Aklım almıyor, var olan duruma nereden bakarsam bakayım çıkar bir yol bulamıyorum, dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Çünkü bugün yaşadığımız acının tek izahı bu adı çözüm olan çözülme süreci…
Bu süreç öyle bir akıl zorlamasına soktu insanları, bu nasıl iştir dedirtti.
Suruç da yaşanan patlamaya kadar bu şerefsiz teröristlere PKK diyemedik medya organlarında. Bölücübaşı katil Apo yazamadık, diyemedik. Bunu yapan suçlu oldu.
Eline bu katilin afişlerini alanlar düşünce özgürlüğüyle dolaştı, eylem yaptı cadde ve sokaklarda Türkiye’yi tehdit etti, İşgalci faşist T.C. sizi son kez uyarıyoruz diye açıklama yaptılar nevruz da. Çok uzakta değil hani Anadolu Üniversitesi’nde yaptılar bunu tek bir müdahale tek bir ceza almadan yollarına devam ettiler. Onlar bunu rahatça yaparken elinde Türk bayrağı ile yürümek isteyen gruplar provokatör oldu, onlara izin verilmedi, süreci baltalayamazsınız dendi.
Akil adamlar gezdirildi şehir şehir, Eskişehir’e de geldiler. Bize kendileri de nasıl olacağını bilmedikleri bir süreci pazarlamaya çalıştılar. Bizzat hatırlıyorum, Söz alıp ben bu sürece karşıyım, bir baklava çaldığı için 10 sene hapis cezası alan çocukların olduğu bir coğrafya da, katiller cezasız kalamaz dedim. “Terör siyasallaşmalı dediler bana, tek çözüm bu, yoksa daha çok acı çekeriz, annelerin ağlaması daha mı iyi” diye psikolojik baskı kurmaya çalıştılar.
Sayın Öcalan’ın düşünceleri çok önemli diyen İktidar vekilleri, Bakanlar oldu. İmralı’ya turlar yapıldı sık sık. Habur’da ayaküstü mahkemeler kuruldu, davul zurna çaldırıldı. Barış iklimindeyiz bakın şehit haberleri yok denildi. Doğu ve Güneydoğu’da PKK’lı cenazesi geçerken karakol binasından Türk bayrağını kaldıracak kadar pasifleştirildi asker. Kendi ordusunu kurduğunu ilan ederek, yol kesen, kimlik taraması yapanlar teröristten değil fasulyeden sayıldığı için pek haber değeri olmadı medyada. Haber yapana da hoş gözle bakılmadı, barışı bozacaksın anaları ağlatacaksın dendi.
Talabani, Barzani onur konuğu oldu, beraber konserler şarkılar söylendi, o zaman ki adı BDP olan HDP içinde T.C.’ye mesajlar veren deklarasyon yayınladı. İktidar sahipleri aman maşallah, canım maşallah dedi. Onlar öyle deyince onlara destek veren, oy verenler de maşallah dedi.
Tüm bunlar 7 Haziran’dan sonra tersine döndü.
Terör örgütü PKK oldu, çözüm süreci diyen hain, Sayın Apo diyenler de vatan haini oldu. Üstelik terör siyasallaşmalı diyenler HDP barajı aşınca bunlara güven olmaz, bunlarla çözüm olmaz diyerek aslında sürecin en başından çözülme süreci olduğunu da itiraf etmiş oldular.
Şimdi yarım ton patlayıcı ile yapılan operasyon sonrası deniyor ki çözüm sürecinden istifade etmiş ve mühimmat depolamışlar. Tamam, ama o süreci başkası mı yürüttü, başkası mı yaptı? Ve tüm bunları akıl eden hiç mi olmadı.
Siz değil miydiniz biz çözüm sürecinde ordumuzu güçlendirdik, kendi silahımızı, kendi insansız hava araçlarımızı, uydularımızı yaptık diyen.
Ne oldu o insansız hava araçlarına, silahlara ve ne oldu öve öve bitiremediğiniz İstihbarat birimlerine? Bu kaçıncı saldırı, bu kaçıncı acı? Nerede istihbarat önlem ve nerede üstün teknoloji. 24 saat geçmeden şehit sayısını bile tespit edemeyen üstün teknolojiyle mi övüneyim ben.
Ve hepsinden önemlisi neden teröristlere sadece karşılık veriyoruz. Neden onlar saldırmadan kara harekatı yürütmüyoruz, püskürtmüyoruz da durmadan saldırsınlar diye bekliyoruz, boş duvarları bombalıyoruz. Terörle mücadele mi ediyoruz, direniş mi yapıyoruz varın sizin düşünün. Sonra da 3 ayda 180 derece dönüş yapmışlar olarak doğruları söyleyenlere tehditler savurun tamam mı? Onları Hain ilan edin ama dikkat edin, dün de PKK’ya barış askerleri diyordunuz neredeyse.. Yani tersiniz düzünüz karışmış.