Sadi Seda yazdı
GÜNÜN SÖZÜ : Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş. - Hz. Mevlana
DEDEM DİYOR Kİ : Ansızın yükseliveren kişiler pek beğenilirler. Ama toprağa hızla basın bir kere, tozun, samanların, tüylerin yükseldiğini göreceksiniz.
12-18 Mayıs tarihleri arasında tüm Türkiye’de “Hemşireler Haftası” olarak kutlanır…
Her hafta veya özel günde olduğu gibi “Beyaz Melekler” olarak bilinen gerçek adıyla Hemşireler de yağlandı, sözler verildi, “Cek-Cak”lar edildi…
12 Mayıs tarihi aynı zamanda ‘Hemşireler Günü’ olması nedeniyle o gün sağlık emekçileri Hemşirelerin yaşadıkları sorunlar konuşuldu…
Sorunların çözümü konusunda sözler verildi…
13, 14, 15, 16 Mayıs hafta devam ediyor ama kimse hemşirelerin sorunlarının çözümü için bir karınca boyu adım bile attıklarını duymadık…
Ben bu özel gün veya haftalarda sorunları konuşmaktan çok, sadece kutlama yapılması taraftarıyım…
Bir gün kutlama yapalım, 364 gün sorun konuşalım!
Ama nafile, adettendir, bu özel günlerde sorunlar dile getiriliyor…
Mesela Avrupa’daki hemşirelere göre Türkiye’deki kamuda çalışan hemşireler 7 kat daha çalıştırılıyorlar…
Üniversite Hastanelerinde çifte standart var.
Aynı görevi yapan kadrolu devlet memuru sayılan hemşireler aç kalmayacakları düzeyde maaş alırken, özel statüde veya şirket elemanı olarak çalıştırılanlar ise asgari ücrete mahkûm…
Bunu başbakan, bakan da bilmesine rağmen ayrımcılığı gidermek için kılını kıpırdatmıyorlar…
Geçtiğimiz hafta Cuma akşamı ES TV’de yaptığım “Eskişehir Gündemi” programına Türk Sağlık-Sen Kadın Kadınlar Komisyonu Başkanı Hemşire Ayşe Kan ile Sağlık-Sen Kadınlar Komisyonu Üyesi Hemşire Işıl Soysal’ı konuk ettim…
O programda konuklarımdan “Hemşirelerin yaşadıkları sorunlar” hakkında çok önemli bilgiler edindim...
Örneğin sadece üniversite hastanelerindeki açığı kapatmak için 200 bin hemşireye ihtiyaç olduğunu…
Yine kamu hastanelerindeki açığın kapanması içinde 200 bin hemşirenin kadroya alınmasını…
Bu açık kapanmadığı sürece nöbetlerin düzensizliği, pozisyon sorunları devam edecek…
Hemşire açığından dolayı fazla ve sık sık nöbet tutan hemşirelerin bu düzensizlikten dolayı aile içerisinde sıkıntılar yaşandığını yine bu programda öğrendim…
Hemşire sayısının az olmasından kaynaklanan iş yükü fazla olan hemşireler, aile hayatı ve sosyal hayattaki sorumluluklarını da yerine getirmediklerinden bu programda haberdar oldum…
Bireysel sorumluluklarıyla sosyal sorumlulukları arasında mekik dokuyan hemşireler bir hastalık olarak nitelendirilen tükenmiş sendromuna maruz kaldıklarını dile getiren Türk Sağlık-Sen Kadın Kadınlar Komisyonu Başkanı Hemşire Ayşe Kan ile Sağlık-Sen Kadınlar Komisyonu Üyesi Hemşire Işıl Soysal’ın bu sözleri söylerken adeta gözlerinin içinin sulandığını gördüm…
Biraz daha yara kaşısam belki de canlı yayında içinde bulundukları psikolojik durum nedeniyle ağlayacaklardı…
Toplum tarafından olaylar ele alındığı zaman ise, hemşirelerin hastalar karşısında bazen umursamaz, hassas davranmama durumlarından yakınılmaktadır…
Hemşireler ise kendi görevleri kapsamına girmeyen işlerden sorumlu tutulmalarından dolayı rahatsız olduklarını söylüyorlar…
Hemşireler Ayşe Kan ve Işıl Sosyal, hemşirelik ve ebelik emeği açısından en büyük tehlikenin yetersiz istihdama bağlı ağır iş yükü ve 12 yılda üç kat artan sağlık hizmeti karşısında, istihdamın yeterince artırılmadığını vurguladılar…
Hemşire istihdamı konusunda Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında son sırada yer aldığını, hemşire ve ebelerin ayda 8-10 gün nöbet tutmak zorunda kaldıklarını, nöbetin sağlık çalışanlarının aile hayatını yok eden risk olmaktan çıkarılmasını da kaydettiler…
Aslında bir saatlik program içine sığdırdıkları sorunlarının hepsini burada gündeme getiremedim…
Yaşadıkları o kadar sorunlara rağmen insan sağlığını ön planda tutarak, yaşadıkları sorunları içlerine gömerek fedakârca görev yapan tüm hemşire ve ebelerin gün ve haftalarını bir kez daha kutluyorum…
Seslerini duyması gerekenler duyarda, yaşadıkları sorunların hepsi olmasa da yarısına çözüm getirilmesi halinde bile mutlu olacaklar….
*-*******
Daktilo Müzesi
Gazetecilik mesleğimde 41’nci yılımı çalışıyorum…
Mesleğe başladığım yılda doğan bir çocuk bugün 41 yaşında…
Meslek yaşamında çok sıkıntılı günlerim de oldu, mesleğimle onur ve gurur duyduğum günlerde yaşadım…
Yaşadığım sıkıntılara rağmen hiçbir zaman “Başka meslek seçemedin mi?” diye yakınmadım…
Aldığım maaşlar beni süründürdü ne de zengin etti…
Kazancıma devlet memurluğu yapan eşimin de kazancını katarak bir ev sahibi bir de 2005 model araba sahibi olabildik…
Mesleğe başladığım yıllarda bugünkü kadar gelişmiş teknoloji yoktu…
Haberleri daktilo ile yazardım…
Tercüman Gazetesi Eskişehir Bölge Bürosunda ise şimdi yerini bilgisayar ve internet alan telekse yazar, postane bağlantısı sayesinde gazetenin merkezi İstanbul’a geçerdim…
Bilgisayarla tanışmamız yeni sayılır…
Tercüman Gazetesi kapanınca, bende Odunpazarı Belediyesi’nde Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdür Vekili olarak göreve başlayınca yıllardır kullandığım emektar daktilomu bir öğrenci kardeşime hediye etmiştim…
Kendisi şiir ve kısa makaleler yazıyordu…
Odunpazarı Belediyesi tarafından “Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi” açılışı yapıldı
Odunpazarı Belediyesi tarafından “Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi” açılışı yapıldı. Müze Kurşunlu Külliyesi'nin karşısında bulunan eski Karakamil iletişim merkezi ve eski Eskişehirspor müzesinin olduğu binada faaliyet gösterecek. Gazeteci Tayfun Talipoğlu, Odunpazarı Belediyesi, yerel basın çalışanları ve bağışta bulunanların çabasıyla toplanan daktiloların açılış yapıldı. Açılışa gazeteci Tayfun Talipoğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı.
Açılışta konuşan Tayfun Talipoğlu, bir kenti sevmek için o kentte doğmanın gerekmediğini, o kentte anılar biriktirmenin de yeterli olduğunu belirterek, Eskişehir’e sevgisini dile getirdi. Talipoğlu daktilo müzesi hikayesini ise şöyle anlattı: “Ot dergisinde bir röportajda daktilolarla müze yapmak istediğimi söyledim. Sonra Odunpazarı Belediyesi Basın Yayın Müdürü Arif Anbar, Kazım Başkanla konuştuğunu söyledi ve böyle bir müze açalım dedi. Ben de Kazım Başkan’a bu yakışır dedim.”
Daha sonra konuşan Odunpazarı Belediye Başkanı Kurt, Eskişehir’i müzeler bölgesi haline getirmek istediklerini dile getirerek, “İnşallah yakın zamanda bu müzeyi başka müzeler izleyecek. O konuda çalışmalarımız sürüyor. Bugün bize daktiloları bağışlamak suretiyle önümüzü açan sevgili Tayfun Talipoğlu’na ve daktilo bağışlayarak müzemizi zenginleştiren bütün bağışçılara da teşekkür ediyorum” dedi.
Kurt, daktilo dışında bir sürprizleri daha olduğunu belirterek, cumhuriyetin ilk yıllarının Eskişehir Belediye Başkanı Kara Kamil’in de heykelini açacaklarını söyledi.
Son olarak konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen, daktiloların aslında konuşan makinalar olduğunu ifade ederek, bir dönem hayatımızda önemli bir yer tuttuğunu, verdiği örneklerle anlattı. Büyükerşen, “Yokluğun veya imkan sınırlılığının karşısında bu daktiloların hüneri çoktur. Ben ve benim yaşa yakın yaşlarda olanların nostaljisi olacaktır bu müze” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından müzenin açılışı ve bir dönemin Eskişehir Belediye Başkanı Kara Kamil’in heykelinin açılışı yapıldı.