Prof.Dr. Alper Çabuk

Bir ışık yak - 2

Bir ışık yak - 2

18 Ekim 2013 12:25
A
a
Sütiş Eskişehir

 

 

Geçtiğimiz hafta oldukça hastaydım. Bu yüzden geçen hafta sizlerle bir yazı paylaşamadım. Neyse bu haftadan itibaren acısını çıkarırız artık.

................................................

Sizden ayrı kaldığım bu süre zarfında coğrafi bilgi sistemleri alanında ülkemizdeki önemli etkinliklerden birinin açılış konuşmasını yaptım. Konuşmamın başlığı “Gezegeni İyileştirmek, Geotasarım ve CBS Eğitimi”ydi. Yine bu süre zarfında bir yüksek lisans öğrencim “geotasarım” üzerine Türkiye’de ilk olan lisansüstü tezini savundu ve başarılı oldu. Geotasarım, aslında sahip olduğu felsefeye bakılırsa, yeni bir yaklaşım değil. İnsanlık tarihi kadar eski. İlk çağlarda insanlar, yerleşecekleri alanları seçerken, kendilerini doğaya karşı koruyabilmek maksadıyla, doğanın dinamiklerini dikkate alıyorlardı. Endüstri devrimine kadar insanlar, soğuktan, sıcaktan, afetlerden, vahşi hayvanlardan, hatta salgın hastalıklardan korunmak, güneşten daha fazla yararlanmak vb. sebeplerle doğanın özelliklerini yerleşeceği alanlar için yer seçimi yaparken dikkatle değerlendirmişlerdir. Ancak Endüstri Devrimi sonrası insanoğlu, gelişen teknolojisi, gelişen yapı teknikleri, fosil yakıtlardan elde ettiği enerji ve elektrik yardımıyla doğaya hükmedebileceği yanılgısına kapılmış, yer seçimi yaparken doğanın dinamiklerini daha az göz önünde tutmaya başlamıştır. Bu yüzden sürdürülebilir mimari, planlama bizim aslında yeni keşfettiğimiz yaklaşımlar değil, giderek kaybettiğimiz, ancak giderek artan çevre sorunları nedeniyle yeniden keşfettiğimiz yaklaşımlardır. Eskişehir’i göz önüne alın. Önceleri Eskişehir’li Odunpazarı bölgesinde ne amaçla yerleşmiş, bugünkü Eskişehir’in yayıldığı gibi ovaya yerleşmemiş. Neden? Çünkü bugünkü kentin geliştiği ova, tarım toprağı demek, tarım toprağı, deprem açısından güvenli olmayan zemin demek, sel, taşkın riski demek... Diğer taraftan tarım topraklarının, su havzalarının, vadi tabanlarının yerleşime açılması, çevreye, bizi besleyen tarım topraklarına, su havzalarına önemli zararlar vermek, aç, susuz kalmak demek... Ne demeli? Geotasarım, planlama ve tasarım sürecinde doğanın – yerin- ve bunları oluşturan sistemleri mümkün olan en azami ölçüde dikkate almayı hedefliyor. Bunu yapabilmek için bir envanter ve analiz aracı olarak coğrafi bilgi sistemlerine gereksinim duyuyor. İşte yukarıda bahsettiğim tezde aktardığımız yaklaşım, 21. Yüzyıl dünyası için yeni, ama insanlık için yeni değil. Diğer taraftan sık sık kırsal kalkınmadan bahseder dururum ya, bu tezde kırsal dokunun geotasarım metodolojileri ile analiz edilmesi ve bu dokuya ilişkin plan ve tasarım kararlarının coğrafi bilgi sistemleri destekli olarak ortaya konmasına gayret ettik. Örneklem olarak da Alpagut beldesini aldık. Daha önce de yazmıştık, Alpagut’un benim için ayrı bir yeri var. Hatta anımsarsanız, Haziran ayında Mimarlık Bölümü Öğretim Üyelerinden Yrd.Doç.Dr.Hicran Halaç’ın koordinatörlüğünde Alpagut’ta bir çalıştay da düzenlemiştik. Sakarya nehrinin kıyısında, ılıman iklimiyle tarih boyunca farklı kültürlere ve yerleşimlere ev sahipliği yapmış.  Bence olağanüstü güzel bir yer. Fiziksel çevresinin nitelikli hale gelmesi mümkün olabilse, Eskişehirliler için hafta sonlarında zaman geçirebilecekleri bir sığınak olur. Çok gayretli bir Başkan’ı var bu beldenin. Yıllarca gitti geldi bize, Hocam, Kıraç Camii’nin restorasyonunu yapalım diye… Yaptık… Uygulaması da başladı şimdi. Alpagut restorasyonu tamamlanmış bu yapıyla daha bir güzel olacak eminim. Alpagut’ta yer alan başka pek çok tarihi yapı daha var. Ama bence bunların içinde merkezdeki Konak ayrı bir öneme sahip. Yapı, belki de Eskişehir’deki o döneme ait en güzel sivil mimarlık örneklerinden biri. Hatta, belki de Türkiye’de yer alan sınırlı sayıdaki örnekten biri. Oldukça metruk durumda. Türk Dünyası Kültür Dünyası Başkenti Ajansı etkinlikleri içinde finansman ayrıldı. Ancak henüz projeleri yok. Projelerini hazırlayabilirsek, o da kültür dünyamızdaki yerini sağlamlaştırmış olacak. Burada bir önemli konuya da işaret etmek istiyorum. Ülkemizde tarihi dokunun iyileştirilmesine yönelik olarak yapılan restorasyon çalışmaları, sokak sağlıklaştırma çalışmalarının, aynı önem ve titizlikle kırsal dokuda da yaşama geçirilmesi gerekiyor. Öncelikle kırsal dokunun sahip olduğu özellikler, kültürel peyzaj karakteri olarak, tıpkı eski eserler gibi gelecek nesillere aktarılmalı…Diğer taraftan bu dokunun iyileştirilmesi, kırsaldan kentte göçü azaltır, bu kentlerdeki baskıyı, işsizliği azaltır. Kentlerde çarpık yapılaşma, afet risklerinin azaltılması, kentlerin çevreye olan baskısının azaltılması konusunda önem taşır. Dedim ya, kırsal dokunun, diğer kırsal kalkınma projelerinin yanı sıra, tıpkı tarihi dokuda olduğu gibi sokak sağlıklaştırma, cephe iyileştirme, restorasyon çalışmalarına ihtiyacı var. İşte biz Alpagut’u bu amaçla bir model aldık. Gün olur su akar, yolunu bulur. Bu model yaktığımız diğer ışıklar gibi Türkiye’yi, Dünyayı sarar. Tıpkı Dünyayı saran ışıklı şehirlerimiz gibi...

............................................

Işıklı şehirlerimiz dünyamızı sarmakta… Ama dünyanın ışıklı şehirlerin aydınlatması kadar, aydınlanmaya da ihtiyacı var… Bir ışık da sen yak…Herkese iyi bayramlar...

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi