Türkiye siyasal tarihi, pek çok çekişmeye ve inatlaşmaya sahne olmuş hezimetlerle dolu olayları yazar. Daha çok partilerin kongreleri ile yerel ve genel seçim dönemlerinde kendini gösteren bu talihsiz olaylar, belki de ülkenin kaderini değiştirebilecek boyutta. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, yakın tarihten örnek vereyim…
Türkiye siyasal tarihi, pek çok çekişmeye ve inatlaşmaya sahne olmuş hezimetlerle dolu olayları yazar. Daha çok partilerin kongreleri ile yerel ve genel seçim dönemlerinde kendini gösteren bu talihsiz olaylar, belki de ülkenin kaderini değiştirebilecek boyutta. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, yakın tarihten örnek vereyim… 1994 yerel seçimlerinde Ankara’da Refah Partisi’nin adayı Melih Gökçek 6 bin 500 oy farkıyla SHP’nin adayı Korel Göymen’i geride bırakmış ve ipi göğüslemişti. DSP yüzde 7, CHP’nin yüzde 2 oyu heba olmuştu. Ha keza aynı yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde de aynı durum yaşanmıştı. Zülfü Livaneli adaylığındaki SHP’nin yüzde 20, Necdet Özkan’ın adaylığındaki DSP’nin yüzde 12 oy aldığı 1994 İstanbul seçiminde Refah Partisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25 oyla başkan seçilmişti. Dünya görüşü yakın sosyal demokrat partilerin uzlaşamaması ve bir adayda buluşamaması siyasal İslam anlayışı egemen partileri iktidarla buluşturdu. Aynı durum 1999 yerel seçimlerinde yaşandı. Genel seçimlerde de benzer durum söz konusu oldu. Koalisyon hükümetinin ortaklarından DSP, MHP ve ANAP’ın yanı sıra muhalefetteki DYP, Saadet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi barajı aşamayarak TBMM dışında kalmıştı. Kaprisler ve çekişmeler, bedeli ağır hezimetler yaşatmıştı. Gelelim 2023 seçimlerine… Ülkenin kaderini değiştirecek böylesine önemli bir seçim daha bizi bekliyor. Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ATA İttifakı’nın adayı Sinan Oğan ile Memleket Partisi’nin adayı olarak Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı için yarışacağı belli oldu. CHP’nin 2018 yılında Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, partisinden fazla yüzde 30,5 oy aldığını, partililerin sandıklara sahip çıkmadığını, yalnız bırakıldığını her fırsatta söyledi. Adeta bunun intikamını alırcasına CHP’den ayrılıp parti kurdu ve şimdi de Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilan etti. Belki bir rüzgar yakaladı, gençlerde karşılık buldu diyelim… Kılıçdaroğlu’nun karşısında Muharrem İnce’nin şansı olduğunu düşünenlerden değilim.
Diyeceğim odur ki; “CHP’nin öz evladı” tanımlaması yapılan Muharrem İnce, eğer adaylıkta diretip, inatlaşarak ya da kapris yaparak Kılıçdaroğlu’nun yoluna mayın döşerse, yukarıdaki satırlarda bahsettiğim gibi Erdoğan’a karşı, “bölünerek” kaybetme tehlikesi yaşatacaktır. Gün birlik olma günüyse eğer… Burada Kılıçdaroğlu’na da bir görev düşüyor kuşkusuz. O da Memleket Partisi’ni ziyaret edip İnce’den destek istemek. Öyle uzaktan seyrederek, geri durarak, kibirli davranarak seçim kazanılmaz. Kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar döner bilinmez… Hatta böyle davranarak Muharrem İnce pazarlık payını yükseltmek istiyor da olabilir… Orası şimdilik muamma. Her ne olursa olsun… Madem uzlaşmaktan, birleşe birleşe büyümekten bahsediliyor… İşte şimdi tam zamanı.