Eskişehirspor, belki de tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. İstifasını veren Osman Taş yönetimi, göreve geldiğinden bugüne elinden geleni yaptı, ancak maddi kaynak bulamaması nedeniyle önce eksi altı puan cezası geldi. Yeni puan cezalarının gelmeyeceğinin garantisi yok. Transfer tahtasının açılamayacağı kesinleşti. Kulüp lisansının alınıp alınamayacağı ise tam bir muamma. Dahası, eldeki futbolcuların bazılarının tutulamayacağı gün gibi açık. Bütün bunların üstesinden gelmek için iki önemli kampanya yapıldı. Birisi ‘kumbara’ kampanyası, bir diğer ise ‘forma’ kampanyası. Ancak bu iki kampanyada da başarılı bir sonuç alınamadı. Akabinde Osman Taş, çeşitli suçlamalar yaparak istifa etti. Suçlama yaptı yapmasına da, kimin suçlu olduğunu açıklamadı! Durum böyle olunca “suçlu yok, Osman Taş mazeret üretiyor” yorumu yapıldı. Ve son durum: Eskişehirspor başkansız kaldı! Mali Asbaşkan Mehmet Şimşek, “başkan arayışımız yok” dedi. Bu doğru değil. Çok ivedi bir biçimde, yönetim içerisinden kulübü temsil edecek bir başkan seçilmeli. Değilse, olağanüstü kongre kararı alınmalı!
Çomaklı’nın dikkat çeken çalışması
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın en dikkat çeken çalışması, dijital platforma ilişkin yaptığı araştırmalar. Bu noktada Çomaklı, Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (SODİGEM) kurulması için talimat verdi ve söz konusu merkez, kısa sürede kurularak çalışmalarına başladı. Peki, ne yapıyor bu merkez? Şöyle ki… Dijital dünyanın bütün olumsuzluklarını; yani bireylere ve ülkemize dönük yarattığı tehditleri inceliyor. Mesela tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de intihar yoluyla birçok ölümlü vakaya yol açan oyunlardan nasıl korunmamız gerektiğini araştırıyor. Dahası, dijital ortamlar aracılığıyla yapılan silah ve uyuşturucu ticareti konusunu inceliyor. FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin, özellikle sosyal medya platformunda nasıl örgütlendiğini gün yüzüne çıkıyoruz. İşin daha güzel tarafı, bu araştırmalar, üniversite içinde kalmıyor; ülkemiz genelinde yurttaşlarımıza aktarılıyor. Devletimizin ilgili birimlerine de, faydalanabilecekleri harika bir kaynak özelliği taşıyor.
Solculuk yaparak herkesi yendi
Kazım Kurt’u nasıl biliriz? “Ben solcu, sosyal demokrat bir belediye başkanıyım” cümlesiyle biliriz. Başka? “Ben CHP’li bir belediye başkanıyım” ifadesiyle biliriz. Daha başka? AK Parti ile MHP’ye yaptığı sert muhalefetle biliriz. O halde, Kazım Kurt, sağcılardan oy alabilir mi? Genelde, bu denli net particilik yapan bir belediye başkanı, sağ tandanslı seçmenden oy alamaz. Ama Kazım Kurt, Odunpazarı’nı bir kez daha kazandıysa, sağcı yurttaşlarımızdan azımsanamayacak oranda oy aldığı su götürmez bir gerçek. Bu noktada Kazım Kurt, Birgün gazetesine verdiği mülakatta, bunu nasıl başardığını şöyle anlattı: “Biz beş yıl boyunca gerçekten yoksul, dezavantajlı grupların lehine işler yapmıştık. Sol, sosyal demokrat, halkçı belediyeciliği uyguladığımızı ve uygulamaya devam edeceğimizi söyleyerek oy aldık. Başkalaşmadan, insanlara kendini başka türlü göstermeye çalışmadan, sağcılaşmadan sağcılardan oy alınabileceğini ispatladık.”
390 milyon TL tasarruf!
Ülkemiz, son yıllarda, savunma sanayi alanında ciddi adımlar atıyor. Bu noktada Eskişehir, savunma sanayinin belki de en önemli merkezi. Türkiye’nin gurur TEI, Eskişehir’de önemli işler başarıyor. TEI, en son ne yaptı biliyor musunuz? Türkiye’nin ilk NADCAP akredite Malzeme Test ve Araştırma Laboratuvarı’nı kurdu! Bu laboratuvarla birlikte, yıllık 70 milyon dolar (390 milyon TL) tasarruf edeceğiz! TEI Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, süreci şöyle anlattı: “Ben 2014 yılı başlarında göreve başladığımda, bütçe kalemleri içerisinde, malzeme testi için yaklaşık 70 milyon dolarlık bir bütçe gördüm. Bu paraya Türkiye’de bu laboratuvarı kurarım. O parayla da gerekli teknisyeni, insan kaynaklarını yetiştiririm, sertifikamı alırım kendim üretirim. Bu şekilde ülkemize havacılık sertifikasyonu sahibi bir malzeme test ve araştırma laboratuvarı kazandırmış oluyoruz. Bu hem TEI için, hem de Türk havacılığı için çok önemli.”
Haraç
Yeni eğitim öğretim dönemi yaklaşırken, her eğitim öğretim döneminde kulağımıza gelen
utanç verici bir durum yine yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Nedir o? Okul yönetimleri tarafından istenen haraç! Haraç diyorum çünkü kanuna aykırı, zorla alınan, yani velilerin istemeye istemeye okullara verdikleri bir para bu. Şöyle ki… Bir veli, çocuğunu okula yazdıracak. Okul yönetimi veliden belli miktarda haraç istiyor. Bu anlamda
pazarlık bile yapılıyor. Dahası, öğretmen seçecekse haracın miktarı daha da artıyor. Şu öğretmen için şu kadar haraç vereceksin, bu öğretmen için bu kadar haraç vereceksin. O haracın da bir kısmı öğretmene veriliyor ki
tezgahın ortağı olsun! Bu durumu kimse bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Ancak sorumlu kurumlar kulağının üstüne yatıyor. Buradan şu anlaşılıyor. Türk eğitim sistemi yerin yedi kat dibinde ki, bu ve bunun gibi tasvip edilemez yasadışı olaylarla karşılaşıyoruz. Yazık, çok yazık!
Muhtar seçilemedi ama…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1998 yılında Siirt’te bir konuşma yapmıştı. O konuşma üzerine hapis cezası almıştı ve bu ceza üzerine Ertuğrul Özkök yönetimindeki Hürriyet,
“Siyasi hayatı bitti, muhtar bile seçilemez” şeklinde manşetler atmış ve yorumlar yapmıştı. Yine Hürriyet, 28 Şubat öncesi de, darbeyi desteklediği iddia edilen başlıklar atmış ve yorumlar yapmıştı... Ancak bugün gelinen noktada ne oldu? Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’yi kurdu. Partisini iktidar yaptı.
CHP, demokrasi gereği, Erdoğan’ın Başbakan olmasının yolunu açtı. Erdoğan, sonrasında Cumhurbaşkanı oldu. 16 yıl yönettiği ülkede onlarca seçime girdi ve her defasında kazandı. Şimdi ise halkın oylarıyla yönetim sistemini değiştirdi ve ülkeyi yönetmeye devam ediyor. Yani…
Muhtar bile seçilemez denilen Erdoğan, yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Şimdilerde Eskişehir’de
Volkan Doğan için ne deniyor? ‘Artık muhtar bile seçilemez’ deniyor. Bence bunu söyleyenler, dikkatli olmalı; çünkü yakın gelecekte tükürdüklerini yalamak zorunda kalabilirler!
Metin Güler umutlandırdı
Merkez Bankası, faiz indirimine gidince, kamu bankaları da özellikle konut kredisinde faiz oranlarını düzenledi ve aşağı yukarı 1,50 bandından 0,99 bandına kadar çekti. Bu düzenlemeyle beraber öngörülen belli; dibe vuran konut satışlarının artması, inşaat sektörünün canlanması! Konuya ilişkin açıklama yapan Eskişehir Ticaret Odası Başkanı (ETO) Metin Güler umutlu konuştu. “Ekonomide güven artarsa üretim de tüketim de artar” diyen Güler, şu ifadeleri kullandı: “Kamu bankalarının yanı sıra özel bankaların da kredi faizlerini düşürmesi gerekiyor. Bu sayede ülkemiz ekonomisinde güven artacak, iktisadi iyileşme ortamının kalıcı olacağına vatandaşımız da, yatırımcı da ikna olacak. Dolayısıyla özel bankaların da, kamu bankaları gibi kararlı olması ve kredi faiz oranlarını indirerek ekonomideki hareketliliğe destek olması lazım.”
Hoca’nın böcekleri ödül aldı
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, kırsal kalkınma alanında hayata geçirdiği projelerle, Türkiye’ye örnek oluyor. Özellikle İpek Böceği Yetiştiriciliği Projesi ile tarım ve hayvancılıkla uğraşan yurttaşlarımızın az emekle çok gelir elde etmelerini sağlayan Büyükerşen, Türk ipekçiliğini canlandırmayı hedefliyor. Bu anlamda 2017 yılından bu yana sürdürülen proje kapsamında ülkemizin en büyük yastıklama tesisi inşa edildi ve 170 bin dut fidanı ücretsiz olarak üreticiye verildi. Bununla beraber Eskişehir genelinde kapama dut bahçesi sayısı 3 katına çıkarılırken, Türk tarımına yaklaşık 7 milyon TL katma değer sağlandı. Artan dut fidanları da, ülke genelinde 35 farklı ilde ipek böceği yetiştiriciliği ile uğraşan vatandaşlarımıza dağıtıldı. Tüm bunlarla beraber, Büyükşehir Belediyesine, uluslararası bir ödül geldi. Belediye, Amerika’da düzenlenen yarışmada birincilik ödülüne layık görüldü. Ne diyelim? Bu gurur hepimizin!
FOTOĞRAFIN DİLİ OLSA
Metin Tomsuk: Son gülen iyi güler…
BİR TWEET
CEM SEYMEN
Dünyada eşi benzeri olmayan bir coğrafyada yaşıyoruz. Her ülkede güzellikler var ama Anadolu çok farklı. Bu kadar medeniyetin seçip yerleştiği, kültürünü miras bıraktığı bu topraklarda yaşamanın sorumluluğu var. Salda gölü eşsiz hazinemiz, tek çakılına zarar vereni tarih lanetler.
AFİŞ
ŞİMDİ YA DA ASLA
Bir hastalığın pençesinde, ayrı hayatlardan gelen iki farklı insan… Her ikisi de hastane odasında kanserle mücadele ediyor. Önemli bir ortak noktaları var. Gerçeğin farkındalar, ancak hayatta daha yapmadıkları ve yapmayı istedikleri pek çok şey var. O halde bir liste çıkartmak gerek. Bu iki kafadar, oturup hayat boyu yapmak isteyip de yapamadıklarının listesini çıkartarak yola koyuluyorlar. Böylelikle hastalıklarının son evresinde, kendileri ile barışarak mutlu bir son yazmak istiyorlar. Bununla beraber hastaneyi terk ediyorlar ve omuz omuza anlamlı bir yolculuğa çıkıyorlar. Jack Nicholson ve Morgan Freeman’ın da oynadığı film, 2008 ABD yapımı.
DÜNYA İNSANLARI
Fotoğraf: Larry Towell/1993
Gazze Şeridi’ndeki Filistinli çocuklar oyuncak tabancalarıyla…
KARİKATÜR
Emrah Arıkan