Eski sözcüklerle Porsuk'u yaşamak
İşte basmadan giyinen bir nehir
Ve kentin ortasında tozlanmış gerdanlık
Söğütlerin yelesinden süzülüşü suyun gövdesinde
Akşam vakti, elinin elime değmesi
Sonra bir Ayhan Işık filmi açık havada
Yaslanmış afişten bakıyor uluorta
Çarşıda kız sevmenin rüyası
Tren çığlıklarına asılıyor durmadan
Rahmi Emeç (Kırık Zininler Sahafı'ndan )
Katarina’nın günlüğünden
İmparatoriçe "Büyük Katarina", bir gün sarayın penceresinden bahçeyi seyrediyormuş.
Koridordan geçen askerlerden biri sırtı dönük kraliçeyi tanıyamamış, hatta onu hizmetçi sanıp yanına yaklaşmış ve kalçasına bir çimdik atmış...
Katarina, anında dönünce de askerde şafak atmış:
"Kraliçem, eğer kalbiniz de kalçalarınız kadar sertse, yandığımın resmidir!"
Katarina gülmüş: "Korkma korkma, artık yüzbaşı oldun!"
Hangi kadın neye benziyor?
Kadının biri, yolda yürürken yanına pasaklı bir kadın yaklaşır ve karnının aç olduğunu söyler. 0 da cüzdanından 20 lira çıkararak sorar:
"Bu parayla akşam yemeği yerine şarap almaz mısın?"
-Hayır, yıllar önce içkiyi bıraktım.
"Peki... Bu parayla yiyecek almak yerine, alışverişe gitmez misin?"
-Kesinlikle hayır...
"Kuaföre de mi gitmezsin?"
-Deli misiniz? 20 yıldır saçlarımı yaptırmıyorum...
"Pekala" der kadın:
"Sana bu parayı vermeyeceğim. Onun yerine seni, kocamla beraber akşam yemeğine götüreceğim."
-Ama ben çok kirliyim, iğrenç kokuyorum!
"Sorun değil! Önemli olan, kocamın alış-verişten, kuaförden ve şaraptan vazgeçen kadınların neye benzeyeceğini görmesi..."
Yüklü bahşiş
Tanınmış mankenlerden biri ötekine hava atıyordu:
"Dün geceyi kibar bir futbolcuyla geçirdim. Sabah çantamda bin Euro buldum..."
Öbürü tarifeyi biliyordu:
"Sahiden de kibarmış, 800 Euro bahşiş vermiş demek..."
Cumartesi Öyküsü
Doktorlar doğruyu söylemiyorlar
Bugün "Bizden biri Atatürk" adlı kitaptan "Celal Bayar’ın bir anısını aktarmak istiyoruz...
-Atatürk, Dolmabahçe'de bir koma atlattı. Uzun zaman kendisine gelemedi. Doktorlar ümidi kestiler! Telâşa düştük. Hemen İstanbul'a hareket ettim. Ben gelene kadar bir mucize olmuş ve komayı atlatmıştı.
Kendisine geldiği zaman "Ülkü"yü ve beni görmek istemiş. Besbelli ki, doktorlardan hiçbir şey öğrenemediği için "Ülkü"nün ağzından laf almak, benden bir haber sızdırmak istemişti.
“Ülkü”yü sık sık tembihledik. Sevgili "Atatürk" ağzını arayınca, Ülkü yüzüne bakıp ağlamaya başlamış. Daha sonra odaya ben girdim. İlk sözü "Sen cuma günü gelecektin, ne oldu? Yoksa sağlığımda üzülecek bir şey mi var?" olmuştu.
"Vahim bir şey yok" dedim:
"Fakat uykunuz her zamankinden biraz uzun sürmüş. Onu merak ettik."
-Neymiş bu uykudaki düzensizlik?
"Derin ve uzun uyumuşsunuz."
-Yani kaç saat uyumuşum?
"On iki saat kadar."
Oysa koma, yirmi saatten fazla sürmüştü, saklamaya çalışıyordum. Fakat o sırada elini çenesine atıp sakallarının uzunluğunu fark etseydi, kendisine doğru söylemediğimi anlayacaktı.
Çünkü Atatürk, bütün hayatı boyunca olduğu gibi, her gün düzenlik olarak traş olurdu. Komaya girdiği için traş olamamış ve yüzünü fırça gibi sert ve beyaz kıllar kaplamıştı.
İki yana başını salladı...
Sonra da her şeyin farkında olduğunu belirtircesine şu cümleyi söyledi:
"Doktorlar doğruyu söylemiyorlar..."
GÖRÜŞLER
Ders Kitaplarında İnsan Hakları
"Rahmi Emeç" in bir sözü vardır...
"Açalım bakalım önder abinin sayfasını" der ve eklerdi :
"Bakalım bugün EĞİT-DER’de neler olmuş?"
Çok ders aldık şube lokalinde...
Kimi acı, kimi tatlı ama hepsi bir okul eğitimi gibiydi...
Kemal Gültekin Hoca, "Hoşgeldin yaaa!" diye başlar, Gürcan Sayma devam eder :
"Elalem ne derse desin!.."
Rahmetli "Şeref Dede" de kendine özgü sitiliyle oynardı...
Gözlerimizi yaşartan hüzünü de yaşadık lokalde...
Köy Enstitüleri'nin yaşayan öğrencilerini davet etmişti "İbrahim Gerede" ve zamanın
yönetimi...
Hepsi ak saçlı dedeler, güler yüzlü ninelerdi...
Bir olaya öyle tanık olduk ki, unutmak mümkün değil...
Birbirlerine sırtları dönük iki yaşlı eğitimciden biri seslenmişti:
"Hüseyin, sen misin yoksa?"
Diğerinden anında yanıt:
"Benim, Aydın, yoksa sen misin?"
Sonrasında, yaşlı gözlerle birbirlerine sarılmalar ve 60 yıl öncesine uzanmaları görülmeye değerdi...
……..
Aynı zamanda eğitimci-yazar dostumuz "İbrahim Gerede", geçen yıl şube başkanlığını "Emin Dağlı"ya teslim etti…
Bayrağı alan "Dağlı", adına yakışır "Emin" Adımlarla koşuyor yolda...
Bugün için de çok özel bir konferans düzenlemiş yönetimi ile...
Tam. günümüze uygun bir konferans:
"Ders Kitaplarında İnsan Hakları...
"Konuşmacılar, Doç. Dr. "Kenan Çayır Gülay Kayacan..."
Yeri, Taşbaşı Kültür Merkezi, saati 14.00…
''Kutluyoruz Emin ve yönetimini..."
Günün Sorusu
Bitmedi mi artık?
"Yine başımıza ne çoraplar örüyorsun Sam Amca?"
Günün İncisi
Gülmenin yasaklandığı yerde, genellikle ağlamak da serbest değildir!
Jerzy Lee
Gerilim
Kobani ateşi ve Türkiye'deki olaylar en çok kimi zora soktu?
"Yandaş basını..."
Teknik direktör oyun esnasında taktik değiştirdikçe ofsayta düşüp duruyorlar!..
Kıssa- dan
Bu yıl kredi kartından "nakit çekiminde" rekora doğru gidiliyormuş.
"Ekonomi iyi gidiyor" diyarlar ama, böyle devam ederse 2014 sonu rekor tescili için "Guinness" yetkililerini çağırabiliriz...
Günün Balı
Gençken karamsar olmak, yaşlıyken iyimser olmak kadar acıdır.
Mark Twain
Özdeyiş
Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar.
George Nerberi
Kolsuz Yaşar’dan
Komünistler parayı, feministlik kocayı bulana kadardır. Aksini söyleyen varsa, buyursun iddiaya!..
Cuk
Aşk'ın kanunu yeniden yazılacakmış.
"Aşk’ın yürürlükte olan yasası var mı ki!"
Mehmet Tuncer
Günün Olayı
Dış politikamızın temelini oluşturan "Stratejik-Derinlik" tezinin uygulanmasında da gördük ki, bazen "teorinin pratiğe dökülmesi" ile "yemeğin masaya dökülmesi" arasında hiçbir fark yok...
Günün Biberi
Hükümet "Süreç"in devamını sağlamak için bundan böyle tam saha pres uygulayacakmış.
Muhaliflere uyguladığı tam saha pres kadar başarılı olursa ne mutlu...
Günün Sözü
Halk, büyük yalan söylemediği için devletin söylediği büyük yalanları her zaman doğru zanneder...
Adolf Hitler