Haydi, şunları anlarım…
CHP Eski İl Başkanı Rabia Akman ile yönetimi, 31 Mart yerel seçimleri öncesi enteresan bir şekilde görevden alındı.
Rabia Akman’ın yerine ise yine enteresan bir biçimde Abdülkadir Adar ile yönetimi atandı.
Abdülkadir Adar ile yönetimi geçici görevlendirildi, dolayısıyla olağanüstü kongreyi toplayıp yeni il yönetiminin seçilmesini sağlaması gerekiyordu; ancak bunu yapmadı.
Adar ve yönetiminin tüzük ile siyasi partiler yasasına ters olan bu tavrına, yenilenen İstanbul seçimlerine kadar kimse itiraz etmedi; “seçim var, sineye çekelim ve seçimlerin bitmesini bekleyelim” denildi.
*
Şunları da anlarım…
Yenilenen İstanbul seçimleri sonrasında CHP’nin eski il başkanlarından Sinan Özkar ile beraberindeki heyet, Abdülkadir Adar’la görüştü ve ‘olağanüstü kongre yapılsın’ talebinde bulundu; tabii bu istek yazılı olarak da bildirildi. Ancak Abdülkadir Adar, parti tüzüğü işaret edilerek yapılan bu talep karşısında sessiz kalmayı tercih etti.
Durum böyle olunca, önceki İl Başkanı Rabia Akman ile Butay Erdoğan konuyu mahkemeye taşıdı ve olağanüstü kongreyi yapması için il yönetimine kayyum atanmasını istedi. Bunun üzerine Abdülkadir Adar ile bir belediye başkanı, “davanın açılış şeklinde sorun var, bu davadan kayyum çıkmaz” diyerek savunma yaptı. Dahası bu tavır, mahkemeyi etkilemeye yönelikti. Beri yandan, Adar ile o belediye başkanının, görüş aldıkları hukukçu ya da hukukçular tarafından yanlış yönlendirildiği anlaşıldı.
Çünkü mahkeme, Abdülkadir Adar ile yönetiminin, parti tüzüğü ve siyasi partiler yasasına aykırı bir biçimde makam işgalinde bulunmaları nedeniyle olağanüstü kongrenin yapılması için il yönetimine kayyum atadı. Bu kararın ardından Abdülkadir Adar, mahkemeyi takip ettirdiği ‘adamları’ olmasına rağmen, “mahkeme kararından benim haberim yok” diyerek mızmızlandı.
*
Yahu, şunu da anlarım…
Adar mahkeme kararı sonrası, “kayyum yazısı elimize geldiği zaman buna itirazımız olacak, kararı üst mahkemeye taşıyacağız” dedi. Ancak bilmiyor mu ki, kendisinin ya da herhangi yöneticisinin itiraz edemeyeceğini. Bal gibi biliyor; bilmiyorsa da hukuk danışmanları yine yanlış yönlendiriyor. Çünkü mahkeme kararına yalnız ve yalnız CHP Genel Merkezi itiraz edebilir. (Hasımsız dava olduğu için burada da belirsizlik var) Ha, Sivrihisar ilçe yönetimine kayyum atayan genel merkez, il yönetimine kayyum atanmasına neden olan mahkeme kararına itiraz eder mi, meçhul. İtiraz etse dahi yürütmeyi durdurma kararı verilip verilmeyeceği tartışma konusu.
*
Ancak şunları anlamakta zorlanıyorum…
2009 yerel seçimlerinin hemen arifesinde, Abdülkadir Adar’ın da içinde bulunduğu ekip, mevcut il yönetimine kayyum atanması için mahkemeye gitmişti. Mahkeme, kayyum talebini kabul etmişti. Adar da, kayyum tarafından yapılan olağanüstü kongrede aday olmuş ve başkan seçilmişti. Keser döndü sap döndü, aynı olay Adar’ın başına geldi. Mahkeme, Adar’ın il başkanlığını düşürdü. Ancak gelin görün ki Adar, hukuksuz bir biçimde oturduğu koltuğu bırakmamakta ısrar ediyor. Bu da gösteriyor ki Adar, kendi menfaatine gelince ‘adalet’ derken, menfaatine uymayan bir durum gerçekleşince ‘adalet de neymiş’ şeklinde kabul edilemez bir tavır gösteriyor. Ve bunu, ‘hak hukuk adalet’ diyen bir partinin mensubu olarak yapıyor.
Mahkeme, Abdülkadir Adar ile yöneticilerini görevlerinden düşürmüşken, aynı Abdülkadir Adar ne yapıyor? İl başkanıymış gibi çeşitli etkinliklere katılıyor. Dahası, milletin gözünün içine baka baka ‘ben il başkanıyım’ diyor. Durum böyle olunca millet ne yapıyor? Ne yapsın; Adar’ın bu çırpınışına hem üzülüyor, hem de gülüyor. Trajikomik bir mesele tabii… Koskoca adam, deneyimli, ciddi bir parti ve belediyecilik geçmişi var; ancak ne yaparsın, çok uzun zaman sonra makamsız kalacağı ve herkes gibi sade bir vatandaş olacağı için oldukça tedirgin ve dahi, deyim yerindeyse etekleri tutuşmuş vaziyette. İşte bu tutum, Adar’ın şahsi itibarına da ciddi anlamda zarar veriyor.
Ya, il başkanlığı mahkeme tarafından düşürülmüş Abdülkadir Adar’ın yanında yöresinde bulunan, Adar’ın hukuk tanımaz tavrını meşrulaştırmaya çalışan ve yine Adar’ın ‘il başkanıymış gibi’ yaptığı konuşmalarına alkış tutan etkili ve yetkili partililere ne demeli? Ne kadar acı bir durum…
*
Yazımı sonlandırırken şunları ifade etmek istiyorum.
Abdülkadir Adar ile yönetimi, partiye ve kendi itibarlarına daha fazla zarar vermemek için derhal gerekeni yapmalıdır.
Daha sonrasında, partiyi yasal zeminde yönetmek istiyorlarsa, olağanüstü kongrede aday olup delegelerin iradesiyle seçilmek için çalışmalara başlamalılardır.
Seçilebilirlerse ne ala.
Seçilemezlerse elveda…
Adar ve ekibi demokratik bir şekilde bu süreci yönetemedi, geliş şekilleri demokratik olmadığı gibi gidişleri de demokrasi içerisinde olmalıydı o da olmadı... Siyasi tecrübesi olan, geçmişte il başkanı ve çeşitli yerlerde görev yapmış biri bunları yapmaz yapıyorsa nedeni ne olabilir? Eskişehir de belediye başkanı ve meclis üyesi belirleme yöntemi de demokratik değil, mahalle delege seçimleri öncesinde başkanların müdahalesi de yanlış. Nedense herkes meclis üyesi ve başkan adayı belirlemede ön seçimden kaçıyor üyeden ve delegeden korkuyor.Delegeden ve üyeden korkmayın açın örgütün önünü ve yarışın, AKP'den farklı olduğumuzu halka böyle mi göstereceğiz? İktidar alternatifi böyle mi olunacak?