Şinasi Kula yazdı
Sanki onlar hancı, halkına yabancı
Biz ise kiracıyız da evden atmalı
Birisi oy peşinde, öteki rant işinde
Kıyamet değilse bile bi’şey kopmalı
Faili meçhuller, çöple beslenenler
Çalıp duran ziller uyandırmalı…
Böyle diyor güzel bir şarkının sözlerinde.
Moğollar; yılların nitelikli müzik gurubunca seslendirilip ünlenen bu şarkının sözleri ise Turgut Berkes’e ait!
Gerçekten “bi’şey yapmalı” diyor ülkemin her bölgesinden milyonlarca insan. Lakin ne yapması gerektiğini hiç ama hiç kimse bilemiyor. Ömrü hayatımızda görmediğimiz, duymadığımız tahayyül bile edemediğimiz her türlü karamsar edici haberlerle hop oturup hop kalkıyoruz deyim yerinde ise. “Bu kadar da olmaz” sözünün içi boşaldı, anlamını yitirdi. Her doğan gün ile yaygın medyadan, sosyal medyadan duyduğumuz haberlerle toplumsal travmalar yaşıyoruz. Ben neredeyim, ben kimim, rüya mı gerçek mi sorularını kendi kendimize her saniye sorar olduk son yıllarda. Kendisine yabancı toplumların klasik yazgısını yaşıyoruz ne yazık…
Bu yazımı kaleme aldığım saatlerin hemen öncesinde beş şehit haberi ile bir kez daha eksildik. Kanımca eksilmeye devam edeceğiz böyle giderse! Ve Sivrihisar’da yaşanan son insanlık ayıbı ile görüyoruz ki; ülkemizde erkek çocuklara tecavüzde inanılmaz patlama yaşanıyor. Ahlaki değerlerimiz yerle bir olmuş durumda…
“Bi’şey yapmalı” diyor ülkemin her bölgesinden milyonlarca insan. Sosyal paylaşım sitemde 4300, gurubumda 5250, sayfamda 1500 olmak üzere on bine yakın yurttaşımızla iletişim halindeyim bilinmelidir ki. Eskişehir ADD, Çağdaş Yaşamı Destekleme, Eğitim İş, CHP Eskişehir İl Başkanlığı, CHP Eskişehir Kadın Kolları Başkanlığı, CHP Eskişehir Kadın Kolları Başkanlığı, CHP Tepebaşı Kadın Kolları Başkanlığı, bazı belediyelerin kent konseyleri… Kısacası sivil toplum kuruluşları ya da demokratik kitle örgütleri diye tanımlanan demokrasinin en önemli dokularından (üye ve paydaşları anlamında) çok daha fazla sayıdır iletişim halinde bulunduğum insan sayısı. Dileyene açıktır bahsettiğim profil sayfam ve guruplarım! Araştırsınlar, okusunlar her gün bana yollanan onlarca iletilerden bir ana fikir çıkarsınlar! Tüm kalbimle söylüyorum ki halk (partizanlığı reddeden, salt ülkesi ile kaygılı kesim) yüksek sesle “Bi’şey yapmalı” diyor artık!
Kahvaltı yapmalı demiyor bilesiniz ki!
Körler sağırlar birbirini ağırlar cinsinden etkinliklerden gına gelmiş kitleler, bu tür göstermelik sözde etkinliklerden ikrah getirmiş insanlar iş işten geçmeden toplumsal aydınlanmada önderlik edecek kitle örgütleri istiyorlar. Aynı yüzleri aynı klişe lafları, aynı samimiyetsiz Cumhuriyet söylemleri ile günü kurtarmaktan öte hiç ama hiçbir anlam teşkil etmeyen fotoğraf karelerinden zerre umutlanamıyorlar! “Laylay lom-hadi eller havaya” türü konserlerden, İstanbul’dan getirilen tuzu kuru entelektüellerle(!) yapılan ve halkı zerre ilgilendirmeyen etkinliklerden; aydınlanmaya yönelik tek bir umut ışığı görmüyorlar! Demokrasinin yegâne arenası, pusulası seçimler değil midir kardeşim? Seçim sonuçlarında; 14 koca yıldır kuru gürültülerle, statükocu yaklaşımlarla, Ekmeleddin dayatmaları ile “kuzu kuzu” tehditleri ile Atatürk partisindeki Atatürk karşıtları ile ne değişti? Haydi, bana bir tane babayiğit açıklasın da göreyim ne değişti? 14 koca yıldır her seçimde AKP’nin oylarının gıdım gıdım artmasını sağlayanlar bu yanıtı siz vereceksiniz siz. Neyi değiştirdiniz kardeşim? Kendinizi kandırmakla kalmadınız, “Atatürk’ün Partisiyiz” avutmacaları ile bu günlere gelmemizde pay sahiplerisiniz pay!
Sizlere ayna tutmamdan rahatsız olup bana kızmanız hangi gerçeği değiştirebilir ki? Şu an bile kamuoyu anketlerinin şişirme olduğunu söylüyorsunuz her zamanki gayrı ciddi biçiminizle öyle değil mi? Yemin ediyorum erken seçimle bir kez daha ters köşe olup gafil avlanacaksınız yazın bunu bir taraflarınıza. Ve eğer iktidar partisinin oylarında zerre azalma varsa(bu gün itibarı ile)altmış yıl boşuna yaşamışım diye hepinizden özür dilemeye hazırım. Ekmeleddin dayatmanızda dahi tespit ve tahlillerimin doğruluğu sonrasında, benden özür dileyecek yüz ya da cesaretiniz olsun isterdim bunu da unuttuğumu sanmayın…
Püskevit lakaytlığı içerisindeki güruh zaten asla umut olamaz bu çaresiz millete! Şu an dahi halkı oyalayan, stepneliği yaşam biçimi haline getirenlere söylenecek tek sözüm yoktur bu nedenden ötürü. O cenahtan zerre fayda yoktur arayış içindeki halka! Lakin mademki Atatürk kavramına sarılıp, onun kurduğu partide uğraş verir görüntüsü içerisindesiniz! Mademki bu söylemlerle bizlerden oy istersiniz, size söyleyecek ziyadesi ile eleştirimi sadece dinlemek yerine yanıt verin artık! “Eğil uçak geçsin” tavırlarınız size sadece bir seçim yenilgisi daha yaşatır. Bu da görüp göreceğiniz son seçim demektir. Bu gerçeği daha hala anlamış olduğunuzu sanmıyorum. Ama temin ederim ki son seçim heyecanınız olur bu…
Bu ülkede yıllardır Ulusal Bayramlar iptal üstüne iptal edilerek unutturulmak isteniyor. Alternatif bir tek kutlama biçimi ile çıkın bu halkın karşısına ey gaflet uykusundakiler. Neyinizle, hangi yönteminizle, hangi gücünüzle umut olmayı düşünüyorsunuz başka türlü?
Sonuç için yani başarı için önce ideoloji sonra da strateji olacak. Hangisi kaldı sizce?
SİZİN SESİNİZ
Abd Ankara Konsolosluğu’nu kapatıyor!
Malumunuz, geçtiğimiz aylarda Ankara’nın göbeğinde artarda patlayan canlı bombalardan hemen önce özgürlükler ülkesi(!) Abd büyükelçiliği sitesinden vatandaşlarına yönelik uyarılar olmuştu. Vatandaşlarının dikkatli olmaları adına web sitelerinden açıklama yapan müttefikimiz(!) meğer olacakları günler öncesinden biliyormuş! 22-30 Nisan tarihleri arasında da Abd Ankara Konsolosluğu’nu kapatıyor haberi düştü basına. Şimdi halkımızın sorusu da şu; yine vahim bir olay ya da olaylar olacak da bunun göstergesi midir bu gelişmeler diyerek…
OZANCA
BİZ BÖYLEYDİK
Tescil mühür istemezdi tapumuz
Canlar bize gelir ihvan olurdu
Kilit milit bilmez idi kapımız
Gelen tüm dostlara mihman olurdu.
Hem sıfatta vardık hem de şekilde
Adımız düşmezdi sohbette dilde
Bir sene içinde iki değil de
Üç yüz altmış beş gün bayram olurdu.
Mumla arar olduk şimdi onları
Değirmenler zavar etti unları
Fikret unutamam hiç o anları
Ekinler biçilir harman olurdu… Fikret DİKMEN