Demek ki kentimizin önde gelen siyasetçilerine yapılan eleştirilerin yüzde biri Tambova’ya yapılsa, kahrından verem olacak iyi mi?!
23 Ekim 2018 tarihinde kaleme aldığım “Adam” başlıklı yazım üzerine, yazımın birinci dereceden muhatabı olan DSP Genel Başkan Yardımcısı Dilara Tambova, cevap hakkını kullanmak istedi.
*
Dilerseniz önce, söz konusu yazımı kısaca özetleyerek hatırlatmak isterim. Tambova geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamasının bir bölümünde, “Ecevit’in ilkelerinin yaşatılacağı ve projelerinin gerçekleştirileceği yer sadece Demokratik Sol Parti’dir” şeklinde bir ifade kullanmıştı. Ancak Bülent Ecevit, Tambova’nın bu açıklamasının aksine, hayalindeki Köy-Kent projesini, dönemin Başbakanı AK Parti’li Recep Tayyip Erdoğan’ın yapmasını ya da devam ettirmesini istemişti. Yani Ecevit, devlette devamlılık ilkesini temel alarak, ‘bu proje benim projemdir ve DSP’den başka bir parti projemi yapamaz’ demedi. Ben de bu noktada Dilara Tambova’nın, Bülent Ecevit’i anlayamadığını söyleyerek bir takım eleştirilerde bulundum. (Adam başlıklı yazımın tamamını www.anadolugazetesi.com adresinden okuyabilirsiniz.)
*
Şimdi, gelelim Dilara Tambova’nın söz konusu yazıya dönük cevabına… Öncelikle şunu belirtmek isterim: Yazılarımdaki muhatapların cevaplarının tümünü, hiçbir kesme yapmadan yayınlama anlayışım olduğunu biliyorsunuz. Cevap metinlerinin içerisinde aşağılama, hakaret, argo, küfür ifadeleri yer alsa dahi, o ifadeleri de yayınlamaktan çekinmiyorum, bunu da biliyorsunuz.
*
Biraz sonra okuyacağınız cevap metninin, siyasi bir kişiye yakışmayacak cinsten olduğunu ifade etmek zorundayım. Zira cevap metninden sonra, Tambova’ya, gelecek siyasi yaşamında faydalı olacağını düşündüğüm birkaç öğüt vereceğim.
*
Şimdi, Tambova’nın, birçok kişiden intikam alır cinsten hırsla kullandığı ifadelerin yer aldığı o açıklamasını okuyalım: “Öncelikle, kaleme aldığınız yazıyı üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek ve siyasi tecrübesizliğime atıfta bulunmanıza cevap vermek isterim. 10 yıla yaklaşan profesyonel siyasi yaşamımda, neredeyse 6 seçim görmüş ve bir defa Büyükşehir Belediye Başkanlığı, iki defa da milletvekili adaylığı olmak üzere etkin bir çalışma dönemi geçirmiş bir kişiyim. Örgütlerde yöneticilik, il ve ilçe başkanlığı yapmış, birilerine yakın durmaya çalışarak değil, onlarla çatışarak, her türlü zorluğa ve baskıya karşı direnerek yani kolaycılığı değil zor olanı seçerek bu günlere gelmiş bir siyasetçiyim. Bunları bile göz ardı ederek, hakkımda yazı yazan bir kişinin gazetecilik tecrübesinden, aslında, benim biraz şüphe etmem gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca ilçe başkanlığım sürecinde bu tür yazıları yazan başka başka kişilerdi. Ama bugün o kişiler, farklı yerlerde, farklı şeyler yazıyorlar. Yani birilerinin şahsıma yönelik sistemli yıpratma girişimleri o günden bu güne devam etmekte. Yöntem ve yaklaşımlar aynı, ama kalemi tutan kişiler farklı. Siz de o kişilerin tecrübelerinden, kendi adınıza bazı çıkarımlar yapmalısınız. Bu arada, yazınızda biraz haddinizi aşan sözler sarf etmişsiniz. Ve yazık ki! Aslında siz benim ne demek istediğimi anlayamamışsınız ya da bilerek anlamazlıktan gelmişsiniz. Ayrıca şunu net olarak ifade edebilirim, CHP’ye karşı asla öfke duymadığım gibi, bu partiye yıllarını veren ve gerçek CHP’liler diye yorumlanan çok sevdiğim ve değer verdiğim, karşılığında da saygı gördüğüm pek çok CHP’li tanıdığım vardır. Herhangi bir CHP’li ya da bu partiden seçilmiş bir kişiyle, hiç bir husumetim, kişisel bir sorunum ya da bir çıkar çatışmam asla olmadı ve siz olduğunu ortaya çıkarabilirseniz eğer, buyrun bekliyorum. Yapmış olduğum açıklamalar, olayları yorumlamak ve yanlışlıkları dile getirmekten ibaret olup, asla kimseye karşı öfke içermemektedir. Ayrıca, benim siyasi hedeflerine ulaşamamış birisi olduğumu yazmışsınız. Bu şehirde yaşayıpta, benim ikbal peşinde koşmayan, bazı insanlar gibi ‘birilerinin’ emir ve talimatlarıyla hareket etmeyen, kimseye boyun eğerek siyasi makam sahibi olmaya çalışmayan bir kişi olduğumu bilmeyen yoktur. Birileri gibi! İkbal uğruna, her şeyi yapabilecek bir insan olmamam ve bu tutumu tercih etmemiş olmam kabahatse eğer, kabul ediyorum. Ayrıca yazdığınız bu yazı, gazetecilik refleksi ya da habercilik duygusuyla yazılmış olmaktan çok birileri adına ve onlara sahip çıkma iç güdüyle yazılmış gibi görünüyor. Çünkü siz, benim açıklamalarımda belli bir kişiyi hedef aldığımı ifade etmişsiniz. Ancak ben her zaman için, fail ile değil, fiil ile yani ortadaki olay ve meselelerle ilgili yorum ve açıklama yapan bir kişiyim. Bu güne kadar, siyasi eylem ve söylemleri dışında, kimsenin şahsiyeti ile ilgili tek kelime konuşmadım ve tek satır yazı yazmadım. Yapmış olduğum son açıklama sadece bir kişiyi hedef alarak yapılmış değil, başta Sn Kılıçdaroğlu olmak üzere, siyasal söylem geliştiremeyen ve hayattayken Sn Ecevit’i acımasızca eleştirip, şimdilerde siyasi mirasına sahip çıkmaya çalışanlaradır. Eğer bunu yapanların içinde savunmaya çalıştığınız kişi varsa, ona da iltimas geçecek değilim. Ecevit’leri hiç anlayamamış olmamla ilgili eleştiriniz de abesle iştigaldir. Belki bilmiyorsunuz. Yıllardır Ecevit’lerin kurduğu bu partide siyaset yapmak bir yana, yüksek lisans tezimi Siyaset Sosyalojisi ve Rahşan Ecevit’in Siyasi Yaşamı üzerine yazdım. Ve Rahşan hanımdan, kendi el yazısıyla teşekkür almış birisiyim. Bu çalışmayı yaparken Rahşan hanımla birlikte, Bülten Ecevit’i de kitabi ve akademik olarak anlama imkanım oldu. Bütün Eskişehir kamuoyunda yer aldı ama, siz bir gazeteci olarak onu da kaçınmışsınız sanırım. Bence siz, sadece belli bir yere odaklanmışsınız. Tabi ki bu sizin sorununuz. Ancak bu yazı, maksadını aşan hatta başka kasıtlarla yazılmış, şahsıma yönelik haksız ithamlar içeren bir karalama yazısıdır. Bu sebeple sizi kınıyorum. Bu yazıyla birilerini mutlu etmiş olabilirsiniz. Ama başka bir insanı da rencide ettiğinizi, üstelikte bu kişinin bir kadın olduğunu ve en azından kişisel nezaket açısından, bu durumu içinize sindirememiş olduğunuzu düşünmek isterdim. Yazınızda, şahsıma isnat ettiğiniz her satıra, istediğiniz zaman, istediğiniz platformda cevap vermeye hazırım. Benim siyasi duruşum ve açıklamalarımda sizi rahatsız eden, anlamak ve bilmek istediğiniz ne varsa, bana sorabilirsiniz. Hatta öyle zor sorular sorun ki, cevap vermekte bile zorlanayım, yine de kabulümdür. Ancak bu şekilde! Bir köşem, bir de kalemim var diye, hakkaniyetsiz yazılar yazmak gazetecilikten çok karalama ve yıpratma faaliyetidir. Bu güne kadar, hiç bir basın mensubu ve hiç bir gazeteci arkadaşımla herhangi bir sorunum olmadığı gibi, hepsinin emeğine sonsuz saygı duyan bir kişiyim. Basın emekçilerimiz bize Bülent Ecevit’in emanetidir. Ancak emek vermeden, sadece birilerini memnun ederek, kendine yer tutanlar ve gazeteciliği taraf ve karşı taraf olarak yorumlayanlar bu emekçi sınıfına dahil değildirler diye düşünüyorum.”
*
Evet… Tambova’nın açıklamalarını okudunuz. Şahsına, eleştirileri nedeniyle teşekkür ediyorum.
*
Fakat… Söz konusu açıklamalar içerisinde, bastırılamayan bir öfke ve eleştirileri hazmedememe psikolojisi görüyorum. Bakın… Bir siyasetçi, öncelikle, eleştiriye açık olmalıdır. Eleştiriden ders almalıdır. “Ben dilediğimi söyler, dilediğimi eleştiririm; başkası beni eleştiremez” şeklinde hastalıklı bir düşünceye kapılırsa eğer… O siyasetçi kendini geliştiremez… O siyasetçi antipatiyle karşılanır… O siyasetçinin ömrü kısa olur… O siyasetçi mutlu olamaz… Vesaire…
*
Bir siyasetçinin psikolojisi, en ağır eleştirilere dahi dayanıklı olmalıdır…
*
Demek ki kentimizin önde gelen siyasetçilerine yapılan eleştirilerin yüzde biri Tambova’ya yapılsa, kahrından verem olacak iyi mi?!
*
Her neyse… Sayın Tambova’nın cevap adı altında gönderdiği metin, aslında eleştirilere cevap niteliği pek de taşımıyor. Sözde cevap demek yanlış olmaz. Daha çok; kendine övgü, ben ve benim dışımdaki bazı gazeteci meslektaşlarım ile bir takım siyasetçilere dönük öfkehedef gösterme unsurları barındırıyor.
*
Yine her neyse diyorum… Ben, Tambova’nın, eleştirilerinden(!) ders çıkardım. Kendisine, tekrar teşekkür ediyorum.
*
Umuyorum Tambova’da, şahsına verdiğim öğütleri irdeler ve eleştirilerimden ders çıkarır… NOT: Dilara Tambova’nın açıklamasındaki cümle düşüklükleri, mantık hataları ve imla yanlışları, yine Tambova’dan kaynaklanmaktadır. Çünkü söz konusu metni, üzerinde hiçbir oynama yapmadan, aynen, siz değerli okurlarımıza aktardım.