Sadi Seda yazdı
Demokrat Parti’den telefon ettiler. “Pazar günü Genel Başkanımız Gültekin Uysal Eskişehir’e gelecek. Yanında Türkiye Günlüğü Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dr. Mustafa Çalık da olacak. Çalık, “Türk Siyasi Hayatının Güncel Meseleleri” konulu bir konuşma yapacak dediler.
“Geleceğim” diye söz vermiştim.
Pazar günü Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ı ve Dr. Mustafa Çalık’ı dinlemek için Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salona gittim.
Dr. Mustafa Çalık’ın ismini çok duymuştum.
Birçok yerde paneller katılmış, yaptığı etkili konuşmaları ile dinleyenlere Osmanlı ve Türkiye tarihi ile önemli mesajlar vermişti.
Geçtiğimiz hafta tesadüfen HaberTürk TV’yi açtığımda “Teke Tek” programı vardı.
Fatih Altaylı’nın sunduğu programa Dr. Mustafa Çalık Ankara’dan katılıyordu.
İlk kez Fatih Altaylı’nın geçtiğimiz haftaki “Tek Tek” programında Dr. Mustafa Çalık’ı dinlemiştim.
O programda da etkili bir konuşması olmuştu.
Gerçi Fatih Altaylı’nın sorduğu sorulara cevaptan çok, kendi kafasından geçenleri söyledi ise de beni etkilemişti.
Üç gün sonra da bu kez Taşbaşı Kültür Merkezi’nde bu kez karşımda konuşurken dinleme fırsatım oldu.
İki saate yakın bir konuşma yapmasına rağmen salonda bulunan 200’ü aşkın DP’li sıkılmadan sonuna kadar dinledi.
Akıcı bir konuşması vardı.
Osmanlı Tarihini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu aradan geçen çok ama çok uzun yılları 2 saate sığdırdı.
DP İl Başkanı Fevzi Yalçın,”Hocam devam edin” dese belki iki saat daha konuşacaktı.
Dr. Mustafa Çalık’tan önce Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal konuştu.
Uysal, o toplantının esas konuşmacısı olan Türkiye Günlüğü Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dr. Mustafa Çalık’a daha çok zaman kalsın diye konuşmasını kısa kesti.
Uysal’ın konuşması sırasında tuttuğum notlar arasında bana göre söylediği sözlerden en çarpıcısı şuydu:
“Türkiye, ya bendensiniz ya onlardan noktasına getirildi. Bugün Türkiye kurumları başta devlet olma noktasında bir numaralı vasfını yitirerek neredeyse devlet olma hakkını tarihin dışına düşme riskiyle karşı karşıya kaldığı bir noktada kendi içinde, kendi dışında her dakika çatışmaların tetiklenebileceği bir coğrafyada geleceğimizi aramaktayız. Türkiye’yi siyahla beyaz arasında sıkıştırarak, demokratik tavır alanlarımızı keşfetmemiz gerekirken her gün biraz daha daraldığını görüyoruz” oldu.
Ve şu sözlerle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da eleştirdi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki dünya beşten büyüktür. Eyvallah dünya beşten büyüktür ama ben Eskişehirimiz de ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti de Türk Milleti de hem sizden hem AKP’den büyüktür.”
Salona girmeden önce kapının önünde Genel Başkan Gültekin Uysal’ı bekleyenlerle ayaküstü kısa bir sohbet yaptık.
DP’nin İl Yöneticilerinden birisi,”Sadi Bey salon doldu. Şu anda protokolün oturması için ayırdığımız yerlerin dışında koltukların hepsi doldu. Salonu dolduramazlar diyenler akşam yerel TV’leri izlediklerinde bu sözlerinden dolayı umarım pişmanlık duyarlar” dedi.
Gerçekten de Taşbaşı Kültür Merkezi’nin kırmızı salonu doluydu.
Konuşmalardan sonra lobi de ikram vardı.
“Toplama mı yoksa gerçek partililer mi?” diye ikramda katılımcılara özellikle baktım.
Bende yıllarca o partinin içerisinde mücadele verdiğim için partilileri tanıyorum…
Katılımcıların hemen hemen hepsi özellikle eski partililer idi…
Yıllarca, hatta Adalet Partisi döneminden beri hiçbir beklenti içerisinde mücadeleler vermiş, bugün sayıları azalmış olsa da partinin “ağabeyleri” de ilerlemiş yaşlarına rağmen geldiklerini gördüm.
Onlar ilerlemiş yaşlarına rağmen hala partilerine sahip çıkıyorlar…
Geçmiş yazılarımda da yazmıştım.
Bugünde tekrar ediyorum.
DP Genel Başkanı Gültekin Uysal çok iyi, iyi niyetli ve beyefendi bir isim.
Ancak hiçbir konuşması beni etkilemedi, etkileyemedi…
Adeta “Kürsüde ders anlatan hocalar gibi” takır takır konuşuyor..
Konuşmasını dinleyenleri etkileyecek ne bir söz ne de hareket yok..
Kim bilir belki de yıllarca “Çoban Sülü”, “Baba” lakaplı Türkiye de bugün hala boşluğu doldurulamayan Süleyman Demirel’i dinledik, onun peşinden koştuğumuz için, mitinglerde ve özel davetlerde dinleyenleri nasıl coşturduğunu bildiğim için de Gültekin Uysal’ın konuşmaları beni tatmin etmemiş olabilir.
Özellikle DYP’nin iktidar olduğu dönemlerde partiye kayıt olan, bazıları belediye meclis üyesi yapılan, bazıları ise parti de yöneticilik yapan isimler, partinin içinde bulunduğu konumdan dolayı batan gemiyi terk eden fareler gibi onlarda terk etmişler…
Partinin başına örneğin Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider gelse inanıyorum ki kısa sürede partiyi derleyip toplar.
Hatta “umut merkez sağda” aşısını aşılabilirse AK Parti’den, MHP’den, hatta CHP’den de oy alarak DP’yi iktidara taşıyabilir…
-********
4 dönemdir koltuğunu koruyor
Geçtiğimiz hafta sonu Sakatlar Derneği sesiz sedasız! Kongre yaptı.
Latife olsun diye “sessiz sedasız” dedim..
Aslında çok sesli bir kongre olmuş.
Pazar günü Odunpazarı Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nin önünden geçerken tekerlekli sandalyeli 4-5 engelliyi gördüm.
Kendileriyle çok uzun süredir tanışırız.
“Hayrola ne işiniz var burada?” diye sordum.
“Sakatlar Derneği’nin Kongresi var” dediler.
“Sonuç ne oldu? Kaç aday vardı? Kim kazandı?” diye art arda üç soru sordum.
“İki aday yarıştı. Cafer Başkan seçimi kazandı” dediler.
“Salonda kim var? Cafer Bey burada mı?” diye sordum.
“İçeride” dediler.
Salona girdiğimde Cafer Eşen ile birlikte yanında 10 kişi ile birlikte çıkıyorlardı.
“Cafer bakıyorum sessiz sedasız kongre yapmışsın. Kaybedeceğinden korktuğun için mi basını davet etmedin!” diye takıldım…
“Sadi Bey benim korkum yok. Üç dönemden beri başkanlık yapıyorum. Bu dönem aday olmayı düşünmüyordum. Birileri kışkırttı. Haksız eleştirilerle beni yıpratmaya çalıştı. Bende o arkadaşa aday ol çık karşıma birlikte yarışalım dedim. Çıktı karşıma o 23 ben ise 126 oy aldım. Basını davet etmek inan aklımızda idi. Ancak hafta sonu biraz sıkıntılı geçince unutmuşuz. Seni görmesem yine aklımızda yoktu” dedi…
Cafer Eşen’i Sakatlar Derneği Başkanı olduktan sonra tanıdım…
Geçmişte samimiyetim yoktu…
Çalışkan ve dernek üyeleri için neler yaptıklarını yakından biliyorum…
Denizi sadece TV’lerde ve sinemalarda gören, evinden çarşıya bile gidip gelemeyen bedensel engellileri ilk kez Deniz ile buluşturan, kucaklaştıran, ayaklarını, bedenlerini tuzla suya sokmalarına sebep olan Cafer Eşen’dir.
Tabi ki Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın verdiği büyük destek sayesinde…
Bunun da mükâfatını dört dönemdir üst üste Sakatlar Derneği Başkanlığını kazanmakla gördü.
Geçtiğimiz Pazar günü karşısına Pazar günkü seçime kadar Başkan Yardımcısı olarak birlikte görev yaptığı Halil Yüce aday çıkmış.
Cafer Eşen 126 oy alırken, Halil Yüce ise 23 oy alabilmiş.
Cafer Eşen’in yönetim kurulu üyeleri ise şu isimlerden oluşuyor.
Rıdvan Sert, A. İhsan Yıldırım, Cafer Aşcı, Nazım Yurtsever.
Denetleme Kurulu: Hülya Ulutabanca, Murat Apaydın, Nihat Karataş.
Disiplin Kurulu: Soner Çoban, Murat Kurt, Niyazi Bilge, Nadir Koç, Hüseyin Yıldız.
Üst Kurul Delegeleri: Cafer Eşen, Soner Çoban ve Cafer Aşçı.