Yahu, yurtdışından ya da başka bir ilden Eskişehir’e gelen bir Allah’ın kulu da, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i eleştirsin be kardeşim! “Rektörlüğün iyi değildi” desin. “Şehircilik anlayışını beğenmedim” desin. “Parklar olmamış” desin. “Porsuk da neymiş” desin. “Böyle müze anlayışı mı olur” desin. Ama yok; her gelen, Büyükerşen’e hayranlık duyuyor. Bakın, Belarus Ankara Büyükelçisi Andrei V. Savinykh Eskişehir’e gelmiş, “Eskişehir’in havacılıkta bu kadar ilerlemiş olduğunu bilmiyordum. Sizin kurduğunuz Havacılık ve Uzay Fakültesi’nin havacılık sektörüne hizmeti çok büyük” demiş. Kime diyor? Yılmaz Büyükerşen’e. Bitti mi? Bitmedi. Büyükerşen’le buluşan Gazişehir Belediye Başkanı Halil Arda ne dese beğenirsiniz: “Yılmaz Büyükerşen’in belediyecilik modelini Gaziemir’de hayata geçirmek istiyoruz.” Vay arkadaş! Ya dışarıdan gelenler kör, ya da Büyükerşen’in şehrimizdeki muhalifleri!
Kazım Kurt ve görevden alınanlar
Geçtiğimizi Cumartesi günü kaleme aldığım “Değişim” başlıklı yazımda, Odunpazarı Belediyesi’ndeki bazı yöneticilerin görevden alındığını aktarmıştım. Bu yazı üzerine bazı okurlarımız, Başkan Kazım Kurt’un, seçimden hemen sonra yaptığı şu açıklamayı hatırlattı: "Odunpazarı belediyesinde asla ve asla adaletsizlik olmaz. Belediyemizin başkan yardımcıları müdürlerine sesleniyorum, asla hiç kimseye adaletsizlik yapmayacaksınız. Adaletsiz davranan müdürün hesabını görmek benim birinci görevimdir. Beş yıl boyunca hiç kimsenin siyasi görüşüne müdahale etmedim. Odunpazarı Belediyesinde yasal olarak siyaset yapma hakkı olan bir tek ben varım. Ama ben hiçbir çalışanımıza siyasi görüşünü sormadım. Çalışanları da uyarıyorum şimdi, beş yıl bu toleransı gördünüz ama bir kısmınız bize biraz yamuk yaptınız. Şimdi o arkadaşlarımıza sesleniyorum, diğerlerine seslenmiyorum, diğerlerine sonuna kadar kefilim. Şu seçim sürecinde bize ihanet edenler bavullarını toplasınlar.”
Mihalıççıklı çiftçi de darda
Ülkemizde yaşanan ekonomik darboğazın nedenlerinden bir tanesi de, üretenden çok tüketen bir toplum haline gelmemiz. Bu noktada özellikle tarım alanında yaşanan sorun, hem çiftçinin, hem de tüketicinin canına yetti! Durumun özetini ise CHP Mihalıççık İlçe Başkanı Hasan Ünal yaptı. CHP il yöneticilerine ilçe tarımına ilişkin bilgi veren Ünal, şunları söyledi: “İlçemizde çiftçilerimiz yoğun şekilde domates üretiyor. Marul, maydanoz, roka gibi yeşilliklerin üretimi de oldukça yaygın. Ancak ekonomik sıkıntı şu an had safhaya ulaşmış durumda. Büyükşehir Belediye Başkanımız Büyükerşen’in kırsal ve tarımsal desteklemeleri ilçemiz için hayati önem taşıyor. İlçe üreticimiz burada domatesi 50-60 kuruşa satıyor ama bu ürünü şehirlerdeki tüketici 3-4, hatta 5 liradan alıyor. Üstelik çiftçimiz, ürünlerini pazara ulaştırma ve pazarlama konusunda büyük sıkıntı yaşıyor. Üreticinin durumu şu an çok kötü.”
Ekonomide tiranlık
Eskişehir Genç İş Adamları Derneği (ESGİAD) Başkan Vekili Kerem Toparlar, ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılara değindi ve nokta atışı bir değerlendirme yaptı. Dedi ki Toparlar: “Türkiye’de kriz yok diyemiyoruz ancak ekonomik krizden ziyade ahlaki, güvensizlik ve denetimsizlik gibi krizler olduğunu görmemiz lazım.” Harika bir tespit! Toparlar bu örneği, banka-alacaklı-borçlu ilişkisindeki çarpıklık, yine çek sistemindeki aksaklık gibi konular ekseninde verdi. İşte, bize ‘sistem’ diye yutturulan ekonomik tiranlığın iki nedeni var. Aslında her ikisi birbirine bağlı kavramlar. Bir tanesi hukukun üstünlüğü, bir diğeri ise demokrasi! Biri olmazsa, diğeri hiç olmaz. Demokrasi ve doğru bir hukuk düzeninin olmadığı ülkelerde, ekonominin kırılgan olacağı, adil bölüşümün ise olmayacağı su götürmez bir gerçektir.
Haydar Çorum farkı
Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar Çorum, görevine güzel işler yaparak başladı. Bu işlerden bir tanesi de, Malıç Köylü Pazarı Projesi! Nedir projenin amacı? Köylülerin, haftada bir gün Mihalıççık’a gelerek ürettikleri yöresel ve tarımsal ürünleri satarak para kazanmaları… Ha, köylüler, önceki dönemde bu satış işini yapmıyorlar mıydı? Elbette yapıyorlardı. Ancak oldukça kötü şartlarda, yerlere açılan altlı üstlü sıkışık sergilerle yapıyorlardı. İlçe halkı da bu sıkışık alana gelmekten imtina ediyordu. Ancak Çorum, köylülere, ferah bir alan açtı. Tezgahlar kurarak, yere sergi açma işini ortadan kaldırdı. Ayrıca çadırda kurdu ve köylülerin sıcaktan-soğuktan etkilenmelerini önledi. Şu ana kadar iki pazar kuruldu ve Eskişehir’den gidip alışveriş yapanlar bile var. Bunlardan bir tanesi de benim… Köylüler, uygulamadan çok memnun, Haydar Çorum’a teşekkür ediyorlar ve her Cumartesi Mihalıççık’a bekliyorlar.
Saadet Partisi ‘yapmayın’ diyor
Eskişehir’e kurulması planlanan kömürlü termik santrale karşı yurttaşlarımızın verdiği mücadeleyi her zaman takdir etmişimdir. Hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin; AK Partilisinden CHP’lisine, MHP’lisinden İYİ Partilisine, HDP’lisinden Saadet Partilisine, vesaire, hangi partili olursa olsun, yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu, yaşadığı şehri ve verimli tarım topraklarını korumak adına omuz omuza verdi. Tabii bunun ilk meyvesi alındı, santral ihalesi iptal edildi. Ancak tehlike geçmedi! Çünkü proje iptal edilmedi. İşte Saadet Partisi, bu duruma dikkat çekti ve özetle şunu söyledi: “Vatandaşlarımızın karşı çıkmasına rağmen, ihaleleri defalarca iptal edilmesine rağmen, mahkeme süreci devam ediyorken sessiz sedası yürütülen sondaj çalışmaları bizleri endişelendirmektedir.” Çok doğru. Endişemiz şu: Herhalde yatırımcılar için daha cazip koşullar oluşturup yeni bir ihale açacaklar. Ancak biz Eskişehirliler olarak ne yapacağız? Şehrimize ve topraklarımıza sahip çıkacağız.
Kreş yoksunluğu
Ülkemizin ciddi eğitim problemleri var. Eğitim sistemimiz, deyim yerindeyse kevgire döndü! Tabii, bu durumun yaşanmasında sadece mevcut iktidarın suçu yok. Atatürk’ten sonra bu ülkeyi yöneten tüm iktidarlar, eğitimin köküne kibrit suyu taşıdılar. Her neyse… Son dönemde yoğunlukla gündeme gelen kreş sorunu… Kreş yetersizliği, bir eğitim sorunu olmasının yanı sıra, kadınların ekonomik hayata katılmalarını zorlaştıran nedenler arasında. Bu noktada, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a “kaç kreşimiz var” şeklinde bir soru sordu. Aldığı yanı ise Çakırözer’in değimiyle ‘utanç verici!’ Şöyle ki… Ülkemizde, sadece 2 bin 446 kreş varmış. Kreş çağındaki çocuk sayısı ise TÜİK’in 2018 sonu verilerine göre 9 milyon 361 binmiş. Bu da gösteriyor ki, 9 milyon 361 bin çocuktan sadece 96 bini kreşlerden faydalanabiliyor. Yazık, çok yazık…
Dünürümüz Binali Yıldırım
İş insanı, aynı zamanda AK Parti’nin önde gelen isimlerinden biri olan Ali Demirel, İbrahim-Rukiye Demirel isimli bir camiyi Eskişehir’e kazandırdı. Hayırlı olsun diyor, teşekkür ediyorum. Caminin açılış törenine, şehrin önde gelen isimlerinin yanı sıra, TBMM eski başkanı ve son Başbakan Binali Yıldırım da katıldı. Eskişehir’in, Yıldırım için ayrı bir önem taşıdığını biliyoruz. Bir kere Binali Yıldırım’la, dünürlükten kaynaklı bir yakınlığımız var. Dahası, şehrimizde yer alan yüksek hızlı tren, Binali Yıldırım zamanında getirildi. Ha, bir dönem, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için de ‘Binali Yıldırım’ ismi geçmedi değil. Bilemeyiz, bakarsınız, bu ciddi bağ üzerine, önümüzdeki dönemde, sürpriz bir şekilde Büyükşehir Belediyesi’ne aday yapılır, Yıldırım. Kazanıp kazanamayacağını şimdiden kestirmek zor, ancak aday yapılırsa hiç şaşırmayın.
FOTOĞRAFIN DİLİ OLSA
Ahmet Ataç: Ekrem başkanım, sizi terör örgütü PKK’yla vurmaya çalıştılar ya, bana da aynı şekilde zarar vermeye çalıştılar.
Ekrem İmamoğlu: Senin gülüşün yeter Ahmet Başkanım. Bak tutmadı; sen de büyük fark attın, ben de.
Uğur Tepe: Tüh! Keşke bana da saldırsalardı, belki ben de fark atardım…
BİR TWEET
EMİNE NUR GÜNAY
İyi hafta sonları Dedikodu, iftira ve fitneden uzak, sağduyulu günler dilerim…
DÜNYA İNSANLARI
Fotoğraf: Spencer Platt/2006
Beyrut’ta İsrail tarafından bombalanmış bir sokağı, ilk ateşkesin ardından, üstü açık lüks bir otomobilde pahalı giysiler içinde gezen İsrailli gençler, karmaşa ve savaşı görüntülüyorlar…
AFİŞ
3 APTAL
2009 Hindistan yapımı filmde; Rancho Chhanched, Farhan Qureshi ve Raju Rastogi, Hindistan’ın en önemli üniversitesinde mühendislik okuyan ve okulun yurdunda aynı odada kalan üç öğrencidir. Raju, ailesini fakirlikten kurtarma gibi bir ideale sahipken, Farhan ise ailesinin isteği doğrultunda bu bölümü seçmiştir. Rancho da makinelere duyduğu tutku nedeniyle mühendis olmayı istemektedir. Bu üçlü ve profesörleri Viru arasında yaşananlar, dostluk kavramını beyaz perdeye yansıtırken, eğitim sistemini de sert ve eğlenceli bir şekilde eleştirir niteliktedir…
KARİKATÜR
Ahmad Alireza Pakdel