CHP Genel Başkan adayı Özgür Özel Eskişehir’de coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Partilerin delege düzeninin hiç de demokratik olmadığını düşünenlerdenim. Bana kalırsa ilçe, il ve hatta genel başkanların bile doğrudan üyelerin oyuyla seçilmesi çok daha demokratik. Ancak 12 Eylül’ün Türk siyasetine dayattığı saçmalıklardan biri de saçma sapan delegeye sistemi.
Şimdi Özgür Özel’in adaşı olan Özgür Çelik eğer ki İstanbul İl yönetimini kazanmasaydı, şu anda Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığına kesin gözüyle bakabilirdik. Ancak CHP’yi yakından takip eden gazeteciler, İstanbul seçimlerinden sonra genel başkanlık seçimlerin bıçak sırtı gideceğini belirtiyor.
Daha önce Sevyetler Birliği’nde Kruçef’in görevden alınıp yerine Brejnev’in geldiğini hatırlatıp, Özgür Özel – Kemal Kılıçdaroğlu değişikliğinin CHP’de büyük değişimlere yol açmayacağını belirtmiştim. Sözlerimin arkasındayım. Ancak halk ile her türlü maddi ve manevi irtibatını çoktan kaybetmiş bir isim yerine Özel’in Genel Başkan olmasının CHP’ye en azından yeni bir heyecan getireceğini de düşünüyorum.
Biz Özgür Özel’in Eskişehir ziyaretine geri dönelim.
Sayın Özel’in beklediğimden daha büyük bir ilgiyle karşılandığını gördüm. Özel parti binasına uğrayarak ateşli bir konuşma yaptı. Konuşmasının bir yerinde ise “CHP’nin artık bir seçim daha kaybetmeye tahammülü yok” ifadelerini kullandı.
Sayın Özgür Özel kusura bakmasınlar ancak kaybedilen her seçimde kendisinin de imzası bulunmuyor muydu? Muhalefetin en az yüzde 7 oy farkla ilk turda kazanacağı bir seçimi Kemal Kılıçdaroğlu ismi ile riske attıklarında Sayın Özgür Özel neredeydi? “Seçimi bağıra bağıra kaybediyoruz” diyen İYİ Partililere tek bir destek mesajı vermiş miydi?
Muhalefet ne zaman seçim kaybetse, önümüzdeki seçimin “Son seçim” olduğunu ileri sürüyor. 2004 seçimlerinden beri muhaliflerin sürekli “bu son seçim” dediklerini duyuyorum. Dolayısıyla Sayın Özgür Özel’in sözleri beni fazla etkilemiyor.
Politikacılar her defasında “Bu önümüzdeki seçim en önemlisi. Bu son seçim” edebiyatı yapıyor. Belki de seçmenlerini motive etmek için haklı olabilirler. Ancak 2024 seçimleri son seçim olmayacak. Atatürk’ün Büyük Nutuk’ta belirttiği gibi “Artık memleketle, milletle hiçbir gönül bağı ve düşünce bağı kalmamış” politik kadrolar olduğu müddetçe, muhalefet daha çok seçim kaybedecektir.
Ülkemizdeki hayat pahalılığı giderek artıyor. Hayat pahalılığını gidermenin tek yolu enflasyonu düşürmek. Ancak bizim asırn hükûmetimiz enflasyonla mücadele etmek yerine arada sırada ortaya çıkıp “üç Harfliler” gibi bir takım hayali düşmanlar icat ediyor ve sanki pahalılığın sebebi gaddar marketlermiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.
Açık ve net olarak belirteyim; bir ülkede hayat pahalılığı varsa bunun kabahatlisi, o memleketi yöneten beceriksiz politikacılardır.
Son olarak Tarım ve Kredi Kooperatiflerinde büyük bir indirimin yapılacağının müjdesi verildi. Vatandaşımız üç kuruş ucuza erzak tedarik etmek için uzun kuyruklara girmek zorunda kaldı. Sonuç olarak gerçekten de ucuz alışveriş yapsalar yine içimiz gam yemeyecek. Vatandaşımız öyle komik indirimlerle karşılaştı ki, 500 liralık bir alışverişte kârı taş çatlasın 5 lira olmuştur.
Bu durumu daha önce de yaşamıştık. Maalesef bir üst akıl Türk Milleti’nin aklıyla alay ediyor. Hani Kibar Feyzo filminde Kemal Sunal ne diyordu? “Ağam bizimle eyleniy…” hah işte o hesap, birileri bizimle bir güzel eyleniyor…
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...