Son olarak Anadolu Üniversitesi’nde bir genç canına kıymış. Haberin ayrıntılarını paylaşmayacağım. Fakat ülkemizin giderek, “Mutsuz insanlar memleketi”ne dönüştüğü ortada.
Son olarak Anadolu Üniversitesi’nde bir genç canına kıymış. Haberin ayrıntılarını paylaşmayacağım. Fakat ülkemizin giderek, “Mutsuz insanlar memleketi”ne dönüştüğü ortada.
Medyada “İntihar haberi yapılmaz” diye özetleyebileceğimiz ve çok az gazetecinin uyduğu bir kural var. Gerekçesi ise basit, yapılan araştırmalar gösteriyor ki intihar haberleri, kendini öldürmek isteyenler üzerinde olumsuz etki yapıyormuş ve yeni intiharlara neden oluyormuş. Bu sebepten dolayı intihar haberini çok özel durumlar hariç girmemeyi tercih ederim.
Ancak “İntihar haberi yapmayacağım” demek, Türkiye’de intihar vakalarında hızla tırmanışta olduğunu görmezden geleceğim demek değil.
Bunu rakamlar da doğruluyor. 2001 yılında yüz binde 4 olan intihar oranı, bugün yüz binde 5 seviyesine ulaşmış. Yani AK Parti’yle geçen 20 yılda intihar rakamları nüfusa oranla yüzde 25 kadar artmış.
Şimdi AK Partili dostlarımızın tuhaf bir huyu var. İşlerine gelmeyen bir şeyle karşılaştıkları zaman, “Doğru değil! Yalan!..” diye kestirip atıyorlar. Halbuki TÜİK’in verileri her şeyi net olarak gösteriyor. Bu durumda da AK Partili dostlarımız ikinci savunma mekanizmasına geçiyorlar, “Eskiden daha beterdi” savunması…
Mesela “Vatandaş askıda ekmek kuyruğunda” mı dediniz? Bu gerçeği reddedemeyecekleri için “1941 yılında ekmeyi karneyle alıyorduk” demeye başlıyorlar.
İster misiniz şimdi çıkıp da “1935 yılında CeHaPe zamanında karne olmadan intihar bile edilemezdi” desinler?
Ne kadar da demokratsınız öyle?
“Demokrat Dede”miz Kemal Kılıçdaroğlu “Kim kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlar tartışılır hale getirirse, kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım. Çok açık çok net söylüyorum” ifadelerinde bulunmuş.
Bir partinin tartışılması çok doğal ve gerekli bir şeydir. Ayrıca kendine güvenen liderler eleştirilmekten korkmaz, bilakis mutlu olurlar. Ancak diktatörler kendisini eleştirenleri kovar…
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu gördükçe gözlerim yaşarıyor. Ne kadar da demokratmışsınız öyle?.. Yani neymiş? Kongre bittikten sonra herkes haddini bilecekmiş. Yok birileri çıkıp da “Bu iş Kılıçdaroğlu’yla olmaz” derse, onu partiden atacakmış.
Türkiye’ye demokrasi getirmek isteyenlerin önce kendi partilerine demokrasi getirmesi gerekmiyor mu? Ben mi yanlış düşünüyorum acaba?..