- “bu ülkede yaşayan en iyi hekim kim”
diye.. Bilge adam biraz düşünmüş,
-“şu dağın ardında bir hekim yaşar, hasta insanlar ona gider, o, o hastalara ilaçlar, tedavi yöntemleri önerir, hastalar o ilaçları içer, tedavi önerilerini uygularlar, iyi olurlar”
demiş. Etrafında toplanan kalabalık hemen atılmış,
-“o halde bu ülkede yaşayan en bilge hekim, bu adam demek ki”
Bilge adam kalabalığa dönmüş,
- “yok aslında o değil. Daha ilerideki dağın ardında bir hekim yaşar. Bu hekim hasta olacak insanları önceden anlar, onlara hasta olmadan tedavi yöntemleri önerir, insanlar o hekimin öneriyle hasta olmaktan kurtulurlar”
demiş. İnsanlar bunun üzerine hayretle,
-“tamam o zaman, bu ülkedeki en bilge hekim, bu dediğin hekimdir”
demiş. Bilge adam yine kalabalığa,
-“yok aslında o da değil, daha da ilerideki dağın ardında bir başka hekim yaşar, o insanlara hasta olmamayı öğretir. İşte bu ülkedeki en bilge hekim o hekimdir”
demiş.
………….
1960’lı yıllarda dünyada gerçekten bilge hekimler varmış. Bu hekimler, daha Dünyamız hasta değilken, Dünya’nın hasta olmamasını öğretmeye çalışmışlar. Biz insanlar onlara kulak vermemişiz. Sonra 1980’li yıllara geldiğimizde Dünya’nın çok hasta olacağını anlayan hekimler çıkmış, “Dünya hasta olacak” demişler, tedavi önerilerinde bulunmuşlar. Biz insanlar onlara da kulak vermemişiz. 1990’lı yıllarda Dünya artık çok hasta olmaya başlamış, bu sefer, bazı hekimler “acilen Dünya’nın hastalığının iyileşmesi için şu tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir” demişler, biz insanoğlu onları da dinlememişiz. Artık 2020’li yıllara doğru yaklaşıyoruz ve Dünyamız artık gerçekten çok hasta. Dünya için önerilecek tedavi yöntemleri bugünden sonra ne kadar işe yarar, bu yöntemler tek yaşam alanımızı ne kadar daha bizim için yaşanabilir kılar bilinmez. Ancak şurası bir gerçek ki, bu tedavi yöntemleri bir an önce uygulamaya geçmezse, sonumuz o kadar daha yakın olacak. Aslında daha müreffeh bir toplum yaratmak, insanların yaşam kalitesini artırmak için sürdürdüğümüz kalkınma çabamız, uğruna tahrip ettiğimiz yaşam alanımız, bozulan çevremiz nedeniyle, artık kalkınmanın bizim yaşam kalitemizi yükseltmeye hizmet etmediğinin açık göstergesi...
..............
Daha önceki yazılarımda da şu çok sevdiğim Kızılderili atasözünü paylaşmıştım:
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”.
Bugün de parayla ilgili sevdiğim sözleri paylaşmak istedim:
- İnsanlar mutlu olmak için para kazanmak ister, bütün çabası ve yaşamının iyi yanını bu parayı kazanmaya harcar. Mutluluk unutulur, araçlar amacın yerini alır.
- Para deniz suyuna benzer, ne kadar çok içersen o kadar çok ona susarsın.
- Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiç bir şeyi olmayandır.
Kalkınmanın amacını unuttuk, artık kalkınma insanların yaşam kalitesini yükseltmek için kullanılan bir araç olmaktan çıktı, araç ne yazık ki, amaç oldu…Bu da hızla bizim için Dünya’nın sonunu getiren, Dünyamızı bizim için yaşanmaz hale getiren bir tehdit oldu… Ama yazık ki, hala bunu göremeyecek kadar kör olmuş gözlerimiz, yüreğimiz, aklımız…
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...