Bir sohbette “Amigo Orhan” , Mobilyacılar Derneği Başkanı “Recep Yıldız”a sormuştu :
“Ekmeleddin Bey için ne diyorsun?”
Hiç düşünmeden yanıtladı Yıldız:
"Partim seçmişse, benim söyleyecek hiçbir şeyim olmaz. Oyum Ekmel Bey’e..."
Ya bazıları?
"Sandığa gitmem..."
Bilmezler mi, bu iki kelimenin tek anlamı vardır:
"Verilmeyen oy da Tayyip’e sayılır..." 100 yaşındaki Atatürkçü “Muazzez İlmiye Çığ” bile ezber bozuyor:
"Eğer gücüm yetse, bayrağı alır, Ekmeleddin Bey’in önünde koşardım..."
………….
“Anastra”, beynin dinlenme oyunudur…
Kafanızdaki sorunları masanın bir yanına koyar, çıkıp giderken alırsınız sanki...
Geçen akşam da, eğitimci dostlarımız “Emin Dağlı ve Sabahattin Çobanoğlu” rakiplerimizdi... Ortağımız da “Recep Yıldız...”
Ama öyle bir "yıldız” kaydı ki…
Bazen dalıp gidiyordu...
Mırıldanıyordu:
"Ekmel”
"Ekmeleddin..."
Oyum senin!..
Derken, ilk oyun güm!..
“Seçimin ilk turuydu sanki!
İkincisine başladık...
"Yıldız yine aynı!"
Emin Dağlı, "Kusuruna bakma artık" dedi:
"Ne de olsa adı Recep!"
………….
Amigo Orhan, Yıldız’ın yanıtını çok beğenmişti…
Ve de "Haklısın" kardeşim dedi:
"Bir maç da biz kazanalım ya!"
Anastrada yenildik ama…
“Ekmeleddin’i öğrendik vesselam!..”
Günün İncisi
Piyasadaki dost, kasadaki paradan kıymetlidir.
Özdeyiş
Zengine, "Güle güle giy", fakire, "Nereden buldun?" derler...
Yahudi Atasözü
Günün Balı
Bugün gölgede oturabiliyorsan, yıllar önce birisi oraya ağaç diktiği içindir...
Warren Ruffett
Cuk
Artık o atasözü de değişti.
"Su küçüğün, söz savunmanın!"
İbrahim Ormancı
Günün Şiiri
Biçimler
Sımsıkı avuçlarda yazgılara sığmayan
Tek sözdü başkaldırı o geceli çağrıda
Sen varsan anılarda güçlenir direncim
Umut bekler gibi en uzak yıldızlardan
Korkusuz yürüdük dağlara karşıt
Ertelenir yarına yüreğimde sen varsan
Her yalnızlık ağrısında ulaşılan doruğa
Sabırsız bir bölümdü o uzak yenilgimiz
Biçimler çizdik bembeyaz duvarlara
Gönenir bilincin belleğimde sen varsan
Engin Aşkın (Varlık-1978)
Günün Olayı
Cumhurbaşkanlığı yarışı hızlanırken Erdoğan diyor ki:
"Direksiyon bizde, birileri frenle, debriyajla oynuyor."
Frenle oynayanlar, muhtemel sivil faşizm istikâmetine gittiğimizi düşünenlerdir...
Günün Biberi
Erdoğan, öteki adayların atlarla yarıştığı Cumhurbaşkanlığı koşusuna motosikletle katılırken, "vizyonunu!" da açıkladı.
"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!"
Emre Kongar
Ne vergiler vermişiz!
Dr. "Faruk Güçlü"nün yazdığı "Vergi Türleri Sözlüğü"nde, geçmişte ödediğimiz ya da ödemekte olduğumuz vergiler kısa tanımlarla yer alıyor…
"ARUSÎİE": Gerdek resmi olarak da biliniyor. Osmanlı’da evlenen kadınların kocalarından alınan maktu vergi.
"CANAVAR" : Hınzır resmi olarak da bilinir. Osmanlı döneminde domuz besleyenlerden domuz başına 4 para olarak alınan vergi.
"PENCİK" : Savaşta gazilere verilen ganimetlerin arta kalan kısmından vergi olarak alınan beşte biri.
"PEŞKEŞ" : Osmanlı döneminde devlet büyüklerine hizmet karşılığı halktan toplanarak verilen para.
"İMBADİYE" : Savaş zamanlarında halktan toplanan vergi…
Neler oluyor bu Eskişehir'de?
Geçenlerde "Osman Cemoğlu"nun Eskişehirspor ve yönetimle ilgili nefis bir yazısı vardı..
Başlığı da ilginçti:
"Oralarda neler oluyor?”
Esinlendik ve benzer bir başlık attık ama, konumuz spor değil...
Yıllardır yazar çizeriz...
Polisin çalışmak için can attığı kentlerin başında "Eskişehir" gelir...
Neden?
"Huzurlu ve polise fazla iş düşmeyen bir kent olduğu için..."
Rahmetli "Gaffar Okkan" da hep söylerdi:
"Şanslı bir polisim... Önce İzmir, sonra Eskişehir’de görev yapıyorum..."
Evet ama, son yıllarda neler oluyor gerçekten bu kentte ?
"Şinasi Kula", gazetedeki köşesinde, ES TV’deki "Sabah Kahvesi"nde günlerdir çırpınıyor...
Anadolu'da manşet haber olarak da çıktı:
"Eskişehir'de Bonzai Yaygın..."
"Çocuklarımız için birlikte savaşalım" diyor Şinasi... Kulak veren var mı?
Yalnız bu mu?
Şehrin merkezinde silahlar konuşuyor, öldürmeler, yaralamalar çığ gibi büyüdü...
Olaylar Ramazan ayında bile devam ediyor... Son olarak Cumhuriye mahallesinde ve Yaprak sokakta kurşunlar uçuşuyor... Burası şehrin merkezi... Acaba diyoruz...
"Son yıllarda büyük göç mü aldık?"
Yaşlı çifte tatil kıyağı
Seyahat acentası sahibi dünyanın çeşitli yerlerinin harika fotoğraflarının sergilendiği vitrine iç geçirerek baktıklarını hissettiği yaşlı adam ve kadını içeri davet etmiş.
"Biliyorum böyle yerlere gidebilmeyi hayal dahi edemezsiniz” demiş :
"Ama ben sizi çok güzel bir yere göndermek arzusundayım. Tek bir itiraz bile duymak istemiyorum."
Hemen Sekreterine direktif verip iki adet uçak bileti ve beş yıldızlı bir otelde balayı süitinde yer ayırtmış…
Aradan bir ay geçtikten sonra yaşlı kadın onun ziyaretine gidip, "Teşekkür etmek için geldim" demiş…
"Nasıldı? Beğendiniz mi?" diye sormuş acenta sahibi… "Ne demek, harikaydı" demiş kadın:
"Yalnız bir şeyi öğrenmek istiyorum. Odamı ve yatağımı paylaştığım o adam kimdi?"
Teşekkürler
Temel, ailesi ile tatile giderken sütçü geldiği zaman okusun diye bir yazı bırakmış:
"Evde kimse yok, bir şey bırakmayın…"
Tatilden dönünce kapıda bir yazı:
"Teşekkürler… Bir şey bırakmadık!"