Yıl 1948
Varlık Dergisi soruyor:
"Cumhuriyet ve Milliyetçilik prensipleri dışında, laiklik, devletçilik, halkçılık ve inkılâpçılık prensiplerinin de bugünkü şartlara uyduğu kanaatinde misiniz?"
……….
Bu soruya ilk yanıtı veren "Yakup Kadri Karaosmanoğlu" olmuş:
-Saydığınız prensipler üzerine kurulmuş olan "Kemalist rejim", bizi günün birinde böyle bir zaafa düşmek, böyle bir felakete uğramak tehlikesinden masum kılacak kadar sağlam mıdır? Gönlüm buna “evet” demek istiyor, fakat ne yazıktır ki, yaşı henüz otuz yaşını bulamamış bu binanın ana gövdesinde açılmaya başlayan “gedikleri, çatlakları” görmemezlikten edemiyorum. “Hatip ve imam yetiştirme işi devlet eline verilmekle laiklik prensibine öldürücü bir darbe vurulmuştur…”
………….
66 yıl önceki bu satırları okuduktan sonra bugün için fazla söze gerek yok...
Karaosmanoğlu, daha o günlerde hatip ve imam yetiştirme işinin devlet eline verilmesine karşı çıkıyor...
Ya bugün?
"Bırakın devleti, devlet içinde devlete verildi!"
…………..
4+4+4’ler artık..
“4x100 koşusu oldu!”
"Binlerce kızımız küçük yaşta okullarından oldu...
"Koca bekliyorlar!..."
Okullarda “her yer hatip her yer imam" yolu açıldı...
Hani ikide bir..
"Dava-dava" deniliyor ya…
Yakup Kadri yıllar öncesinden uyarmış ama, gelen-giden iktidarlar üç maymunları oynamış... İşte, liselerde de türban serbest oldu…
Çok yazıp-çizdik..
"Tehlikenin farkında mısınız” diye...
“Dava dedikleri buydu işte!”
Candaş mısın, yandaş mısın?
Yıllarca yanıt vermeye çalıştık...
"Gazeteci misin amca?"
-Evet..
"Bize okuldan ödev verdiler. Türkçe öğretmenimiz bir gazeteci ile röportaj yapmamızı istedi. Sizinle yapabilir miyiz?"
-Gayet tabii...
"Peki amca, gazetecilikte sahte haber, yalan haber nasıl yapılır?"
………….
8. sınıf öğrencisinin daha adımızı bile sormadan yapıştırdığı tokat gibi soruydu!
Küçücük beyinden böyle bir soru beklenir mi?
Düşündük ve hak verdik...
"Koskoca beyinler aşılarsa, neden olmasın?"
Geçen gün de yenisiyle karşılaştık...
Bir arkadaşımızın ortaöğretimdeki çocuğu sordu:
"Babam gazeteci olduğunu söyledi... Merak ettim.. Candaş mısın, yandaş mısın?”
Dilimiz tutuldu!..
Yalan haberin tanımında kullanılan "asparagas" sözcüğü bile tarihe karıştı galiba...
Genç arkadaşlarımızı uyarıyoruz !..
Size de böyle bir soru gelebilir...
Hatta..
"Hangi gazetede çalışıyorsun?"
Sorusu da olabilir...
Diyelim ki "X" gazete...
"Yapma yaa!" diyebilir çocuk:
"Demek yandaşsın haaa!.."
Günün Şiiri
Şimdisiz
Ama rüzgar hep aynı yönden eserdi
Bir deli kuştu yüreğim o zamanlar
Cümle yaratıklardan öte
Cümle sevilenden ulu
Sarmıştı o ipek ceylan yavrusunu
Ama rüzgar hep aynı yönden eserdi
Almıştı ellerini en güzel iklimlerden
Tutup öpmüştü, alnına koymuştu
Korkusuz yollara götürmüştü
Daha yeşildi inancım nisan otlarından
Üstünde kırmızı güllerin oynaştığı
Saçlarında gülümseyen parmakların...
Mete Şamilgil
"Sen de mi Brütüs?"
Roma İmparatoru “Jül Sezar”ı manevi oğlu "Brütüs" ün bıçaklayarak öldürdüğünü bilmeyen yoktur.
Peki "Brütüs”,kendisine babalık yapan adamı neden öldürmüştür?
Yakınları sorarlar:
"Sezar seni kimsesiz bir çocukken yanına aldı, besledi, büyüttü. Onu neden öldürdün?
Sezar’dan neden nefret ediyordun?”
Brütüs gülümseyerek, “Hayır, yanılıyorsunuz” der:
"Diktatör olmasına rağmen ben Sezar’ı seviyordum. Ama Roma'yı daha çok seviyordum!”
Temel’le maymun uzayda
NASA’da yeni bir deneme yapılıyormuş.
Başvuran gönüllüler arasında Temel astronot adayı olarak seçilmiş. Üç aylık bir eğitimden sonra da astronot olmuş.
Beklenen gün gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine bindirilerek uzaya gönderilmiş.
Atmosferden çıktıktan sonra Temel kendisine verilen talimatlar doğrultusunda yandaki zarfları açmış. Maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumaya başlamış. Maymunun görevleri şöyle sıralanıyormuş:
"Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak, iki saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak. Mekik içindeki hava basıncını, ısı iletkenlik eğerlerini aşağıya bildirmek…”
Temel sonra da kendi görev kartını açmış, onun görevi kısaymış:
"Maymunu iyi besle…”
Taksi şoförü Temel
Taksi şoförlüğüne başlayan Temel’e yol göstermek için ilk müşterisi sırtına şöyle bir dokunmuş. Anında acı fren yapan Temel kendini dışarı atmış.. Müşteri şaşkın bakarken de "Kusura bakma abi" demiş :
"20 yıldır cenaze arabası kullanıyordum, bugün taksi şoförü olarak ilk günümdü!"
Günün Balı
Kadınlar kendilerini güldüren erkekleri seviyormuş...
Erkekler de analarını ağlatan iktidarları!..
Kıssa-dan
Eskiden "Rüşvetin belgesi olur mu?” diye sorulurdu ya..
Dikilen gökdelenler belgesi değil, anıtı oldu...
Akif Kökçe
Özdeyiş
Siyasetçinin sözüne, kışın güneşine, kadının işvesine güven olmaz!
Günün Sözü
Hayat başlar ve biter...
Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırabildiğin önemlidir.
Amin Maalouf
Günün Olayı
“Cenabı Allah" kavramını her cümlede imamlardan çok siyasiler kullanıyor.
Allah'a havale etmek, yasalardaki sorumlulukları örten bir işlev görüyor...
Namık Çınar
Günün Biberi
Ahlâkın makbul olduğu ülkelerde, kamyon köprüye çarparsa, kamyon zarar görür,
köprü sağlam kalır.
Ahlaksızlığın makbul olduğu ülkelerde kamyon sağlam kalır, köprü çöker...
Tuğrul Pekin
Kral’ın inanç özgürlüğü
İsveç halkı Paganizmden Katolik inancına geçmiş ve daha sonra Almanya’nın baskısıyla Protestanlığı seçmiş. İsveçliler’in büyük çoğunluğunun bugün Hristiyanlıkla ilgisi olmasa da, Kraliyet ailesi Protestan inancını korumakla yükümlü. Eğer kral, inanç özgürlüğünü kullanarak başka bir mezhebe ya da dine geçmek isterse, krallığını kaybediyor. Bu da her türlü özgürlüğün savunucusu İsveçlilere tarihin bir cilvesi olsa gerek…
Tabii bize de….
“İnsan haklarını konuşmadığımız gün var mı?”