Ne diyelim? Hem Bahçeli’nin Candemir, hem de Candemir’in yeni bina fikri yerinde olmuş. Hayırlı olsun...

BİR ELİN ADAMINA BAK, BİR DE...

Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının düzenlediği 14. Uluslararası Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali sona erdi. Tiyatro oyunları, kukla gösterileri, müzik dinletileri, dans performansları ve sokak gösterileri ile renklenen festival açık ve kapalı alanlarda seyirciyle buluştu. Almanya, Avusturya, Brezilya, Bulgaristan, Çekya, Danimarka, Hırvatistan, İtalya, Hollanda, Romanya ve Rusya’dan gelen misafir topluluklar da oyunlar sahneledi, müzik dinletileri verdi, atölyelerde çocuklar ve gençlerle buluştu. Söz konusu festivale ilgi büyüktü. Sadece salon etkinliklerine, tam 20 bin kişi katıldı. Festivalin bir de önemli konuğu vardı: Hırvatistan Büyükelçisi Hrvoje Cvitanovic. Cvitonovic Büyükerşen’le görüşmesi sırasında, “Eskişehir halkı tarafından nasıl sevildiğinizi bildiğim için oyunu izlemeden önce sizle bir araya gelmek istedim” dedi. Ne diyelim? ‘El’ dediğimiz büyükelçi Hoca’ya övgüler düzüyor, ‘bizimkiler’ dediğimiz bazıları da Hoca’yı görünce ifrit oluyor. Yazık…

LOKUM, PİDE VE ÇİÇEK

Evet, Alpu ve Seyitgazi Belediyelerinin, önceki belediye başkanlarının ‘müsrif’ yönetimleri nedeniyle borç batağında olduğu doğrudur. Bu noktada eleştiri yapılması da doğrudur ve yapılmalıdır da. Bende, zaman zaman, söz konusu belediyelerin eski başkanlarına ağır eleştirilerle yüklendim. Ancak görüyorum ki bazı politikacılar; yok şu kadar lokum harcaması mı olur, yok bu kadar pide yenir mi, yok çiçek borcu bu kadar olur mu şeklinde popülist açıklamalar yapıyor. Ekiplerine de, ‘lokum-pide-çiçek harcamalarını fısıltı gazetesiyle yayın’ talimatı veriyor. Bakın, bu çok yanlış. Borç konusu, genel bir değerlendirme konusudur. Böyle popülist hareketlerle, mesele basitleştiriliyor. Kaldı ki lokum-çiçekpide harcamalarının üstüne giden politikacıların, kendi yaptıkları ‘kıl-tüy’ harcamalara bakıldığında, ‘lokum-pide-çiçek’ harcamaları devede kulak kalıyor. Yapmayın Allah aşkına! Kendi açığınızı kapatmak için, Alpu ve Seyitgazi’deki borç yığınını basitleştirmeyin.

ISPANAK VE BAĞIMSIZLIK

Hep söyleriz ya, ‘Türkiye tam bağımsız bir ülke olması gerekir’ diye… Ancak bir türlü olmuyor. Ülkemizin tam bağımsız olabilmesi için en önemli koşul, güçlü bir ekonomi. Bunun için ne yapmamız lazım? Bilim, kültür, sanat, tarım ve hayvancılık alanlarında ileri seviyede üretimler yapmamız lazım. Bu konuda ne kadar yetersiz olduğumuza dair, Eskişehir’de ciddi bir olay yaşandı. Şehrimizdeki onlarca çiftçi, bin bir emek, zaman ve para harcayarak ürettikleri ıspanağa pazar bulamadıkları için toprağa gömdü! Ondan sonra ‘ıspanak pahalı’ dediğimizde, vatan haini ilan ediliyoruz, öyle değil mi? Yahu kardeşim, devleti yöneten iktidarın görevi ne? Tarım politikasını sağlıklı planlamak. Ancak görülüyor ki, iktidar bu konuda sınıfta kaldı. Bu durumu Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan çok doğru bir ifadeyle açıkladı ve dedi ki: “Biz şu anda diyoruz ki plansız bir üretimimiz var, planasız bir pazarımız var. Tarım Bakanlığımızın bir politikası olmalı.”

LÜLETAŞI FESTİVALİ İÇİN ÖNERİ

Yaz geldi… Yazın gelmesiyle beraber belediyeler de festival sezonunu açtı. Bu noktada özellikle Odunpazarı Belediyesi’nin festivalleri dikkat çekiyor. Hepsi birbirinden nitelikli, Odunpazarı’nın dokusu gözetilerek yapılan ve geleneksel hale getirilen festivaller. Önce, o festivalleri sıralayalım: Uluslararası Ahşap Heykel Festivali (17-23 Haziran), Lületaşı Festivali (4-7 Temmuz), Uluslararası Seramik Pişirim Teknikleri Çalıştayı (21-25 Ağustos), Uluslararası Cam Festivali (25-29 Eylül). 
Görüldüğü üzere, Lületaşı dışındaki tüm festivaller uluslararası düzeyde. Belki ilerleyen yıllarda Lületaşı Festivali de uluslararası boyutta yapılabilir. Çünkü dünya rezervinin yüzde 75’i ülkemizde olsa da; ABD, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İspanya ve Fas’ta da lületaşı çıkarılıyor. Gerçi oralarda çıkan lületaşının kalitesi bizimkine yaklaşamaz ama… Ayrıca bir öneri sunmak istiyorum. Bu yılki Lületaşı Festivalinin teması, kömürlü termik santral karşıtlığı üzerine kurulmalı.

FUAT ÇAPA İKNA EDİLMELİ

Eskişehirspor’un yeni Başkanı Osman Taş ve ekibi, seçildiği andan itibaren çalışmalarına hızla başladı. Genel Kurul öncesinde seçilir seçilmez ‘ödeme yapma’ sözü veren Taş, seçildikten hemen sonra bu sözü tuttu; hem personele, hem futbolculara, hem de teknik heyete ödeme yaptı. Bu sayede takımımız, bayrama da moralli girecek. Şimdi önümüzde ivedilikle çözülmesi gereken bir problem daha var. Nedir o? Teknik direktör problemi. Fuat Çapa, ‘kesin kalacağım’ da demiyor, ‘kesin gideceğim’ de demiyor. Yeni yönetimin Çapa’yla çalışmak istediğini biliyoruz. O halde Çapa, yeni yönetimin kendisini belli konularda ikna etmesini bekliyor olabilir. Tabii taleplerinin ne olduğunu bilemiyoruz. Ancak tavsiyem, Fuat Çapa’nın bir şekilde ikna edilip takımın başına geçirilmesi. Çünkü takımı çok iyi tanıyor, kurum kültürünü benimsemiş, personelle iyi ilişkiler kurmuş bir isim, Çapa. Dahası, taraftarın da sevgisini ve güvenini kazanmış bir teknik adam. 

ESKİŞEHİR'İ YOK ETMEYİN!

Onlar, kömürlü termik santral kurmak ve bununla beraber Eskişehir’i yok etmek için her yolu deniyorlar, hukuku dahi ayaklar altına alıyorlar; bunu yaparken yüzleri bile kızarmıyor. Bıkmıyorlar, inatla ‘yapacağız’ diyorlar. Ancak biz de Eskişehir’in havasını, toprağını, suyunu, insan sağlığını korumak adına bıkmadan mücadele edeceğiz ve garabet niteliğindeki kokuşmuş santrali kurdurtmamak için hukuki zeminde elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bakın hep ifade ettiğimiz bir şey vardı. Mihalıççık’ta bir santral var. Kardeşim o santrali faal hale getir, Alpu’ya santral kurmaktan vazgeç! Bu önerimiz karşısında ‘çıt’ çıkmıyordu. Şimdi önemli bir gelişme yaşandı. TMSF Başkanı Muhiddin Gülal, Mihalıççık’taki santralin 1,1 milyar lira muhammen bedelle ihaleye çıkarılacağını açıkladı. Hah, tamam işte! Bulun santral satın almak isteyen bir babayiğidi, tam kapasite çalıştırsın. Şu, şehrin göbeğine santral dikme fikrinden de vazgeçilsin.

FOTOĞRAFIN DİLİ OLSA

Recep Tayyip Erdoğan: İstanbul gidiyor Devlet Bey, ne yapacağız?
Devlet Bahçeli: Seni bilmem ama ben CHP’yle ittifak yapar keyfime bakarım…
 

BİR TWEET

GAYE USLUER
Ali İsmail’i hasta yatağında tanıdım. Sevgili Emel Hanımı, Şahap Beyi, Gürkan’ı o yatağın yanı başında tanıdım. Yaşadıkları acının ortağı olduk. Yettik mi bilmiyorum. Ali İsmail’in acısı hepimizin yüreğine kazındı. Şairin dediği gibi “Kör olasın demiyorum, kör olma da gör beni.” 

DÜNYA İNSANLARI

FOTOĞRAFI: REUTERS
Gezi Parkı olaylarının simgeleşmiş fotoğraflarından bir tanesi… 

AFİŞ

ER RYAN'I KURTARMAK
1998 ABD yapımı filmde, dört çocuk annesi bir kadın, İkinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği üç oğlunun ardından fazlasıyla yıpranmıştır. Şimdi tek dileği, hayatta kalan tek oğlunun savaştan sağ salim dönmesidir. Yakarışları karşılık bulur ve Başkan tarafından verilen bir emirle, James Ryan’ın ne pahasına olursa olsun bu savaştan sağ çıkması sağlanacaktır. Normandiya çıkarmasının yapıldığı gün, sekiz kişilik bir asker birliği farklı bir göreve, Ryan’ı kurtarma görevine atanır. Ancak Yüzbaşı John Miller tarafından yönetilen bu birim, can pazarının yaşandığı bu zorlu ortamda hakikatli bir yaşam mücadelesine atılacak; tek bir adamı kurtarmak için sekiz kişinin hayatının tehlikeye atılmasının meşruluğunu sorgulayacaktır.